Erzurum Güncel- Oral kitabında Atatürk’ün 80 yıl önce Türk Tarih Kurumu’na yazdığı ve birkaç satırı hariç tam metni bugüne kadar hiç yayınlanmamış 21 sayfalık mektubun a yer veriyor. Yazar Oral, mektubu Beyoğlu Hazzopulo Pasajı’nda düzenlenen kitap ve fotoğraf müzayedelerinin birinde Türk Tarih Kurumu eski Genel Sekreteri Uluğ İğdemir’e ait belgeler içerisinde bulduğunu ifade ediyor. Atilla Oral ayrıca Atatürk’ün 16-17 Ağustos 1931 tarihinde öfkeli bir dille yazdığı mektubunun üç tarihçi tarafından tahrif edildiğini şu sözlerle ifade ediyor:Tek cümle kaldı“Bu mektubun orijinali üzerinde tahrifat yapan 3 tarihçi var. Bu isimler Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal, TTK eski başkanlarından Prof. Dr. Uluğ İğdemir ve Ord. Prof. Dr. Enver Ziya Karal. Örneğin Mustafa Kemal Atatürk mektubunda Zakir Kadiri’den bahsederken doğrudan ‘El Ezher Camii ve Üniversitesi mezunu’ şeklinde bahsederken Ekrem Akurgal hoca bu sıfatı ‘Miskin Müessesesi’, Uluğ İğdemir Hoca ise ‘Miskin Cami-i Münezzer’ olarak ifade ediyor. Bu şekilde Atatürk’ün ağzından Aslen Türkistanlı olan Zakir Kadiri Ugan’a hakaret ettiriliyor. Atatürk’ün bu mektubundaki cümleler tek tek çıkarılarak geriye ‘Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir! Yazan, yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır’ cümlesi kalıyor. Atatürk’ün bu mektubun orijinalinin TTK’da saklandığı ve Atatürk Özel Arşivi’nde olduğu ifade ediliyor.”İşte O MektupAtilla Oral’ın kitabında bahsettiği mektupta Atatürk’ün Zakir Kadiri hakkındaki sözlerine yer veriliyor. Oral, Atatürk’ün liselerde okutulması için ‘İslam Tarihi’ ve ‘Türklerin İslam’daki Yeri’ konularının yazılmasıyla ilgili olarak Mısır El Ezher Üniversitesi mezunu Zakir Kadiri’nin görevlendirilmesi ve Kadiri’nin çalışmasında Arap milliyetçiliğini ön plana çıkarmasının ardından Atatürk’ün öfkeli bir şekilde mektubu yazdığını dile getiriyor. Oral Atatürk’ün yazdıklarının ise şu şekilde olduğunu söylüyor: “Muhammed’in halifesi unvanını taşımak maskaralığında bulunanlarÖ Bir hırka ve bir hurma hikâyesi artık bir insanlık erdemi olarak gösterilmek felsefesi esas tutularak tarih yazılmamalıdır. Bunun gibi Arap ordularının birçok esirlerinden bir köle sınıfı vücuda geldiği bahsedilirken bu kölelerin Türk çocukları olduğu dile getirilerek hangi taraf için ne anlamda bir övünme nedeni arandığını araştırılıp incelenmeden Türk tarihi içine konulmamalıdır. Şüphesiz Türkler çok kahraman evlatlar ilim, sanat ve bilhassa askerlik ve başkumandanlık mevkilerini elde etmişlerdir ve sonuçta Arap imparatorluğu unvanını taşıyan bütün memleketlerde birinci derecede güç ve hâkimiyet sahibi olmuşlardır. En nihayet Muhammed’in halifesi unvanını taşımak maskaralığında bulunanları emir ve irade lerine boyun eğdirmişlerdir.”