Erzurum Güncel- CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, “Süleyman Soylu, gerçek bir provokatör. İçişleri Bakanı, terör örgütü olan FETÖ’nün 15 Temmuz kalkışmasının müsebbibinin Fetullah olmadığını söylüyor. Fethullah’ın gerçekten suçlu olmadığı inancını bilinç altına sokmaya çalışıyor. FETÖ’nün siyasi ayağının üstünün örtülmesine çalışıyor, çünkü o siyasi ayağının temsilcilerinden bir tanesi de kendisidir. Soylu, FETÖ liderini korumaktadır. Soylu’nun bir an önce görevinden uzaklaşması gerekir. Soylu görevdeyken FETÖ’nün siyasi ayağının ortaya çıkması mümkün değildir” dedi.
Özkoç, CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek ve CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ile birlikte, Anayasa Mahkemesi'nin Berberoğlu kararına ilişkin TBMM Başkanı Mustafa Şentop ile görüştü. Görüşme yaklaşık 20 dakika sürdü.
Görüşme sonrası TBMM’de basın toplantısı düzenleyen Özkoç özetle şunları söyledi:
BU KARARIN FİİLİYATA GEÇMESİ GEREKİYOR
TBMM Başkanı’nı ziyaret ettik. Konu, AYM’nin Enis Berberoğlu ile aldığı ikinci karardı. Enis Berberoğlu’nun masum olduğunu, milletvekilliği görevinin gasp edilemeyeceğini söyledik ancak ne Cumhurbaşkanı’na ne TBMM Başkanı’na ne de AKP ve MHP milletvekillerine anlatamadık. Hukukun gerçek karanını AYM, ikinci kez verdi ve Enis Berberoğlu ile ilgili hak ihlali olduğu kararını açıkladı. ‘Enis Berberoğlu, milletvekilidir, yargılamanın durdurulmasını söylüyoruz’ dediler. Meclis Başkanı, AİHM’in bu tür kararları aldığını ancak bu ihlali nasıl düzeltileceği konusunda bir açıklama yapmadığını, ilgili makamların bunu yerine getirdiğini fakat hukuk gereği AYM’nin kimlerin hak ihlali kararını uygulanmasının zorunluğunu AYM bizzat karar alarak taraflara bildirildiğini ve kanun kararı olduğunu ifade etti. Böylece AYM, hem HSK’ya hem TBMM’ye ‘bu kararı uygulayın’ diye gerekçesinde not düştü. Neden TBMM? TBMM bir anayasal kuruluştur ve hak ihlali kararı olduğu halde milletvekilliğinin düşürülmesinin bir an önce durdurulması gerekliliğini açıkça ifade etti. Yerel Mahkeme’nin de AYM’nin aldığı karara uyması, HSK’nın üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerekliliğine dikkat çekti. Bu kararı bir an önce fiiliyata geçmesi gerekiyor. Meclis Başkanı, ‘AYM kararlarını tüm kurumlar uygulamak zorundadır, 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin de tahmin ediyorum ki bu doğrultuda karar alacağı düşüncesindeyim’ dedi. Bu karar açıklandıktan sonra, biz bu kararı TBMM Karma Komisyonu’na göndereceğiz, görevimizi yerine getirmiş olacağız, fiilen de Enis Berberoğlu milletvekilliği görevine başlamış olacak.
İKTİDARIN BEKLENTİSİ KENDİ İKTİDARINI PERÇİNLEMESİ
Yine Türkiye’nin gündeminin bunlar olmaması gerektiği halde, Cumhurbaşkanı ve MHP Başkanı, bir anayasa çalışması meselesini tekrar gündeme getirdi. İlk çalışma 2011’de başlatıldı, tam 25 ay sürdü. Grubu olanlar bu görüşmelere katıldılar. ‘Komisyona bir siyasi parti üç gün devam etmezse komisyon lağvolur’ kararıyla AKP devam etmeyerek bu görüşmelerin son bulmasını sağlamıştır. Sonra ikinci Anayasa Komisyonu oluşturuldu. Biz, ’25 aya gerek yok, kırmızı çizgileri ifade edelim. Anayasa’nın ilk dört maddesi kırmızı çizgimizdir. İkincisi parlamenter sistem CHP’nin kırmızı çizgisidir’ dedik. Bunun üzerine İsmail Kahraman, ‘komisyonun çalışma şartları kalmamıştır’ diyerek bu komisyonun çalışmalarını sonlandırmıştır. İktidar, amacı 1982 Anayasa’sının içindeki darbe hukukunu arındırmak gibi bir niyeti yok. Darbelerin hukuksal olarak Anayasa’yı kirletmesinden arındırmak gibi bir kararı yok, onun niyeti iktidarını perçinlemek. Biz bunu 2010’daki Anayasa değişikliğinden anlıyoruz. O referandumda FETÖ lideri ‘ölüler yerinden kalksın, oy kullansın’ dediler, kime yaradığı çok açıktı. FETÖ’nün 15 Temmuz’a kadar bir süreci yaşamak zorunda kaldık. 2017’deki değişiklikle ucube sistem geldi, öğrenciler polis şiddetine, siyasiler sokak şiddete maruz kalıyorsa, toplum trol şiddetine maruz kalıyorsa, tüm bunların nedeni bu ucube cumhurbaşkanlığı sistemidir. Bu da gösteriyor ki iktidarın anayasadan beklentisi sadece kendi iktidarını perçinleyecek kararlarının alınmasıyla ilgili.
SOYLU GÖREVDEYKEN, FETÖ’NÜN SİYASİ AYAĞI ÇIKMAZ
Devletin gücünü kullanan bir kişi var. Süleyman Soylu. Süleyman Soylu, gerçek bir provokatör. Daha önceden ‘CHP’li il başkanlarının şehit cenazelerine katılmasını engelleyin’ emriyle Çubuk’taki linçe kadar bir provokatörlük örneği göstermişti. Şimdi de rektörlerin seçimle gelmesi kötüydü, Cumhurbaşkanlığı buna el attı. 2016’da çıkan kararnameyle artık rektörler bir kişinin iki dudağı arasında atanıyor, ‘doğru olan bu’ deme cüretini gösteriyor. Bu kişi kendi işini yapmalıdır. Çocuklara şiddet uygulamayı bırakıp, gerçek teröristlerle uğraşmalıdır. Böyle mi davranıyor? Hayır. Daha önceden de Fetullah Gülen ile ilgili övgüler düzen bu kafa, şimdi de ‘bu darbeyi Fethullah mı yaptı sanıyorsunuz’ diyor? Şimdi FETÖ’nün siyasi ayağının neden ortaya çıkmadığı çok net anlaşılıyor. İçişleri Bakanı terör örgütü olan FETÖ’nün 15 Temmuz kalkışmasının müsebbibinin Fetullah olmadığını söylüyor. Kastı Amerika. Fethullah’ın gerçekten suçlu olmadığı inancını bilinç altına sokmaya çalışıyor. FETÖ’nün siyasi ayağının üstünün örtülmesine çalışıyor, çünkü o siyasi ayağının temsilcilerinden bir tanesi de kendisidir. Soylu, FETÖ liderini korumaktadır. Soylu’nun bir an önce görevinden uzaklaşması gerekir. Soylu görevdeyken FETÖ’nün siyasi ayağının ortaya çıkması mümkün değildir. Eğer Amerika’yı işaret ediyorsa o zaman gereğini yapsaydınız. Cumhurbaşkanlığı makamına hakaret ettiği zaman ABD Başkanı, önünüzü ilikleyip onun karşısına mektup cebinizde çıkmasaydınız. Türkiye Cumhuriyeti onurunu korusaydınız. Yargılanma sürece devam eden papazı Trump’ın iki sözüyle Amerika’ya göndermeseydiniz. Eğer söyle bir bilgin varsa, kamuoyuyla açık açık paylaşmak zorundasın. Paylaşabilir mi? Hayır? Kimi koruyor? FETÖ liderini ve mensuplarını koruyor. Soylu’nun Boğaziçi Üniversite’sindeki öğrencilere şiddeti anlamak gerekiyor.
AMAÇ ÜNİVERSİTELERİ KİMLİKSİZ HALE GETİRMEK
Cumhurbaşkanlığı kararıyla çıkan rektör atamasının cumhurbaşkanlığına devredilmesi, liyakat sahibi olmayan ama dürüst ve ahlaklı da olmayan bir kişinin Boğaziçi Üniversitesi’ne atanmasına kadar varmıştır. Erdoğan, her tarafı siyasallaştırmaya çalışmaktadır. Sadece Boğaziçi Üniversitesi’ne mi yapılmıştır. Ege Üniversitesi’ne, Sağlık Bilimleri Üniversitesi’ne, 9 Eylül Üniversitesi’ne, Ankara Üniversitesi’ne ve onlarcasını sayabilirim. Amaç üniversiteleri kimliksiz hale getirmek. Bunu daha onlarcasını sayabilirim. Amaç üniversiteleri kimliksiz hale getirmek, üniversiteleri siyasete alet etmek. Biz ‘camilere, üniversitelere, orduya siyaseti sokmayın’ demiştik. İktidar kendi görüşü içinde dediklerini yapmaya devam ediyor. Melih Bulu nasıl bir adam? Genel Başkanımız çok açık şekilde, ‘sen akademisyensen rektörlük görevi sana layık görülmüş bir insansan senin iyiliğin için söylüyoruz, seni öğrenciler, idari çalışanları, öğretim görevlileri seni istemiyor, vicdan sahibi isen istifa et’ demişti. Melih Bulu, ‘ABD’de rektörler üniversite bileşenleri tarafından seçilmiyor. Bunu kim söylüyor? Şu anda rektör sıfatını taşıyan bir kişi söylüyor. Avustralya’da, Danimarka’da, Fransa’da, Hollanda’da, İtalya’da, İsveç’te rektörler üniversite çalışanları, üniversite konseyi ve akademisyenler tarafından seçiliyor. Yalan söyleyen bir kişinin o koltukta oturması doğru değildir. Bu makam hayalimdeki makamdı, doğrudur yanlıştır ilgilendirmiyor, her türlü yalanı söyleyerek ‘bu makamı terk etmeyeceğim’ diyor. Öğrenciler cop altında eziliyor, onun sesi çıkmıyor.
NEDEN GEREĞİNİ YAPMADIN
Soylu, öğrencileri ayrıştırıyor, onları terör örgütü üyesi olmakla suçluyor. İçişleri Bakanı, orada bu kadar çok terör örgütü mensubu oluğunu biliyordun da neden gereğini yapmadın? Bilmiyorsan, bu ülkenin İçişleri Bakanı uyuyor mu, neden tespit edemiyor? Sen eğer köşeye sıkışırsan, hemen ortaya çıkıyorsun ve insanları terör örgütü üyesi olmakla suçluyorsun. Bu ülkenin yasaları, polisi, mahkemeleri var. Bunun o rektörün o göreve atanmasıyla ne ilgisi var?
AŞI İNSAN HAYATI DEMEKTİR
Aşı nedir? Esnafın dükkanını açması demektir. Turizm demektir. Çocuklarımızın okula başlaması demektir. İş insanlarının fabrikalarını çalıştırması demektir. İnsan hayatı demektir. Türkiye öncelikli olarak hedefini aşıya yönlendirmezse, bu saydığım felaketlerle karşı karşıyadır. Devletin yapması gereken tüm birikimlerini güvenilir bir aşının Türkiye’ye getirilmesi ve onun şeffaf bir şekilde aşılanmasının sağlanmasıdır. O zaman Türkiye’de sosyal hayat canlanacak.
Boğaziçi Üniversitesi eylemlerinde tartışılan kabe fotoğrafı ile ilgili gelen soruya Özkoç, “Boğaziçi’ne bir rektör atıyorlar. Birden bir panoya kabe resmi asılıyor. Üstüne bazı yazılar yazılıyor. Niyeyse birileri o anda onu videoya çekiliyor ve bu sürülüyor. Bundan sonra bunun yapılmaması gerektiği söyleniyor. Biz bu oyunu yemeyiz. Provokatörün asıl adamı Süleyman Soylu’dur. İzmir’de minareden ezan sesi yerine orayı provoke eden bir kişi başka şeyler çaldırıyor ve sen onu bulamıyorsan provokatörü saklayan kişinin asıl provokatör olduğu ortaya çıkar. Şimdi Boğaziçi Üniversitesi’nde rektör konuşuluyordu, şimdi din istismarını konuşturmaya çalışıyorsun. Din istismarından bahsedecek parti sen misin? Seçim zamanında camilerde kahvaltı veren siyasi parti sen değil misin? Kabenin resmini pasta üzerine koyup, kesip, yiyen sizin zihniyetiniz değil mi? Dini tahrip etmek isteyen, onu alet
ANKA