Erzurum Güncel- Sözcü gazetesi yazarı İsmail Saymaz, bugünkü yazısında olayın ayrıntılarını kaleme aldı. Saymaz, “işin ucunda İsmailağa Tarikatı olduğundan mıdır bilinmez, Milli Eğitim Müdürlüğü kılını kıpırdatmadı!” ifadelerini kullandı.
İşte o yazı…
Bir tarikatın zorunlu eğitim çağındaki kız çocuklarına, yasa dışı sübyan mekteplerinde ve medreselerde paralel eğitim verdiğini duymuş muydunuz?
Üstelik Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okullara gitmelerini yasaklayarak…
Sultangazi'de yaşayan İsmail K., başına geldiği güne kadar bu zorbalığa ihtimal dahi vermiyordu.
Pazarcılık yaparak geçinen 40 yaşındaki İsmail K., görücü usulüyle tanıştığı Ayşe K. ile 2006 yılında evlendi. Çiftin 2008 yılında F. ve 2014'te Z. adlı kızları dünyaya geldi. İsmail K.'ye göre kurdukları yuva, Ayşe'nin İsmailağa Tarikatı'na bağlanmasıyla temelinden sarsıldı.
Çarşafa bürünen anne, kızlarını okula göndermedi.
İsmail K., Aralık 2019'da Bakırköy 7. Aile Mahkemesi'nde boşanma ve velayet davası açtı. Mahkeme çocukların okula gönderilmediği iddiasını araştırmak için sosyal hizmet uzmanı görevlendirdi. İlk görüşme, anne Ayşe K. ile yapıldı.
Ayşe K., 12 yaşındaki F.'nin daha önce okula gitmediğini, üç yıldır “İsmailağa” olarak bilinen Mahmut Efendi Cemaati'ne bağlı medreseye devam ettiğini ve okuma yazma bildiğini söyledi. İki çocuğun bakım ve sorumluluğunu alamadığı için F.'yi medreseye gönderdiğini anlatarak, “Orada maddi ve manevi ihtiyaçları karşılanıyor” dedi. Altı yaşındaki Z. ise yaşı geldiği halde okula gitmiyordu.
Ayşe K., “Kayıt için götürdüm. Yaşının küçük olduğunu söylediler. Gelecek yıl götüreceğim” diye yanıt verdi.
Bu gerekçeye sosyal hizmet uzmanı da inanmadı.
Uzman, 7 Ocak 2020 tarihli raporunda, Ayşe K.'nin “göz teması kurmaktan kaçındığını, donuk bir tutum içerisinde olduğunu, kırık bir ses tonuyla konuştuğunu, çocukların eğitimiyle ilgili ifadelerinde samimi ve tutarlı olmadığını” yazdı.
KÜÇÜK F: OKULA GİTMEK İSTİYORUM
Ardından uzman, küçük F. ile görüştü.
Annesi tarafından günah diye okula gönderilmediğini, beş yaşında sübyan kursunda, 10 yaşından sonra medresede dini eğitim aldığını söyledi.
Raporda, F.'nin anlatımları şu şekilde yer alıyor:
“F. daha önce hiç okula gitmediğini, annesinin günah olduğu için okula göndermediğini, beş yaşında sübyan kursuna başladığını, 10 yaşından beri Kuran kursunda yatılı olarak kaldığını, hafta sonu tatil olduğu için eve gittiklerini, önceki yıllarda matematik ve Türkçe dersi de aldığını, ancak şu anda yalnız Kuran dersleri gördüklerini ve okula gitmekten başka bir şey istemediğini dile getirmiştir.”
Bu rapor üzerine mahkeme, 9 Ocak 2020'deki duruşmada İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne ihbarda bulunulmasını ve çocukları okula göndermezse velayetin babaya verileceğini kararlaştırdı.
Sonuç?
MİLLİ EĞİTİM ÇOCUKLARI ALMIYOR!
Normalde Milli Eğitim Müdürlüğü'nün çocuğa ulaşması, ulaşmazsa savcılığa, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü'ne başvurması gerekirdi. Fakat, işin ucunda İsmailağa Tarikatı olduğundan mıdır bilinmez, Milli Eğitim Müdürlüğü kılını kıpırdatmadı!
Mahkeme, 12 Mart 2020'deki ikinci duruşmada, çocuk hâlâ okula gönderilmediği için velayeti geçici şekilde babaya verdi.
Bu kanunsuzluk, duruşma tutanağına şu şekilde geçti:
“Çocuğun anne yanındayken okula gönderilmediği, tarikatın kursuna yatılı verildiği, iki çocuğun okul çağına gelmesine rağmen okula gönderilmemiş olması eğitimi aksatacağından geçici velayetin babaya verilmesine, çocukların okul kayıtlarının yapılması konusunda ihtarat yapılmasına…”
Sonuç?
Ne çocuklar anneden alınabildi, ne de okula kayıtları yapılabildi!
Bilinen o ki, halen tarikat yurdunda kalıyorlar.
Baba İsmail K. ile avukatı Mehmet Karausta iddiaya göre tarikat üyleri tarafından tehdit ediliyor.
Avukat Karausta anlatıyor:
“Milli Eğitim Müdürlüğü, çocukları alıp okula kaydettiremedi. Çünkü İsmailağa'dan korkuyorlar. Devlet, başkası olduğunda çocukları zorla da olsa alabiliyor. Burada adım atmıyorlar.”
DEVLET DİZ ÇÖKERSE
Türkiye Cumhuriyet'inin Tevhidi Tedrisat Kanunu diye bilinen eğitimde birlik yasası tarikat ve cemaatler tarafından çiğneniyor. Bu gruplar sübyan mektebi ve medrese adıyla paralel ve yasa dışı okullar açarak, sözde eğitim veriyor. Zorunlu eğitim çağındaki çocuklar okula gönderilmeyerek, bu medreselerde derse tabi tutuluyor.
Asıl acı olan, anayasasında yazılı nitelikleri arasında laiklik de bulunan devletin, yasa dışılığa göz yumması değildir.
Bu artık, 1950 yılından beri maalesef kanıksanmıştır.
Asıl acı olan, devletin tarikat ve cemaatlerin meydan okuması ve pervasızlığı karşısında diz çökmesidir.