14 Mayıs sadece bir seçim olsaydı, çok da eğlenceli olurdu. Lakin 14 Mayıs, HDP’nin komuta ettiği Millet İttifakı’nın ülkeyi zifiri bir karanlığa sokmak istemesinin miladıdır. İhanetlerini de planlarını da tevil götürmeyecek bir şekilde dobra dobra söylüyorlar: “Kandil ve Okyanus ötesi böyle istiyor. Çünkü küresel akıl buna karar verdi.”
Bir seçim ki…
Ya Kandil sevinecek ya da Türkiye!
“14 Mayıs, Türkiye’nin beka meselesidir” diyen feraset ve izan sahibi herkes, son gelişmelerden sonra bir kere daha haklı çıktı. Türkiye üzerine oynanmak istenen ne kadar kirli oyun varsa, hepsi bu seçimde sahnelenmek istenecek. HDP ve CHP’nin başını çektiği ittifakın kazanması halinde ise, gerisi tam bir felaket…
Halide Edip Adıvar, Kurtuluş Savaşı’nı anlattığı eserinin adını, “Türk’ün Ateşten İmtihanı” koymuştu.
Hakikaten de öyleydi; hem de ne imtihan…
Değil mi ki…
Milletlerin ve devletlerin olduğu gibi müesseselerin de, siyasi partilerin de hayatları boyunca pek çok defa “ateşten imtihanı” oluyor.
Keza ferdi planda da…
Türk tarihine baktığınızda, ta Asya stepnelerinden çıktığımızdan beri hep en çetin imtihanlardan geçip, kim bilir kaç bin defa düştüğümüz yerden yeniden ayağa kalkmışız.
Öyle bir tarih ki, baştan sona mücadele…
Ve elan devam ediyor.
Yani dünden çok bir farkı yok.
İşte bir seçim süreci…
CHP’nin kaptan köşkünde oturduğu gemi, Türkiye’yi meçhul ve karanlık sularda dalgalara dövdürmek için “tam yol ileri” komutunu aldı!
Bir süre öncesine kadar, “CHP’nin bu ihtirası ve kini tamamen Tayyip Erdoğan düşmanlığı üstüne inşa edilmiş” diyorduk.
Lakin gelinen nokta öylesine ibretlik ve öylesine sinsi ki…
Mesele, “Tayyip düşmanlığı”nı çoktan aşmış.
Hakikaten, laf olsun beri gelsin kabilinden söylemiyoruz. Türkiye, çok ciddi manada beka tehlikesiyle karşı karşıya…
Hayır; evham filan yaptığımız yok…
İşte HDP, işte Kandil, işte Okyanus ötesi, işte Batı’nın şer odakları, işte içimizdeki kansızların sevinç naraları, işte Millet İttifakı’nın tüm bu olup bitenler karşısındaki ölü taklidi…
Tehlikenin sıklet merkezinde CHP var…
HDP son derece tutarlı bir politika izliyor.
“Ben zaten terörün siyasi tetikçisiyim ve tüm emirleri terör baronlarından alırım” deyip duruyordu. Yani kimse için HDP’nin şu günlerde dile getirdiği sözler sürpriz değil.
“Haksızlık etmeyin, baksanıza Millet İttifakı’nın ikinci büyük partisinin en ateşli, en cevval ve de en duyarlı mensubu, CHP’nin çirkin işbirliğine nasıl itiraz edip hatta isyan başlattı.” Diyenleri duyar gibiyim.
Keşke dediğiniz gibi olsa…
Söylemeye dilim varmıyor, lakin o çıkışa karşı kuşkularım var.
Neyse…
Türkiye 14 Mayıs’ta sandık başına gidecek…
Birçok şey sıralayabiliriz de kısaca geçelim.
Millet o gün, HDP’nin hayallerini gerçekleştirmek için taşeronluğa soyunan Kılıçdaroğlu’na mı yoksa yüzde yüz yerli ve milli bir anlayışı bayraklaştıran Erdoğan’a mı “evet” diyecek?
Bitmedi…
Millet o gün, CHP’nin kestiği biletle HDP’nin gemisine binen Akşener’e mi, Davutoğlu’na mı, Babacan’a mı, Karamollaoğlu’na mı, Uysal’a mı inanıp oy verecek…
Ya da…
Milli ve yerlilikleri zerre miskal şüphe uyandırmayan Bahçeli ve Destici’ye mi evet diyecek…
Bu da, 2023 yılı seçiminde, seçmenin imtihanı…
Milletin topyekûn imtihanı ise daha çetin…
CHP, bir müddetten beri deva bulmaz bir illetin pençesinde çırpınıp duruyordu; bugün ise diyor ki, “…bana yar olmayacak bu ülke, kimseye de vatan olmasın.”
Yoksa bu kadar köklü ve siyasi birikime sahip olan bir parti nasıl olur da intihara kalkışır.
PKK’lılar, Kandil’de, FETÖ’cüler de Batı’da zil takmış oynuyorlar.
14 Mayıs deyip başka bir şey demiyorlar!
Küresel çaptaki şer güçlerinin tekmili birden heyecan içindeler.
Gerçi bazıları CHP’nin gözünü bu denli karartacağına fazla ihtimal vermiyordu ama…
Niyedir bilinmez o şer güçleri, CHP’ye erkete olan İYİ Parti için hiç şaşırmadılar!
Kaç zamandan beri gelişmelerin bu noktaya varacağını söyleyip duruyorduk…
Sakalımız da olmasına rağmen bir türlü inandıramadık…
Bugün hep birlikte görüyoruz. Allah korusun ülke yeniden uçurumun ağzına itilmek isteniyor.
Daha dün İngiliz gazeteleri ağız birliği etmişçesine CHP-HDP ortaklığını en karlı alış-veriş olarak gösteriyordu.
Zahir, emtia da Türkiye!
Peki o kadar basit mi?
Değil; değil ama…
Bu kez oyun da tuzak da çok büyük.
Anlayın ki mesele, yalnızca bir seçimden ya da kimin kaybedip kimin kazanmasından ibaret bir şey değil.