"İnsanoğlu nisyan ile maluldür" demiş eskiler.
İyi güzel demişler de, hoş "insanoğlu akşamdan sabaha unutur, ya da bu insanoğlu, tepesine aşağı yağan bombaları ve üzerine üzerine sıkılan kurşunları veya milleti acımadan ezip geçen tankları da unutur" dememişler.
Yani Hasan Hasan da o kadar da uzun değil hani...
"Andolsun ki Havuzbaşı'nda kuracağımız darağacında ilk seni sallandıracağız!"
Bu sözler, bir zamanlar polis şeflerinin, hakim savcıların ve de en üst düzey bürokratların, önünde el pençe durdukları, bugünün FETÖ teröristi Ünal Şahin'e ait...
Tehdidin, iki muhatabı vardı biri o günün emniyet müdürü Kamil Karabörk’tü diğeri de bendim!
Adımızı şanımızı kullanarak, attığı tweetlerinde bize böyle seslenmişti, terör örgütünün emniyet imamı!
Ünal Şahin tehdit eder de Fuat Avni boş durur muydu!
Durmadı elbette...
Fuat Avni de aynı gün belki onlarca kez benden söz ederek, üstü açık tehditler savururdu. Bazen de tam isabetli atışlar yapardı. Misal bir seferinde bendenizi kastederek demişti ki, "...şu anda valinin yanından çıktı, adliyeye başsavcının odasına doğru gidiyor!"
Aynen öyleydi. Tarih ve saate baktık, tam da Fuat Avni'nin dediği gibiydi. Yani herifçioğlu tehdit ediyorduysa hepten de boş değildi hani, dedikleri doğru çıkıyordu!
Ünal Şahin, o günlerde bir numaralı paralelci olmasına rağmen niyedir bilinmez (lafın gelişi böyle diyoruz, tabi ki sebebini biliyoruz) dokunulmazlık zırhına sahipti!
Emniyet ve yargıdaki "elemanları" sayesinde, şehirde özgürce dolaşıyor, sosyal medyada hükümeti tehdit eden yorumlar yapıyor ve beni doğrudan hedef alarak, Havuzbaşı'nda kuracakları darağacında sallandıracaklarını yazıyordu.
Çünkü O ve O'nun gibilerin bir bildiği vardı!
Haksız da değillerdi..
Nasılsa en kısa sürede darbe yapacaklardı, hükümeti devirip Tayyip Erdoğan'ı öldüreceklerdi, devleti ele geçirip ülkenin tek sahibi olacaklardı!
Böyle inanmışlardı. Bu sebepledir ki kin'leri, din'leri olmuştu.
15 Temmuz kanlı darbe girişimi, Ünal Şahin ve benzerlerinin, o günlerde kendilerince "doğru" yolda olduklarını ispatlamıştır.
Bir yaz gecesi darbe yapacaklardı, devleti ele geçirip muhalif olan herkesi (kimini asarak, kimini hapislere tıkarak, kimini de sürgün ederek) sindireceklerdi.
Böyle olmasaydı, Ünal Şahin gibi bir tetikçi nasıl paralel yapı soruşturmalarının devam ettiği bir süreçte, bir emniyet müdürünü ve bir gazeteciyi "sizi darağacında sallandıracağız" deme cüretinde bulunabilirdi?
Aynı Ünal Şahin, dünkü asıp kesmelerinden zerre eser kalmadan bugün adeta kuzuya dönmüş bir vaziyette mahkemeye yalvarıyor:
"Ben ettim siz etmeyin" diyor. "Ben bunların terör örgütü olduğunu bilmiyordum, zannettim ki Allah için çalışıyorlar, ben de o sebeple aralarına girdim!"
Bak sen çakala, nasıl da kıvırıyor.
Terör örgütünün milyonlarını cukka ederken, terör örgütü mensubu sözde kamu görevlilerini babanın uşağı gibi kullanırken, Erzurum'da ticari ve sosyal hayatın içinde istediğin gibi esip savururken Allah rızası için mi çalışıyordun?
Neyse ki mahkeme, bu türden kurnazlıklara pabuç kaptıracak kadar acemi değildi.
Haklı olarak, FETÖ'cü terörist layık olduğu cezaya çarptırıldı.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti hakikaten bir hukuk devleti ve adil...
Düşünün ki (Allah korusun) bu alçaklar, 15 Temmuz'da başarmış olsalardı, aynı Ünal Şahin, devletin bugün kendisine karşı davrandığı gibi hukuk ve adalet içinde kalır mıydı?
Daha darbe yapmadan, darağaçlarını kuran bunlar değil miydi?
Bu sebeple kimse bu vampirlerin masumiyet pozları takınmasına sakın aldanmasın. Bunların en nadim olanı bile yarın yine fırsat bulsa aynı yolda yürür.
Çünkü, amentüleri şudur: Amerika'daki şarlatan "kainat imamı"dır. Bunlar öldüklerinde o, hepsine şefaat ederek, cennetteki köşklere yerleştirip, yanlarına da düzinelerle huriler verecek!
Eğer o ruhunu ve vicdanını satmış baş katile inandıklarının milyonda biri kadar Allah'a inanıp, bazen de Kur'an'a müracaat etselerdi; en azından dinsiz kitapsız olmaktan kurtulurlardı.
Bu teröristlerin unuttukları bir husus daha var:
Bu dünyada yaptıkları ihanetin ve cinayetlerin bedelini sınırlı ömürleri içinde öyle ya da böyle ödüyorlar, ödeyecekler. Lakin asıl hesap ödeyecekleri o büyük gün geldiğinde görecekler ki, dünyadaki "ceza", buradakinin yanında sinek ısırığı bile değilmiş.