Aşısızların Pandemisi Geliyor!

Aşı olanlarının beklentilerin altına olduğu Erzurum’da ezber bozan bilimsel açıklama Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Serhat Vançelik’ten geldi.

Erzurum Güncel- 10 yıla yakın Erzurum İl Sağlık Müdürlüğü görevini yapan Prof. Dr. Serhat Vançelik ile aşı konusunu enine boyuna koştuk. Sosyal medyada yayılan şehir efsanelerini bir süre erteleyin ve birkaç dakikanızı bu sayfaya ayırın.

Röportaj: Sevda Güneş İncesu/Pusula

Geçen yıl bugünlerde tüm dünya aşının bulunması için dua ediyordu. Dualarımız kabul oldu ama hala aşı olmayan ciddi bir kitle var. Çeşitli kaygılardan dolayı aşı yaptırmak istemiyorlar. Bir bilim adamı olarak bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

Salgınlarda en etkili silahımız sadece Covid-19 için değil, tüm geçmiş salgınlara da baktığımızda aşı. Yakın dönemde yaşadığımız domuz gribi, daha önce dünya tarihinde görülen İspanyol gribi veya diğer salgınlarda temel silahımız aşı. Salgınlarda yeni uygulamaya konulan aşılara karşı insanların tereddüt yaşaması veya kararsızlık göstermesi doğal. Türkiye’de ve ilimizde de aynı şeyi görüyorum. Aslında bir aşı karşıtlığı yok, aşı kararsızlığı olan önemli bir grup var.

Farklı gerekçeler olabilir ama benim en önde gördüğüm kaygılardan biri, bu aşılar için acil kullanım onayıyla çok hızlıca uygulanmaya konulması. 2019 domuz gribi sonrasında aşı uygulamaya çok daha kolay ve kısa sürede başlandı. Bugünkü endişe ve kaygıların o dönemde kısa sürede grip aşısının uygulanmaya konmasını görmemiştik. 2003’teki SARS ve 2013’teki MERS salgınlarındaki salgın etkeni ile bugünkü Covid-19 etkeni aynı aileden. O salgınlarda bir kazanım oldu. Bilim insanlarının çok yoğun bir şekilde korona virüslere ait bir deneyim ve tecrübe elde edildi. Yine bu virüs ailesinin nasıl davranacağı ve ne şekilde biyolojik özellikleri olduğu ayrıntılı keşfedildi. Bugünkü aşının çok erken keşfinde de bu bunların etkisi büyük oldu.

İkinci bir kaygıda aşının içeriğine yönelik. Türkiye’de yurtdışından gelen hiçbir ilaç Sağlık Bakanlığı’nın dünya çapında akredite olmuş olan laboratuvarlarında analiz edilmeden uygulanmaya kesinlikle konmuyor. Bu analizlerde hem güvenlik hem de etkinlik testleri yapılıyor. Daha sonra kullanıcıya uygulanıyor. Aşılarda kesinlikle domuz içeriği yok. Böyle bir kaygı da var. Türkiye’de uygulanan hiçbir aşıda domuz içeriği yok ama başka ülkelerde domuz jelatini dediğimiz bazı içerik olabiliyor. Bunun dışında aşının uzun vadede yan etkisi olmadığı Sağlık Bakanlığı laboratuvarlarında analiz edilmekte. Erişkin aşılamalarda gördüğümüz kısa sürede ağrı, hassasiyet, bir iki gün süren kırgınlık, halsizlik, ateş olabilir. Ama uzun vadede bir yan etki hiçbir erişkin aşılamasında görülmüş değil.

Yaygın olan kaygı aşının yan etkileri olduğu yönünde!

Aşı ilk uygulanmaya konduğunda İskandinav ülkelerinin bazılarında özellikle 85 yaş üstü kişilerde şüpheli ölümler olmuştu. Ancak bunlarda daha sonra derinlemesine araştırıldığında aşıyla ilgisi olmadığı, ileri yaşa bağlı, kronik hastalıklara bağlı olduğu anlaşılmıştı. Aşı sonrası tesadüf ettiği anlaşılmıştı. Tersinden yola çıkarsak şu anda dünyada 4 milyar 400 milyon doz Covid-19 aşısı uygulanmış durumda. Aşıyla bağlantılı olarak 40-50 şüpheli ölüm var. Direkt aşıyla ilgili bir ölüm saptanmamış olmasına rağmen virüs kaynaklı 4 milyon 300 bin ölüm vakası kayıtlara geçti.

Aşıda uzun süreli etki yok ancak hastalığı geçirenlerde post kovid dediğimiz etkileri gördük. Altı aya kadar süren saç dökülmesi, bir yıla varan halsizlik, ötesinde bugün saptayamadığımız ama daha sonra ortaya çıkacak başka yan etkiler de olabilir. Son yapılan bilimsel çalışmada kovid geçirenlerin IQ seviyelerinde, zeka seviyelerinde ortalama 7 puanlık bir düşüş olduğu, hafızaların ciddi manada azaldığı tespit edilmiş. Unutkanlık da bunlar arasında.

İlk dozu yaptırıp ikinci dozu olmayanlar da var.

Ülkemizde birinci dozu olup ikinci dozu olmayan kişi sayısı oldukça fazla.Bir makaleye göre Biontech’in birinci doz koruyuculuk oranı yüzde 36, ikinci dozda ise bu yüzde 88’e çıkmakta. Vakti geldiği halde aşıyı bayram sonrasına erteleyen çok insan gördüm, sırf bayramda halsizlik, yorgunluk olmasın diye. Oysa yüzde 36 nere yüzde 88 nere.

Halkımızdan ricamız var; sağlık çalışanlarımız neden köylere kadar gidip aşılıyor? Neden il merkezlerinde aşı stantları açıyor? Ben İl Pandemi Kurulunda görevliyim binlerce veri incelemesi yaptım. Bizler yoğun bakımda yatanları görüyoruz. Şu an ülkede de ilimizde de hastanede yatanların yüzde 95’i ya aşısız ya da eksik aşı olanlar. Yine yoğun bakım ünitelerinde yatanların yüzde 95’i aşısız ya da eksik aşı olanlar. Yaşlı insanların daha fazla aşıya adapte olduklarını görüyoruz. Şu anda daha fazla yoğun bakımda genç insanların aşı pişmanlık manzaraları ile karşılaşıyoruz. ‘Keşke olsaydım, niye ihmal ettim’ gibi. Bizim aşıyı ertelememiz virüsün ertelediği anlamına gelmiyor.

Dünya ve ülkemiz delta varyantı ile baş etmeye çalışıyor. Delta varyantını nasıl tanımlarsınız?

Delta varyantının en önemli özelliği bulaştırıcılık hızı İngiliz varyantına göre  yüzde 60 fazla olması. Bu anlamda çok kolayca hastalığa yakalanma riskimiz var. Hastalık şiddeti açısından İngiliz varyantı ile bariz farklılık yok ama bulaşıcılığı çok daha fazla.

Hedef nüfusunun yüzde 77’sini aşılayan Aydın ili örneğini vermek istiyorum. Sağlık Bakanlığı’nın son verilere baktığımızda Aydın’da Covid-19 sıklığı 100 binde 36. Bağışıklama hızı düşük olan Doğu’dan bir örnek verelim, Şanlıurfa. Şanlıurfa  nüfuzunun yüzde 50’sini aşılamış ve 100 binde 1140. Aşı oranı da çok düşük. Arada 32 katlık sıklık farkı var. Aşılama ile kesinlikle hastalık sıklığı paralel gitmekte. Diğer illerde de benzer farklılıklar var.

Aşılama hızımız düşük, şu an itibari ile yüzde 58’lerdeyiz. Hem il pandemi kurulunun hem bakanlığın öngördüğü rakam bu tarihlerde yüzde 75’lerde olmamız yönündeydi.  Aşı olmaz isek bizi Eylül ve Ekim de nasıl bir sonuç bekler?

Şunu net söylemek lazım; Ekim ayından itibaren aşısızların pandemisi olacak. Süreç kendiliğine bırakılacak bir süreç olmadığı için bu bizi çok rahatsız eden bir kavram. Acıyoruz o insanlara. Sonbahar-kış ayları itibariyle tüm dünyada aşısızların pandemisi bekleniyor. Aşılılar çok büyük oranda hasta olmuyor, olsalar bile hafif geçiriyorlar. Ama aşısızlar ve eksik doz aşılılar özellikle bir araya geleceğimiz, kapalı ortamlarda 20 kat artacağı için risk artacak. Aşısızların pandemisi ülkemizde de olmasın diye cansiperane bir şekilde gerek üniversite hastanemizde gerekse Sağlık Müdürlüğünün ekipleri çalışıyoruz.

Aşısızlar önümüzdeki süreçte yeni bir mutasyonun da sebebi olacaklar. Bu kişilerde mutasyon görülebilecek. Böyle bir vebal de ortaya çıkacak. Aşı olmadığı için hem kendini riske atmış olacak hem de olası bir mutasyona sebep olacağı için sevdiklerine de zarar verecek.

Aşı olan kişilerin bulaştırma oranı nedir?

Burası aslında en önemli kısım, aşılı kişilerde bulaştırıcılık riski 3 kat daha az. Hastalık olsa bile bulaştırıcılıkları az. Bu anlamda aşılanmanın bireysel bir hak olarak görülmesini istemiyoruz. Sevdiklerimizi de riske atıyoruz, bunu toplumsal bir görev olarak görmek lazım. Bizim gördüğümüz manzaraları görseler inanın bu kadar rahat olamazlar. Aşı ertelenecek bir şey değil.

Tüm aşılarını olup da yoğun bakımda tedavi gören vakalara şahit oldunuz mu?

Çok çok nadir, aşı olduğu halde çoklu kronik hastalığa sahip olup, aşıya karşı yeterli antikor oluşturamamış kişilerin hastanede yatma oranı yüzde 5’in altında. Geriye kalan yüzde 95 ya aşısız ya da eksik aşılı olanlar. Türkiye de böyle ilimiz de böyle.

Bu yaz hayatımız çok çabuk bir şekilde normale döndü. Pandemi kurallarını toplum olarak çabuk unuttuk, maskeyi daha az takar hale geldik. Aşı olanlar maske takmamaya başladı. Kışın baskısı üzerimizden kalkmış durumda. Normalleşmeyi yanlış  mı uyguluyoruz!   

Normalleşmeyi önceki hayatımızdaki normalleşmeye benzetiyoruz. Oysa normalleşmeden kasıt açık alanlarda belki biraz daha rahat davranma ve serbestliğimiz olabilir. Şu an için yüzde 75’lik ideal bir bağışıklama oranına sahip olmadığımız için özellikle topluca bir araya geldiğimiz etkinliklerde hala maskeye dikkat etmemiz lazım. Sanki maske kullanımı normalleşmeyle birlikte kalkmış gibi algılandı. Oysa hala çok önemli ve en etkin koruma araçlarından biri.

Aşılama takvimi nasıl işleyecek, toplumun tamamı 3. doz aşı yapılanınca yeterli olacak mı? Her yıl aynı takvim devam edecek mi? Ya da bu aşılamalar virüsün sonunu getirebilecek mi?

Salgın yeni olduğu için bilimsel çalışmalar devam ediyor ancak bazı çalışmalarda aşıdan 6 ay sonra antikorların belli oranda düştüğü görülüyor. Yani kaç ayda veya yılda bir aşılama olacağına dair bir iki aya kadar bilimsel yayın çıkar. Grip aşısı gibi rutin olarak yapılabilir. Ama olumlu mutasyon olup birkaç sene içerisinde hastalık tamamen de kaybolabilir. Özellikle aşılama hızının artmasıyla hastalık kendi kendine ortadan kalkabilir. Bu virüs cansız yüzeylerde çok kısa süre yaşıyor, çoğalıp üremesi için canlı yüzeye ihtiyacı var. Aşılama bunun önüne geçebilir ve hastalık tamamen yok olabilir.

Yaşam Haberleri

GSS Borcu olanlar dikkat!
Özel hastanelerde 'göz' vurgunu!
Erdoğan açıkladı, asgari ücret zammında tahmin değişti!
Sağlık Bakanlığı'ndan 'Yenidoğan Bilim Kurulu'
13 yaşındaki çocuk AIDS'ten ölmüştü!