Erzurum Güncel - Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, “Aşk bir hastalıktır” dedi. Aşık olan kişilerin yemeden içmeden kesilebildiğini, uyku düzenleri bozulabildiğini anlatan Dr. Yavuz, “Bu durumlarda psikolojik bozukluklar kaçınılmaz olabilir. Aşk bir saplantıdır, melankoli halidir. Kişi başka kimseyi düşünemez, gözü kimseyi görmez olur. Aşk mutluluğu yaşayan ya da aşk acısı çeken binlerce insan üzerinde yapılan araştırmalar; ya mutluluktan havalara uçmak ya da ölümüne keder tablosu arzetmektedir” diye konuştu. Bazı araştırmacıların, beyinde depresyonla büyük ilişkisi olan serotonin hormonunun aşk acısı ve duygusu üzerinde de etkili olduğunu iddia ettiğini dile getiren Dr. Mehmet Yavuz, “Bunlara göre serotonin hormonunun az salgılanması aşk acısını körüklemekte hatta dayanılmaz hale getirmektedir. Depresyonlu ya da depresyona eğilimli kişilerde aşk duyguları daha yoğun yaşanmakta ve ortada aşkın neden olduğu bir acı varsa, bu daha derin ve yoğun hissedilmektedir. Dolayısıyla aşık olanlarda, serotonin hormununun kan düzeyi, normal insanlara göre yüzde 40 daha düşüktür . Bu durum aşık olanların depresyona çok yatkın olduklarını göstermektedir. Hatta aşk eşittir depresyon diyebiliriz. Bu nedenle aşktan dolayı üzüntü ve elem yaşayanlara antidepresan ilaçlar fayda verebilir. Ya da diğer bir ifade ile aşk acısı, beyinde serotonin salgısını arttıran ‘’manyetik stimülasyonla’’ (TMS) da tedavi edilebilir” şeklinde konuştu. Dr. Yavuz daha sonra şunları kaydetti; “Tıp dilinde prefrontal korteks denen ve psikoloji dünyamızı kontrol eden bölge sol alın bölgesinin hemen arkasında yer alan bir bilardo topu büyüklüğünde bir alandır. Depresif hastlarda bu bölgenin çalışması bozulur. Bu bölgede kafatasına yapılan güçlü manyetik uyarımlar ile kontrolden çıkan bu bölgenin dengesi yeniden sağlanır. Aşk hali, prefrontal korteksin dengesini bozabilir. Sadece prefrontal korteksi mi?, hayır aşk esnasında ‘’amigdala’nın da düzeni bozulur. Beynin içinde derinlerde badem büyüklüğünde olan ve biri sağ diğeri sol beyin yarımküresinde olan amigdala korkuyu kontol eder. Aşk esnasında amigdala’nın dengesi bozularak kişi korkuya kapılabilir ve allak bullak olabilir.İlk defa Antropolog Helen Fischer, deli gibi aşık olan kişilerin fonksiyonel MRI çekimlerinde beyinde gözle görülebilen değişiklikler olduğunu göstermiştir. Pisa Üniversitesi psikologlarından Donetella Marazziti, aşk acısı yaşayanlarla örneğin ellerini günde 100 kez yıkayan obsessif kompulsif bozukluk hastalarının(OKB, takıntı, vesvese) MRI görüntülerinin benzer olduğunu ifade etmiştir. Dolayısıyla nevrozla aşık olma hali arasında ortak bir paydadan söz etmek yanlış değildir.”