Erzurum Güncel- Ülkenin bir bölgesinde deprem olur, binaların güvenliği tartışılır. Karadeniz’de sel olur, dere yataklarına yapılan binalar gündeme gelir. Büyük bir trafik kazası yaşanır; yolun standartları, aracın yakıtı, şoförün ruh hali konuşulur. Ne var ki bu tür olayların üstünden birkaç gün geçtikten sonra her şey unutulur, konu bir sonraki felakete kadar rafa kaldırılır. Adeta Türkiye klasiği olan bu durumu yüzlerce örnekle sıralandırmak mümkün. Biz de meselenin Erzurum ayağına değinip, felaketin habercisi halk otobüslerini irdelemek istedik. Geçen hafta Erzurum Büyükşehir Belediyesi’ne ait özel halk otobüsünden birinin freni boşaldı. İçinde birçok yolcunun bulunduğu otobüs önce önündeki başka bir otobüse, ardından da apartmanın duvarına çarptı. Kaza sonrası can pazarı yaşandı. Sadece evine gitmek için otobüse binen 38 insan ölümle burun buruna gelirken, kazada yaralanan iki kişi dün hayatını kaybetti. Bu kazadan 2 gün sonra başka bir özel halk otobüsü önüne çıkan yayadan kurtulmaya çalışınca bir lokantanın duvarına çarptı. Otobüsüne ve lokantanın içinde bulunan 8 kişi feci şekilde yaralandı. Özel halk otobüslerinin neden olduğu bu iki kaza, günde binlerce insanı taşıyan bu araçların ‘Ne kadar güvenli? sorusunu akıllara getirdi. Erzurum Büyükşehir Belediyesi’ne ait özel halk otobüslerine binen insanlardan dinlediğimiz ve bizim edindiğimiz izlenimler yolcuların hiçbir şekilde can güvenliğinin olmadığını ve yolcuya değer verilmediğini gösteriyor. Yolcuya saygının ötesinde, seyir halindeyken hatalı sollama, art arda çalan kornalar, önündeki aracı sıkıştırmalar… Bunun sebepleri arasında; hatalı olarak belirlenen seyahat güzergâhları, hareket amirliğinin süre kısıtlaması ve kolluk denetimlerinin az olması dikkat çekiyor.ŞOFÖRLER FORMULA 1 PİLOTU GİBİBu otobüslerle seyahat eden yolculardan yüzlerce şikayet dinliyoruz. Bunlardan ilki aşırı hız. Durakta evine gitmek için bekleyen bir vatandaş elini kaldırarak özel halk otobüsünü durdurmak istediğinde; yolcuyu fark eden otobüs, durağı birkaç metre geçtikten sonra ayağını gazdan tam kesmeden durabiliyor. İşinden çıkıp evine gitmeye çalışan vatandaş, biraz koşu yaptıktan sonra otobüsü yakalıyor. Ancak daha ilk adımını kapının merdivenine atmadan, otobüs hareket etmeye başlıyor. Bunlar adrenalin dolu bir yolculuğun ilk aşamaları. Eğer yolcu, başarılı olup otobüse binerse ikinci aşamaya geçiyor. Sırada ayakta kalma mücadelesi var. Adeta bir Formula 1 pilotu edasıyla direksiyon sallayan şoför, yolcuları sağa sola savuruyor. Otobüsteki yolcu sayısının çokluğuna göre, üzerine düşülecek veya ayağına basılacak kişi sayısı da artıyor. Bu durum; hamileler, kucağında bebek olanlar için bir işkenceye dönüşüyor. Otobüste 10’larca insan varken sigarasını yakan şoför, defalarca bağırarak anons yapıyor: “Arkadan binenler, ücretleri uzatalım. Arkadan binenler elden ele ücretleri uzatalım…” uyarısı, ücretini vererek otobüse binen vatandaşları bile zan altında bırakıyor. Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Daire Başkanlığı tarafından alınan kararlara göre özel halk otobüsü ve minibüsler, toplu ulaşımdaki şehir içi hız kurallarına uyması, saatte 50 kilometre hız sınırını aşmaması gerekiyor. Ancak bu karar, çoğu zaman göz ardı ediliyor! TEMİZLİKTEN ESER YOKÖzel halk otobüslerinde göz ardı edilen bir başka durum ise temizlik. Günde binlerce insanın kullandığı toplu taşıma araçlarında dezenfekte edilip edilmediğine dair hiçbir bilgi yok. Toplu taşıma araçlarının koltukları, iç dekorunun hali, onların ne kadar kirli olduğunu gözler önüne seriyor. Bazı koltukların yüzeylerinin param parça olduğu, içindeki süngerlerin dışarı taştığını görülebiliyor. Öbek öbek oluşan lekeler ise adeta mide bulandırıyor. Yolcuların tutunması için yapılan demir borulara dokununca, üzerindeki kirden dolayı ellerin kaydığını hissetmek çok zor olmuyor. Yaşanan bu kadar sıkıntıya rağmen yolcular, hiçbir şey demeden her gün aynı yolu bu otobüslere binip kat ediyor. Erzurum’daki iki kazanın ardından vatandaşın kalabalık olduğu hatlara ek servis konulması, Havuzbaşı’ndaki durakta eleman görevlendirilip otobüslerin sevkiyatına hız vermesi, garip değil mi? Her üzücü hadiseden sonra göz boyamaya yönelik bu tür pansuman tedbirler ne zaman gerçeğe dönüşecek? Vatandaşın daha güvenli seyahati için şoförlere, belediyeye ve emniyete büyük görev düşmüyor mu?BİR OTOBÜSE KAÇ KİŞİ BİNER? REKOR DENEMELERİ25 kişilik midibüslerde ayakta taşınan yolcularla beraber 50 kişilik standart getirilmiş ancak bu standardın neye göre belirlendiği bir muamma. Üstelik bu 50 kişilik standart bazı durumlarda otobüs şoförünün “Arkada hala boş yerler var. Bakın ben buradan görüyorum, biraz daha arkaya gidelim” diye diye 70 kadar çıktığı zamanlar oluyor. Otobüsün dış kısmında tutunacak bir yer olsa, şoförlerin oraya bile yolcu alacağı akıllara geliyor. Erzurum gibi muhafazakâr bir şehrin otobüslerinde aşırı yüklemeler ahlâki açıdan da hoş karşılanmıyor. İnsanlar aileleriyle birlikte bu otobüslere binemiyor. Özellikle üniversite ve Kayakyolu hattında insanların patates çuvalı istifinde yolculuk yapması gözden kaçmıyor.