Sekreter makama girip arzetti:“Efendim, il genel meclisinin AK Partili üyeleri geldiler, sizinle görüşmek istiyorlar.”Müdür, sekreterinin yüzüne sert bir bakış fırlattıktan sonra, sordu:“Ne istiyorlarmış, neymiş dertleri?”Sekreter elindeki not defterine göz attı, “Efendim, yarın il genel meclisinin toplantısı varmış sizin orada üyelere çalışmalarla ilgili bilgi vermenizi istiyorlar.”Müdür bu kez daha da kızdı! Ramak kaldı ki sekreteri ayaklarının altına alıp bi güzel haşat etsin. Kendisini güç bela zabdetti ve o öfkeyle buyurdu:“Çık söyle. Ben il genel meclisi üyesi filan tanımam, ne onlarla görüşmek istiyorum, ne de meclis toplantısına giderim.”Sekreter dışarı çıktı, her ne kadar içerde olup biten yüzünden anlaşılıyorduysa da O belli etmemeye çalıştı ve lisan-ı münasiple, müdürün aşırı meşgul olduğunu, kendileriyle görüşemeyeceğini söyledi.O güne kadar hiçbir müdürden böyle bir muamele görmemiş olan üyeler bozuldular ve süt dökmüş kedi gibi, kuyruklarını kıstırıp oradan uzaklaştılar.Sanırım bir iki gün sonraydı, il genel meclisi (yani iki-üç ay sonra lağvedilecek olan seçilmişlerin meclisi) başkanı birkaç satırlık açıklama yaptı. Üyelerine reva görülen muameleyi, maslahat savma babından kınadı.Bu öyle etkili (!) bir kınamaydı ki, ne müdür kaale aldı, ne de o günkü vali olup bitene dair kimseden izahat isteme ihtiyacı duydu.Zaten Palandöken haberi manşetten vermemiş olsaydı, Erzurum kamuoyu da bu olayı duyup öğrenmeyecekti.Kahramanımızın adı Sebahattin Çapkınoğlu…Müdürü olduğu kurumun adı ise, DSİ… Yani Devlet Su İşleri...O müdür şimdi ne mi yapıyor?Yooo hayır; düşündüğünüz gibi değil…Kimse O’nu, seçilmiş üyeleri dövmekten beter edip kovmasından ötürü, tenzil-i rütbeye uğratmadı.Allah’ın işine bak ki işte o müdür, dün bir eşek yükü kötek yemekten daha beter oldu.Üstelik tek de değildi, yanında genel müdürlük müfettişleri vardı.Detayları nasılsa haberde bulacaksınız, sizi fazladan yormayayım.Müteahhit devletten hakkedişini almış, işi yarıda bırakarak tüymüş.Yüzlerce işçi beş aydan beri tek kuruş para alamadıkları için aylardır sersefil olmuş.Muhtemeldir ki, bizim Çapkınoğlu müdür, şantiyeyi basıp işçiyi bi güzel paylayacaktı:“Ulan niye çalışmıyorsunuz?”Müfettiş de hukuktan yasalardan dem vurup, bedava çalışmadıkları için nasıl suç işlediklerini anlatacaktı!Evdeki hesap çarşıya uymadı.Ava giden Çapkınoğlu öyle bir avlandı ki, kapana sıkışıp kaldı.Tam üç buçuk saat şantiyeden çıkamadı.Yusuf Yusuf etti!İşçiler, ihale bedeli 93 milyon lira olan Sakalıkesik Sulama Projesi inşaatında aylarca para almadan çalışmışlar. O güne kadar Çapkınoğlu birader ne semtlerine uğramış, ne de “yahu arkadaşlar biz müteahhide çuval dolusu para ödüyoruz, siz nasıl böyle mağdur edildiniz, dolandırıldınız” diye sormuş.Nasıl ki mızrak artık çuvala sığmaz olmuş ve isyan eden işçi yaşanılan rezaleti genel müdürlüğe bildirmiş ve Ankara’da müfettişlere “gidip bakın neler oluyor Erzurum’da” demişse, bizimki o vakit şantiyenin yerini öğrenmiş!Karşısında tırsak meclis üyeleri var zannedip, abanmaya kalkınca; ramak kalmış ki isyanları oynayan işçi, Çapkınoğlu’nun façasını aşağı alsın.Bayım çok fena korkmuş.Olay yerindeki tek gazeteci olan Orkun Çizmeli’nin tasvirine göre, Çapkınoğlu’nun yüzü kireç rengi almış.Bu arada unutmadan ilave edelim: Müteahhitten yana kalem oynatan bazı mühendislere görevden el çektirilmiş.Bu arada bir yasal durumu hatırlatalım ki, DSİ’nin bu işte nasıl haksız olduğunu, işçinin kazan kaldırmakla niçin haklı olduğunu daha iyi anlayabilesiniz:Kamuya iş yapan bir müteahhit veya işadamı yaptığı işi teslim edip hakkını almak istediğinde o kurum ona der ki, “kardeşim vergi, SSK ve işçi borcu olmadığına dair vesika getir.”Kamu kurumları bu vesikayı bin lira ilan bedeli öderken isterler ve kıl payı kalır ki, “git Türkiye’nin dış borcu olmadığına dair de yazı getir” derler.Bin lira için adama postun kıllarını saydıran bu kurumlar, müteahhide hak edişini öderken, işçisine, maliyeye, SSK’ya borcu olup olmadığını niye sormaz anlamak mümkün değil.- Efendim unutmuşlardır, yoksa soracaklardı!- Ne kadar da iyi niyetlisiniz azizim…DSİ orada, hele bir iş yap ve para iste bak seni nasıl anandan doğduğuna pişman ederler.Haydi Çapkınoğlu kardeşim öde işçinin parasını…Müteahhide öderken mesele yok, işçiye gelince mi aklın başına geldi.Neyse ki dün o şantiyede kimsenin burnu kanamadı.İşçiler seslerini yükselttiler ama sadece alınlarının terinin bedelini istediler.