Malumunuz, Erzurum üretime dayalı olmayan bir ekonomik yapıya sahip.
Tüketimde çok iyiyiz ama!
Böyle gülüp söylediğimize bakmayın, haddizatında bindiğimiz o lüks arabalar bankaların, oturduğumuz saray gibi evler de icra dairelerinin...
Aşkale Çimento'yu saymazsanız, neredeyse sanayimiz yok!
Bir zamanlar orta ölçekli imalathanelerimiz
vardı, zamanla
onlar da büyük balıklara yem
olup gittiler!
Elimizde kala kala bir iki un-yem fabrikamız,
bir iki de kombina sayılabilecek
tesis kaldı.
Birilerinin küçümsediği şu çağrı merkezleri
de olmasa, gençlerimiz kafayı yiyecek
tümden...
Ne yazık ki...
Şehri un ufak eden nitelik insan ve
sermaye göçü yüzünden Erzurum,
üretmeden (bu anlamda Türkiye'nin
genel fotoğrafına çok benziyor) tüketen
hantal bir yapıya dönüştü!
Ekilip biçilse belki Türkiye'yi doyuracak
olan Pasin ve Daphan ovalarımız,
üstelik artık sulama olmasına rağmen
sanki de bozkıra döndü!
Şeker Fabrikası'nın ıskatına oturulmasıyla
birlikte, pancar ekimi de bitme
noktasına geldi!
Daha önce de yazmıştık. En çok
övündüğümüz cağ kebaba kaynak olan
hayvancılığımız vardı; ne yazık ki o da
eskilerde kaldı.
Birilerimizin yüzü kızarır mı bilemem
ama...
Et'i Balıkesir'den Süt'ü Çanakkale'den
alıyoruz!
Fırsatını bulabilenler ise, kamyonların
ya da otobüslerin gizli bölmelerinde
Batum'dan et getirip, Erzurum'da cağ
kebabı yapıyor!
Lafı uzatmaya hacet yok. Eğer bugün
Erzurum ekonomisi diye bir şey varsa
bu, şu üç temel direk üzerinde duruyor:
Kamu girdileri
Üniversite öğrencileri
İnşaat sektörü
Eskiden bu direkler üç değil, beş altıydı.
Misal; tarımı sayardık, hayvancılığı
sayardık, sağlık ve kış turizmini sayardık...
Maalesef bugün en fazla üç diyoruz.
Hatta geldiğimiz nokta itibariyle bu,
artık üç de değil. Çünkü:
Hükümet, yaşanan iktisadi sorunlar
ve terörle mücadeleye aktardığı kaynak
yüzünden kamu harcamalarını yüzde
otuz oranında azalttı.
En basit biçimde açıklaması şu: Devlet,
her yıl Erzurum'a 100 liralık yatırım
ve harcama yapıyorduysa, şimdi ikinci
bir karara kadar bu miktar 70 lira olacak.
Bu da, halen devam etmekte olan
tünel,yol ve baraj gibi yatırımların ön
görülen sürelerden çok daha sonra hizmete
alınacağı anlamına gelmekle beraber,
şehre giren sıcak paranın da
azalması demektir.
Bu sebeple Erzurum ekonomisini
ayakta tutan üç direkten biri olan kamu
yatırımları ve kamu girdileri ayağı,
mecburiyetten dolayı zayıfladı ve alarm
vermeye başladı.
Çok şükür ki şimdilik şehrin öğrenciden
elde ettiği kazançta bir azalma yok.
Gerçi Erzurum'u tercih eden ailelerin
profili orta ve ortanın altı bir ekonomik
gelir grubuna isabet ediyor, ama olsun,
en azından öğrenci sayımız artıyor azalmıyor.
Fakat üç diğerin biri olan inşaat sektöründe
durum hiç de iç açıcı değil.
Tamam, ülke genelin bu alanda ciddi
bir sorun yaşanmakta kabul ediyoruz.
Üzülerek ifade edelim ki, ekonomisi
zaten pamuk ipliğine bağlı olan Erzurum'da,
krizle birlikte şehre can suyu
olan inşaat sektörü, Erzurum'da sekiz
büyüklüğünde bir deprem yaşıyor!
Söylemeye dilimiz varmıyor, lakin inşaat
sektörü Erzurum'a felç geçiriyor.
Bankalar bir haftalığına kredileri dondursa
aynı gün onlarca işadamı patır
patır dökülecek.
(Dökülüp gidenleri artık saymıyoruz
bile)
Yüzlerce binlerce daire, müteahhidin
elinde kaldı, yarı fiyatına bile satamıyorlar!
Elbette ki hükümet olup bitenleri tribünden
izlemiyor. Küresel çevrelerin
Türkiye'ye attığı bu büyük kazıktan en
az zararla kurtulabilmemiz için acil
eylem planları hazırlıyor, ekonomiye
hızlı biçimde müdahalelerde bulunuyor.
Erzurum bir sanayi ya da tarım-hayvancılık
şehri olmadığı için ekonomide
kriz olarak esen rüzgarlar bizde fırtınaya
borana dönüşüyor. Hoş sanayi veya
tarım kenti olan yerler de iyi durumda
değil ya...
Yerel boyutta kalıcı ve iyileştirici bir
tedbir alınabileceğini zannetmiyorum.
Merkezi hükümet ancak bu büyüklükte
bir sorunla mücadele edebilir.
Geçen yıl gündemde olan ama yeterli
kaynak olmadığı için rafa kaldırılan
cazibe bölgesi projesi yeniden devreye
sokulabilir.
Öyle uçuk kaçık fantezi türü yatırımlar
için olmamak kaydıyla, o proje
misal tıkanan inşaat, ihracat ve üretim
sektörüne nefes aldırabilir.
Düşünün ki Erzurum'da ya üniversitelerimiz
olmasaydı, şu küçük esnaf
(işadamı neredeyse kalmadı) bugün
dükkanını hangi girdiyle ayakta tutuyor
olacaktı?
Ülke olarak içerisinden geçmekte olduğumuz
bu girdap yüzünden başta
devlet olmak üzere, herkes sabır göstermeli,
fedakarlıkta bulunmalı, tasarruflu
olmalı ve alternatif çözümler
üretmeli.
Buna kimsenin bir itirazı yok...
Tamam da, Erzurum gibi ekonomik
geliri bir iki kalemle sınırlı olan şehirler
için durum çok vahim...
Vaziyet ortada:
Kış geldi, geliyor. Doğalgazdan kömüre,
elektrikten gıda ürünlerine, okul
giderlerinden gündelik masraflara
kadar zam sağanağına uğramayan bir
şey kalmadı.
Döviz iki kat artıysa içimizdeki fırsatçılar
on kat zam yaptı!
Bu giderler, sayısı artmış olsa da yalnızca
fukara üniversitelinin sırtından mı
karşılanacak?
"Karşılanır, karşılanır!" diyorsanız,
ne ala...
Gidişat başka şey söylüyor
da...
Yine de bir yararı olacaksa
eğer, gelin hep birlikte,
kan kustuğumuz
halde kızılcık şerbeti içtik
diyelim.