Erzurum Güncel- Arena Genel Yayın Yönetmeni Uğur Dündar, Ergun Babahan’a, “Bir televizyon programında bir görüntü ya da fotoğraf yayınlandı mı artık onun geri çekilmesi diye bir şey söz konusu olmaz. Ben 42 yıllık yayıncıyım. İlk defa böyle bir şey duyuyorum. Ergun Babahan böyle bir tekniği biliyorsa bize de öğretsin” diye yanıt verdi. Uğur Dündar o fotoğrafların hikayesini şöyle anlattı:Hülya Arık’ın eski eşi getirdi “Herkes Susurluk’taki kazanın üzerine yoğunlaşınca tabii ki biz de kazanın ardındaki gerçekleri öğrenebilmek için yoğun bir çaba sarf ettik. O arada bu fotoğrafları, kazada ölen Hüseyin Kocadağ’ın sevgilisi Hülya Arık’ın eski eşi ve çocuklarının babası Gazi Koçkaya getirdi. Susurluk’a gitmiş ve Susurluk’ta yerel fotoğrafçıların birinden bunu almış. O fotoğrafları çektiren Susurluk’un savcısıdır, çeken de Susurluk’un yerel fotoğrafçılarından biridir. Ben bununla kalmadım Hülya Arık’ı da konuşturdum. Hülya Arık, Hüseyin Kocadağ ile olan arkadaşlığını anlattı. İşin o tarafını da haberleştirdim, belgeledim. Daha sonra ben Ömer Lütfi Topal cinayetine bakan Beyoğlu Ağır Ceza Mahkemesi’nde tanık olarak dinlenirken, yanılmıyorsam Ayhan Çarkın, “Uğur Dündar, Arena’da fotoğraflar yayınladı. Bu fotoğrafların içinde cesetler vardı. Biz oraya ulaşamadan Uğur Dündar’a bu fotoğrafları veren kişi oraya nasıl ulaşmış?” dedi. Ben bu özel harekatçıları eskiden iyi polisler ama kötüye kullanılmış ve tetikçi olarak bu noktaya getirilmiş polisler olarak değerlendiriyordum. Ancak şimdi anlıyorum ki bunlar fotoğrafa bakmayı bile bilmiyorlarmış. Dikkatlice fotoğraflara baksalardı aracın içinin bomboş olduğu o fotoğraflarda net biçimde görünüyordu.Trajikomik bir durum olarak Yani bu fotoğraf yayınlanmış da çekilmiş gibi bir saçmalığı trajikomik bir durum olarak görüyorum. Ayhan Çarkın, Abdullah Çatlı’yı çok sevdiği için onun ölümünü kabullenmek istemeyebilir. Ayhan Çarkın böyle hayaller de görebilir. Ona bir sözüm yok. Ama gazetecinin kalkıp da Arena o fotoğrafı yayınladıktan sonra neden çekti gibi, televizyon tekniğinde var olmayan bir olguyu sanki biz gerçekleştirmişiz gibi yazması, bizi töhmet altında bırakacak sorular sorması hakikaten çok garibime gitti. Fotoğraflar yayınlandı. Haber oldu. Artık haber olduktan sonra bunların RTÜK’te kopyası var, ajanslarda var. Her tarafta var. Kaldı ki fotoğraf çekilme diye bir yöntem yok. Neden çekelim ki biz. Biz gazetecilik başarısı olarak görüyoruz o fotoğraflara ulaşmayı ve yayınlamayı. Ödül beklerken iftiraya uğradık Susurluk çetesinin yaptığı herşeyi belgeleyebildiğim oranda ekrana getirdim. Getirmekle de kalmayıp cebimden paralar harcayarak İsviçre’den tanıklar getirdim konuşturdum. O dönemde Susurluk çetesi ve onlarla ilgili iddiaları aydınlatabilmek için inanılmaz bir çaba sarf ettik. Ödül beklerken böyle bir iftiraya uğramak gerçekten çok şaşırtıcı.”