Bu ateşe su serpilmezse alevler herkesi yakacak

Mehmet ŞENER

Malumunuz, Erzurum üretime dayalı olmayan bir ekonomik yapıya sahip.

Tüketimde çok iyiyiz ama!

Böyle gülüp söylediğimize bakmayın, haddizatında bindiğimiz o lüks arabalar bankaların, oturduğumuz saray gibi evler de icra dairelerinin...

Aşkale Çimento'yu saymazsanız, neredeyse sanayimiz yok!  

Bir zamanlar orta ölçekli imalathanelerimiz

vardı, zamanla

onlar da büyük balıklara yem

olup gittiler!

Elimizde kala kala bir iki un-yem fabrikamız,

bir iki de kombina sayılabilecek

tesis kaldı.

Birilerinin küçümsediği şu çağrı merkezleri

de olmasa, gençlerimiz kafayı yiyecek

tümden...

Ne yazık ki...

Şehri un ufak eden nitelik insan ve

sermaye göçü yüzünden Erzurum,

üretmeden (bu anlamda Türkiye'nin

genel fotoğrafına çok benziyor) tüketen

hantal bir yapıya dönüştü!

Ekilip biçilse belki Türkiye'yi doyuracak

olan Pasin ve Daphan ovalarımız,

üstelik artık sulama olmasına rağmen

sanki de bozkıra döndü!

Şeker Fabrikası'nın ıskatına oturulmasıyla

birlikte, pancar ekimi de bitme

noktasına geldi!

Daha önce de yazmıştık. En çok

övündüğümüz cağ kebaba kaynak olan

hayvancılığımız vardı; ne yazık ki o da

eskilerde kaldı.

Birilerimizin yüzü kızarır mı bilemem

ama...

Et'i Balıkesir'den Süt'ü Çanakkale'den

alıyoruz!

Fırsatını bulabilenler ise, kamyonların

ya da otobüslerin gizli bölmelerinde

Batum'dan et getirip, Erzurum'da cağ

kebabı yapıyor!

Lafı uzatmaya hacet yok. Eğer bugün

Erzurum ekonomisi diye bir şey varsa

bu, şu üç temel direk üzerinde duruyor:

Kamu girdileri

Üniversite öğrencileri

İnşaat sektörü

Eskiden bu direkler üç değil, beş altıydı.

Misal; tarımı sayardık, hayvancılığı

sayardık, sağlık ve kış turizmini sayardık...

Maalesef bugün en fazla üç diyoruz.

Hatta geldiğimiz nokta itibariyle bu,

artık üç de değil. Çünkü:

Hükümet, yaşanan iktisadi sorunlar

ve terörle mücadeleye aktardığı kaynak

yüzünden kamu harcamalarını yüzde

otuz oranında azalttı.

En basit biçimde açıklaması şu: Devlet,

her yıl Erzurum'a 100 liralık yatırım

ve harcama yapıyorduysa, şimdi ikinci

bir karara kadar bu miktar 70 lira olacak.

Bu da, halen devam etmekte olan

tünel,yol ve baraj gibi yatırımların ön

görülen sürelerden çok daha sonra hizmete

alınacağı anlamına gelmekle beraber,

şehre giren sıcak paranın da

azalması demektir.

Bu sebeple Erzurum ekonomisini

ayakta tutan üç direkten biri olan kamu

yatırımları ve kamu girdileri ayağı,

mecburiyetten dolayı zayıfladı ve alarm

vermeye başladı.

Çok şükür ki şimdilik şehrin öğrenciden

elde ettiği kazançta bir azalma yok.

Gerçi Erzurum'u tercih eden ailelerin

profili orta ve ortanın altı bir ekonomik

gelir grubuna isabet ediyor, ama olsun,

en azından öğrenci sayımız artıyor azalmıyor.

Fakat üç diğerin biri olan inşaat sektöründe

durum hiç de iç açıcı değil.

Tamam, ülke genelin bu alanda ciddi

bir sorun yaşanmakta kabul ediyoruz.

Üzülerek ifade edelim ki, ekonomisi

zaten pamuk ipliğine bağlı olan Erzurum'da,

krizle birlikte şehre can suyu

olan inşaat sektörü, Erzurum'da sekiz

büyüklüğünde bir deprem yaşıyor!

Söylemeye dilimiz varmıyor, lakin inşaat

sektörü Erzurum'a felç geçiriyor.

Bankalar bir haftalığına kredileri dondursa

aynı gün onlarca işadamı patır

patır dökülecek.

(Dökülüp gidenleri artık saymıyoruz

bile)

Yüzlerce binlerce daire, müteahhidin

elinde kaldı, yarı fiyatına bile satamıyorlar!

Elbette ki hükümet olup bitenleri tribünden

izlemiyor. Küresel çevrelerin

Türkiye'ye attığı bu büyük kazıktan en

az zararla kurtulabilmemiz için acil

eylem planları hazırlıyor, ekonomiye

hızlı biçimde müdahalelerde bulunuyor.

Erzurum bir sanayi ya da tarım-hayvancılık

şehri olmadığı için ekonomide

kriz olarak esen rüzgarlar bizde fırtınaya

borana dönüşüyor. Hoş sanayi veya

tarım kenti olan yerler de iyi durumda

değil ya...

Yerel boyutta kalıcı ve iyileştirici bir

tedbir alınabileceğini zannetmiyorum.

Merkezi hükümet ancak bu büyüklükte

bir sorunla mücadele edebilir.

Geçen yıl gündemde olan ama yeterli

kaynak olmadığı için rafa kaldırılan

cazibe bölgesi projesi yeniden devreye

sokulabilir.

Öyle uçuk kaçık fantezi türü yatırımlar

için olmamak kaydıyla, o proje

misal tıkanan inşaat, ihracat ve üretim

sektörüne nefes aldırabilir.

Düşünün ki Erzurum'da ya üniversitelerimiz

olmasaydı, şu küçük esnaf

(işadamı neredeyse kalmadı) bugün

dükkanını hangi girdiyle ayakta tutuyor

olacaktı?

Ülke olarak içerisinden geçmekte olduğumuz

bu girdap yüzünden başta

devlet olmak üzere, herkes sabır göstermeli,

fedakarlıkta bulunmalı, tasarruflu

olmalı ve alternatif çözümler

üretmeli.

Buna kimsenin bir itirazı yok...

Tamam da, Erzurum gibi ekonomik

geliri bir iki kalemle sınırlı olan şehirler

için durum çok vahim...

Vaziyet ortada:

Kış geldi, geliyor. Doğalgazdan kömüre,

elektrikten gıda ürünlerine, okul

giderlerinden gündelik masraflara

kadar zam sağanağına uğramayan bir

şey kalmadı.

Döviz iki kat artıysa içimizdeki fırsatçılar

on kat zam yaptı!

Bu giderler, sayısı artmış olsa da yalnızca

fukara üniversitelinin sırtından mı

karşılanacak?

"Karşılanır, karşılanır!" diyorsanız,

ne ala...

Gidişat başka şey söylüyor

da...

Yine de bir yararı olacaksa

eğer, gelin hep birlikte,

kan kustuğumuz

halde kızılcık şerbeti içtik

diyelim.