Erzurum Güncel- Erdoğan, "Polislerimize yönelik son saldırı ve topraklarımızı hedef alan tacizler artık bardağı taşırmıştır. En kısa sürede bu sorunların çözümü için gereken adımları atacağız." dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ayrıca Çevre ve Şehircilik Bakanlığının adının değiştirildiğini de duyurdu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'den Türkiye'ye yönelik terör saldırılarının kaynağı mahiyetindeki kimi yerler konusunda artık tahammül kalmadığını belirterek, "Buralardan kaynaklanan tehditleri, ya oralarda etkin olan güçlerle birlikte ya da kendi imkanlarımızla bertaraf etmekte kararlıyız." dedi.
KABİNE'NİN GÜNDEMİ
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslenen Erdoğan, toplantıda, sağlıktan eğitime, güvenlikten turizme ve sosyal yardımlara kadar ülkeyi ve milleti yakından ilgilendiren pek çok hususla ilgili değerlendirmeler yaptıklarını belirtti.
Fırat Kalkanı Harekat Bölgesi'nde PKK/YPG terör örgütü mensuplarının hain saldırısında şehit düşen polis memurları ile Afyonkarahisar'daki trafik kazasında hayatlarını kaybeden öğrencilere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileyen Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Suriye'den ülkemize yönelik terör saldırılarının kaynağı mahiyetindeki kimi yerler konusunda artık tahammülümüz kalmamıştır. Buralardan kaynaklanan tehditleri ya oralarda etkin olan güçlerle birlikte ya da kendi imkanlarımızla bertaraf etmekte kararlıyız. Polislerimize yönelik son saldırı ve topraklarımızı hedef alan tacizler artık bardağı taşırmıştır. En kısa sürede bu sorunların çözümü için gereken adımları atacağız."
İSMET UÇMA İÇİN BAŞSAĞLIĞI
Erdoğan, hayatını kaybeden AK Parti İstanbul Milletvekili, dava ve yol arkadaşı İsmet Uçma'ya Allah'tan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı dileyerek, yarın mezunu olduğu Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camisi'nden öğle namazını müteakip dar-ı bekaya uğurlayacaklarını söyledi.
Kabine toplantısında sağlık alanında Kovid-19 salgınındaki gelişmeleri, hasta ve vefat sayılarından aşıdaki son duruma kadar tüm boyutlarıyla ele aldıklarını anlatan Erdoğan, Türkiye'nin bu küresel tehdide karşı en başından bu yana gerek sağlık altyapısındaki gücüyle gerek üretim ve tedarik süreçlerini devam ettirmesiyle dünyada kriz yönetimini en iyi sergileyen ülkelerin başında geldiğini aktardı.
Erdoğan, salgın döneminde üretim ve ekonomide "kontak kapatan" ülkelerin şimdi yeniden çarkları döndürmekte, sistemi işletmekte ne kadar zorlandıklarını herkesin gördüğünü belirterek şunları söyledi:
"Biz salgınla mücadelemizi üretimin ve istihdamın kesintisiz sürmesini sağlayacak bir anlayışla yürütürken, maruz kaldığımız ithamları unutmadık. Gereken her türlü tedbiri almak, hizmeti sağlamak, desteği vermek suretiyle hayata geçirdiğimiz bu stratejinin ne kadar doğru olduğunu dünyada yaşanan gelişmeler bir kez daha teyit ediyor. Gelişmiş ülkelerin çoğundaki sorunun mal veya ürün eksikliğinden ziyade, yönetim zafiyetinden kaynaklandığı görülüyor. Biz tıpkı şehir hastanelerini inşa ederek sağlık krizine güçlü bir altyapı ile girdiğimiz gibi, 2018 yılında yönetim sistemimizi değiştirerek bugünlere kendimize hazırladık. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin getirdiği hızlı karar alma ve etkin uygulama kabiliyeti sayesinde ortaya çıkan bu başarıda emeği olan herkese, tüm bakanlıklarımıza kurumlarımıza personelimize teşekkür ediyorum. Tabii en büyük şükranı bu süreçte sabırla ve inançla hep bizim yanımızda yer alan milletimize sunuyoruz."
"ÖĞRETMENLERE VE PERSONELE YÖNELİK HIZLI VE ANTİJEN KİTİ ÜRETİM AŞAMASINDA"
Erdoğan, diğer ülkelerin sağlık sorunları yanında ciddi sosyal çalkantılarla sarsıldığı dönemde milletle tam bir dayanışma içinde yollarına devam ettiklerini dile getirdi.
Üretim ve istihdam sektörlerinin yanı sıra tüm kademeleriyle eğitimde de normalleşme adımlarını attıklarını, üstesinden gelemeyecekleri hiçbir sıkıntıyla karşılaşmadıklarını söyleyen Erdoğan, "Bu çerçevede, Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki Teknik Eğitim Ar-Ge merkezinde öğretmenlerimize ve personele yönelik olarak geliştirilen Kovid-19 hızlı antijen test kiti üretim aşamasına geldi. 3 Aralık Dünya Engelliler gününde 750 engelli öğretmenimizin atamasının yapılacağını da bu vesileyle duyurmak istiyorum." diye konuştu.
"SALGIN SONA ERMEDİ"
Erdoğan, henüz salgının tümüyle sona ermediğini, tehdit ve tehlikenin ortadan kalkmadığını aktardı.
Salgın tedbirlerine riayet etmeyi bir müddet daha sürdürmeleri gerektiğini, özellikle aşılamada hedefledikleri seviyelere bir an önce ulaşmak istediklerini söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bunun için vatandaşlarımızı, aşılarını bir an önce olmaya veya tamamlamaya davet ediyoruz. Bilhassa üniversite öğrencilerimizden yükseköğretim kurumlarındaki sosyal alanların kullanımında ve toplu taşımada tedbirlere azami dikkat etmelerini bekliyoruz. Biz kendi meselemizi çözsek bile dünya bu virüsten tamamen temizlenmeden 'iş bitti' diyemeyiz. Sizlerin de yakından takip ettiği gibi sürekli yeni varyantlarla yeni dalgalara yol açan salgına karşı hep tetikte olacağız. Sağlık sistemini ayakta tutma yanında tüm boyutlarıyla ekonomide, eğitimde, sosyal hayatta geldiğimiz olumlu seviyeyi korumak ve daha ileriye taşımak için buna mecburuz. Kontrolü asla elden kaçırmadan hem vatandaşlarımızın sağlığını koruyacak hem de günlük hayatın kendi mecrasında akmasını temin edecek tedbirleri uygulayacağız. Eskilerin 'korkulu rüya görmektense uyanık kalmak evladır' sözünde işaret ettikleri gibi ihtiyatlı şekilde yolumuza devam edeceğiz."
FAHİŞ FİYAT AÇIKLAMASI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyada enerji başta olmak üzere emtia ve gıda fiyatlarında fahiş artışların yaşandığı bir dönemde çoğu ülkenin pahalılık yanında ciddi bir mal ve ürün kıtlığıyla karşı karşıya olduğunu söyledi.
Türkiye'nin ise vaktinde aldığı tedbirler ve güçlü altyapısı sayesinde bu sıkıntılara sınırlı bir şekilde maruz kaldığını söyleyen Erdoğan, "Fiyatlaması küresel düzeyde yapılan ürünlerdeki fahiş artışları içeriye sınırlı bir düzeyde yansıtarak vatandaşlarımızın yanında olduğumuzu gösteriyoruz. Buna rağmen fiyat artışlarından dolayı sıkıntıya düşen çalışanlarımızı ve üreticilerimizi korumak için de her türlü tedbiri alıyoruz." diye konuştu.
Kamu işçi ve memur sözleşmelerinde yaptıkları yüksek artışların bu anlayışın bir yansıması olduğuna işaret eden Erdoğan, "Artık daha çok üreten, daha çok ihraç eden, daha çok kazanan özel sektörümüzün de kendi çalışanlarını aynı şekilde koruyacak, kollayacak bir anlayışı ortaya koyacağına inanıyorum. Aynı şekilde yaşanan istisnai durumu yüksek kar hırsıyla yaptıkları fahiş fiyat artışlarının bahanesi haline getirerek milletimizin mağduriyetine yol açan fırsatçıları da yakından takip ediyoruz." ifadelerini kullandı.
"POTANSİYELİMİZİN VE GÜCÜMÜZÜN FARKINDAYIZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her zaman olduğu gibi önceliklerinin milleti huzuru, güvenliği, refahı ve geleceği olduğuna vurgu yaparak, şöyle devam etti:
"Ekonomide büyümeden ihracata, istihdamdan cari fazlaya kadar aldığımız her yeni güzel haber geleceğimize daha umutla bakmamızı sağlıyor. İşte bu sabah açıklanan ağustos ayı cari işlemler hesabında 528 milyon dolar fazla verdiğimiz görünüyor. Yine bugün açıklanan ağustos ayı işsizlik rakamlarının işgücüne katılım oranı sürekli arttığı halde istihdamdaki ciddi yükseliş sayesinde yatay bir seyir izlediği müşahede ediliyor. Birileri Türkiye'ye siyasi konularda yapamadıkları diz çöktürme işini ekonomide gerçekleştirmek için var güçleriyle saldırıyor olsa da biz kendi potansiyelimizin ve gücümüzün farkındayız. İnşallah ülkemizi yatırım, üretim, ihracat, istihdam temelleri üzerinde cari dengemizi 'fazla' yönünde sürekli geliştirerek büyütmeyi sürdüreceğiz."
Tüm strateji ve imkanlarını bu doğrultuda seferber ettiklerini ve adım adım neticesini almaya da başladıklarını söyleyen Erdoğan, bundan sonra Türkiye'nin ekonomik olarak her geçen gün çok daha güçleneceğini dile getirdi.
Kovid-19 salgınının dünyadaki adaletsizlikleri, haksızlıkları, bencillikleri ve bunları örtmek için yapılan güç gösterilerinin gerisindeki zayıf siyasi, sosyal yapıları da gün yüzüne çıkardığını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Küçük bir kesimin güvenliği ve refahı için asırlardır sömürülen, bölünen, parçalanan, birbirine kırdırılan vicdan ve ahlak dışı her türlü muameleye maruz bırakılan insanlığın kalanı artık bu çarpık sisteme itiraz ediyor. Birleşmiş Milletlerde dile getirdiğimiz 'Dünya beşten büyüktür' sözünü daha adil bir dünyanın mümkün olduğu teziyle genişleterek insanlığın bu ortak duygularına tercüman oluyoruz. İşte bu anlayışla Türkiye olarak Balkanlardan Kafkaslara, Afrika'dan Güney Asya'ya kadar geniş bir coğrafyada hep mazlumun, mağdurun, hakkın ve hakikatin yanında yer alıyoruz. Hiç şüphesiz bu onurlu ve ilkeli tavrın bir bedeli var. Milletimizle birlikte gerektiğinde bu bedeli ödemekten de kaçmadık, kaçmayız. Ama aynı zamanda bugün Türkiye'nin bölgesel ve küresel bir güç olarak yükselen yıldızının gerisindeki en önemli unsurlardan biri de bu haysiyetli duruşunun sonucu olan etki halkasıdır."
"KİMSE BU VATANI ELİMİZDEN ALAMAZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın her yerinde insanların kendilerine sevgi ve umutla bakan gözlerinde bu güzel iklimin tezahürleriyle karşılaştıklarını belirterek, şu değerlendirmede bulundu:
"Türkiye'deki 3,6 milyon Suriyeliyi ve toplamda 5 milyonu bulan yabancı uyruklu sığınmacı varlığını yük olarak görenler meseleye bir de bu açıdan bakmalıdır. Ülkemize karşı yükselen kin, nefret, düşmanlık dalgalarının çoğu defa biz farkında bile olmadan kırılmasında dua ve şükran ifadeleriyle zenginleşen bu tablonun çok önemli rolü olduğuna inanıyorum. Bin yıldır vatanımız olarak bu coğrafyadaki varlığımız devam ettikçe kimi çevrelerin bize olan husumetlerinin bitmeyeceği açıktır. Ama her kökenden her renkten her inançtan her meşrepten 100 milyonlarca insanın desteği ve duası arkamızda olduğu, milletimizin yüreğindeki istiklal ve istikbal aşkı bitmediği müddetçe Allah'ın izniyle kimse bu vatanı elimizden alamaz."
2023 VE 2053 MESAJI
Sadece bu gönül bağına güvenerek hareket etmediklerini, her alanda Türkiye'yi kalkındıracak, geliştirecek, güçlendirecek politikalarla, yatırım, eser ve hizmetlerle hedefe doğru kararlı bir şekilde yürüdüklerini vurgulayan Erdoğan, "Türkiye'nin, Cumhuriyet dönemindeki en iddialı demokrasi ve kalkınma projesinin 2023 vizyonumuz olduğuna inanıyorum. Artık hedeflerinin çoğuna ulaştığımız ve menziline de yaklaştığımız 2023 vizyonumuzu yeni ve daha büyük adımlarla tahkim ettiğimiz bir döneme girdik. Özellikle 2053 vizyonumuz ve bu adımların en yakın, en önemli projesi her ne kadar uzak bir tarih gibi görülse de devlet ve millet hayatı bakımından önümüzdeki 30 yıllık sürenin kısa bir dönemi ifade ettiğini biliyoruz." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir yandan 2023 projelerinin eksiklerini tamamlarken diğer yandan da gençlere emanet edecekleri 2053 vizyonu için somut hedefleri de yavaş yavaş oluşturmaya başladıklarına işaret ederek, bunlardan ilkinin bir süre önce ilan ettiklerin Yeşil Kalkınma Devrimi olduğunu hatırlattı.
Sanayi devrimiyle başlayan, bilgi ve teknoloji devrimiyle zirveye ulaşan dönemde bugün "gelişmiş" diye tabir edilen ülkelerin insanlığın ortak mirası olan çevreyi ve tabii kaynaklar hoyratça tükettiğini aktaran Erdoğan, "Dünya bugün insanlık tarihindeki büyük kırılmaların en önemli sebepleri arasında yer alan ve öncekilerden farklı olarak bu defa kendi eliyle başlattığı yeni bir iklim değişikliği gerçeğiyle karşı karşıyadır. Salgın döneminde üretimde ve insan hareketliliğinde yaşanan kısmi yavaşlamanın bile dünyamızı tabiat dengeleri açısından ne kadar rahatlattığını uzaydan çekilen çekimler gösteriyor. Ama maalesef bu geçici duraklama iklim değişikliği sorununa çözüm olmaktan çok uzaktır." şeklinde konuştu.
İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİ
Erdoğan, bir süredir dünya devletlerinin bir araya gelerek iklim değişikliğinin ağır sonuçlarını hafifletmeye yönelik çözüm yolları aradıklarını belirtti.
Her ne kadar sebebi olan gelişmiş ülkelerin bu doğrultuda atılacak adımların bedelini karşılamada adil sorumluluk üstlenme konusunda ayak direseler de neticeten iklim değişikliğinin herkesi ilgilendirdiğini ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin acil yük paylaşımı konusundaki itirazlarını saklı tutarak Paris İklim Anlaşması'nı TBMM'nin onayı ile birlikte yürürlüğe koyduklarını kaydetti.
"ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPTIK"
Erdoğan, "Önümüzdeki haftalarda İtalya'da yapılacak G20 toplantısında ve İskoçya'da yapılacak Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi'nde ülkemizin bu konudaki yaklaşımlarını tüm taraflarla paylaşacağız. Önümüzdeki dönem için yeşil kalkınma devrimini tüm çalışmalarımızın merkezine yerleştirerek insanlığın önündeki bu önemli krizin çözümünde öncü ve etkin bir rol üstlenmekte kararlıyız. Hükümet olarak biz bu hususta üzerimize düşenleri yaptık, yapıyoruz ve yapacağız." diye konuştu.
Erdoğan, bugüne kadar milletin gönlünde karşılığı olmayan hiçbir siyaseti yapmadıklarını, hiçbir uygulamayı hayata geçirmediklerini, yeşil kalkınma devrimini de aynı samimiyetle milletin takdirine sunduklarını söyledi.
"ÇEVRE, ŞEHİRCİLİK VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIĞI"
"Bırakınız siyaseti, bırakınız Türkiye'yi tüm insanlığın ortak meselesi olduğu anlayışıyla herkesin samimi ve yapıcı bir şekilde bu sürecin içinde yer almasını temenni ediyoruz." ifadelerini kullanan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Cumhuriyet döneminin geçtiğimiz 19 yılda gerçekleştirdiğimiz demokrasi ve kalkınma devriminden sonraki bu en önemli atılımının şimdiden ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Bu vesileyle iklim değişikliği ve göç konusunda hayata geçirmeyi kararlaştırdığımız yeni yapısal düzenlemelerin müjdesini de milletimizle paylaşmak istiyorum. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın ismini Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak değiştiriyor, bünyesinde bir de İklim Değişikliği ve Uyum Koordinasyon Kurulu oluşturuyoruz. Bu bakanlığımıza bağlı olarak altında ilgili tüm birimlerin yer alacağı bir İklim Değişikliği Başkanlığı kuruyoruz. Konu ile yakın ilişkisi sebebiyle halen Tarım ve Orman Bakanlığımıza bağlı olan Meteoroloji Genel Müdürlüğü ile Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğünü de Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına bağlıyoruz. Bu kurumlarımız Tarım ve Orman Bakanlığı ile ilgili sorumluluklarını da yerine getirmeyi sürdürecektir. Bir diğer kurumsal reformu da göç konusunda yapıyoruz. İçişleri Bakanlığımıza bağlı Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün statüsünü yükselterek Göç İdaresi Başkanlığı haline dönüştürüyoruz. Böylece ülkemizin göç konusunda çok daha kapsamlı, etkin ve hızlı hareket edebilmesini sağlayacak kurumsal kapasiteyi oluşturmayı hedefliyoruz."
"TEK PARTİ FAŞİZMİBU ARAÇLARDAN BİRİDİR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin sanayi devrimini kaçırmasının, bilgi ve teknoloji devriminin gerisinde kalmasının sebebinin milletin kabiliyetsizliği veya Türkiye'nin yetersizliği olmadığını işaret ederek, "Türkiye, çeşitli dönemlerde farklı siyasi, sosyal, ekonomik araçlar kullanılarak özellikle bu süreçlerin dışına itilmiştir. Tek parti faşizmi bu araçlardan biridir. Darbeler ve vesayet bu araçlardan biridir, terör bu araçlardan biridir. Kimi zaman sağ-sol kimi zaman Alevi-Sünni kimi zaman Türk-Kürt, kimi zaman dindar-laik kisvesi altında oluşturulan kutuplaşmalar bu araçlardan biridir." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin yaşadığı her siyasi ve sosyal kaosun beraberinde ekonomik kayıpları da getirdiğini vurgulayan Erdoğan, "Bilhassa 1960 darbesinden beri bu gerçeği sayısız örneği ile görmek mümkündür. Hükümetlerimiz döneminde başlattığımız büyük demokrasi ve kalkınma devrimlerinin önünü kesmek, etkisini azaltmak, mümkünse takvimleri geriye sarmak için de bu oyunlar oynanmaya devam edilmiştir. Hatırlayın 2007 yılında ortada hukuki ve siyasi hiçbir sebep yokken ülkemizin önüne suni bir rejim tartışması, Cumhurbaşkanlığı seçimi krizi çıkardılar. Ardından Gezi olayları ile başlayıp 15 Temmuz darbesini de içine alacak şekilde kesintisiz süren bir başka süreç yaşadık." diye konuştu.
Erdoğan, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinin geri kalmışlığını ortadan kaldıracak yatırımları yaptıkları ve hak ve özgürlük sınırlarını genişlettikleri bir dönemde çukur eylemleri ile bölücü terörün tekrar hortlatıldığını belirterek, şöyle devam etti:
"Ülkemizin içinde yaşanan her sıkıntının dışarıdan planlanan ve beslenen bir boyutu da mevcuttur. Bu tablo karşısında milletimizin desteği ile verdiğimiz tarihi mücadele sayesinde ülkemizi asırlık tuzaklardan, asırlık cenderelerden kurtardık. Öncelikle güvenlik stratejilerimizi değiştirdik, terör örgütleri ile sınırlarımız içinde yüzleşmek yerine tehditleri kaynağında tespit ve imha edecek yeni bir stratejiye geçtik. Bunun için milli birlik ve beraberliğimizi tahkim ederek hem askeri ve polis gücümüzü hem diplomatik gücümüzü kullandık. Terör ve teröristle beraber terörizmle mücadele ettik. Yaptığımız yatırımlar ve getirdiğimiz hizmetlerle ülkemizin 81 vilayeti ile birlikte terör hadiselerinin yaşandığı şehirlerimizi de hızla kalkındırdık. Kadınıyla, genciyle, çocuğuyla, işçisiyle, işvereni ve esnafıyla her kesimden insanımızın sorunlarını çözecek, talep ve beklentilerine cevap verecek imkanlar sağladık."
"TÜRKİYE'Yİ MÜREFFEH BİR YER HALİNE GETİRDİK"
Türkiye'yi askeri gücünü ve savunma sanayisi geliştirerek, sınırların korunması ve sınır ötesi hareket yapmak için ihtiyaç duyulan silah ve mühimmatı üreterek, dışa bağımlılıktan kurtardıklarını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ülkemizi her türlü meselenin konuşulabildiği; ret, inkar ve asimilasyon politikaları yerine hak, hukuk ve özgürlük temelli bir yönetim yapısına kavuşturduk. Tüm bunlar sayesinde Türkiye'yi istisnasız her köşesinde, milletimizin istisnasız her ferdinin aynı demokratik ve ekonomik imkanlara sahip olduğu müreffeh bir yer haline getirdik. Turizmden çarşı pazara kadar günlük hayatın her anında bu tabloya şahit olmak mümkündür. Düne kadar teröristlerin kol gezdiği yaylalarda artık bal veren arıların, otlayan hayvanların, piknik yapan vatandaşlarımızın ve güzellikleri keşfeden turistlerin sesleri yankılanıyor. Düne kadar teröristlerin yol kesip huzur kaçırdığı ovalarda tarım ve üretim yapılıyor. Düne kadar teröristlerin saldırıları sebebiyle kapalı olan okullarda çocuklarımız eğitim-öğretim görüyor. Düne kadar yatırımcı olmadığı için tabelalarını indiren sanayi sitelerinde her gün fabrika binaları yükseliyor. İnşallah bu güzel tabloyu daha da geliştirerek sürdüreceğiz."
TERÖR ÖRGÜTLERİNE DARBE
Erdoğan, terör örgütünün yurt içindeki insan ve finans kaynaklarını bitirme noktasına gelindiğini, artık çocukları dağa giden anne babaların yürek sızısı yerine, çocuklarına kavuşan Diyarbakır annelerinin sevinçlerini paylaştıklarını söyledi.
Samimiyetle çalıştıkça, attıkları adımların karşılığını da görmeye başladıklarını belirten Erdoğan, "Sadece bu yıl ikna yoluyla 153 terör örgütü mensubunun teslim olmasını sağladık. Son 5 yılda bu şekilde yeniden kazandığımız gençlerimizin sayısı 1000'i geride bıraktı. Sınırlarımızın ötesinde de PKK'sından DEAŞ'ına ve FETÖ'süne kadar, terör örgütü mensuplarına nefes aldırmıyor, nereye kaçarlarsa kaçsınlar tepelerine tepelerine biniyoruz. Artık hiç kimsenin bu ülkede milletimizin bir kesiminin dertleri ve beklentileri üzerinden ayrımcılık siyaseti yapmasına izin vermeyeceğiz." diye konuştu.
UYUŞTURUCUYLA MÜCADELE
Terörün en büyük finans kaynağı olan uyuşturucuyla mücadeleyi de tarihin en ileri seviyesine getirdiklerini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Amerika'nın Afganistan'ı işgali sonrasında bu bölgede 20 kat artan afyon ekimi ve uyuşturucu üretiminin Avrupa'ya naklinin en büyük lojistik kaynağı PKK terör örgütüdür. Aynı şekilde Avrupa'daki gelişmiş laboratuvarlarda üretilen sentetik uyuşturucuların Orta Doğu bölgesine naklinin lojistiğini de PKK mensupları yürütmektedir. Tabii bu arada bizim gençlerimizi zehirleyen uyuşturucunun kaynağı da önemli ölçüde bu örgüttür. Sınırlarımızı sıkı sıkıya kontrol altına alarak, uyuşturucu suçlarına verdiğimiz cezaları artırarak bu trafiğe çok ciddi darbeler vurduk. Öyle ki ülkemizde uyuşturucu bağlantılı ölümleri son 5 yılda neredeyse üçte bir seviyesine düşürdük. Bugün cezaevlerinde yatan mahkumların aşağı yukarı üçte biri uyuşturucu suçundan oradadır. Ülkemizdeki terör örgütlerini nasıl insan ve finans kaynaklarını çökerterek etkisiz hale getirdiysek, sınırlarımız boyunca kurulmaya çalışılan terör koridorlarında da aynısını yapacağız."
Erdoğan, son dönemde göç yönetiminde de yeni stratejileri ve uygulamaları devreye aldıklarını dile getirdi.
Türkiye'nin her dönemde olduğu gibi geçen 10 yılda da son derece onurlu ve ahlaklı şekilde hayata geçirdiği "insani güvenlik anlayışı"yla, sınırlarına gelen tüm mazlumlara ve mağdurlara kucak açtığını dile getiren Erdoğan, "Geçmişte Balkanlar'dan ve Kafkaslar'dan, daha yakın tarihte Irak'tan, son olarak Suriye'den gelen büyük göç dalgalarını hep bu anlayışla göğüsledik. Ancak dünyada ve bölgemizde yaşanan gelişmeler artık bu tabloyu aynı esneklikte devam ettirebilmemize imkan sağlamamaktadır." ifadelerini kullandı.
"GEREKEN ADIMLARI ATMAYA BAŞLADIK"
Son 5 yılda 2 milyon 350 bin kişinin Türkiye'ye yasa dışı yollardan giriş yapamadan sınırda engellendiğini bildiren Erdoğan, sınırlar içinde yakalanan düzensiz göçmen sayısının da 1 milyon 300 bini geçtiğini söyledi.
"Bunların bir kısmı kendiliğinden geri dönerken, 286 binini de biz sınır dışı ettik." diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Tabii bu göçmenlerin neredeyse tamamına yakınının hedefinin 'Türkiye'de kalmak' değil, Avrupa'ya hatta belki oradan da başka yerlere geçmek olduğunun altını çizmemiz gerekir. Türkiye, yürüttüğü bu etkili ve kapsamlı sınır güvenliği ve göç politikasıyla Avrupa'nın üstesinden gelemeyeceği bir göçmen akınına uğramasının önüne geçmiştir. Ama artık bizim bu yükü tek başına üstlenmemiz mümkün değildir. Meselenin, her ne kadar verilen sözler tam manasıyla yerine getirilmemiş olsa da sadece maddi külfet paylaşımıyla çözülemeyecek bir boyuta ulaştığını herkes görmeli ve kabul etmelidir. Avrupa başta olmak üzere göçmenlerin hedefi durumundaki ülkelerden, daha fazla, daha gerçekçi, daha samimi sorumluluk üstlenmelerini bekliyoruz. Biz, sınırlarımız içindeki mevcut göçmen meselesinin bir kısmını, güvenliği ve gönüllü olarak geri dönmelerini sağlamak, bir kısmını sosyal ve ekonomik programlarla ülkemize entegre etmek suretiyle çözeriz. Bu çerçevede uyum stratejilerimizi belirledik ve gereken adımları atmaya başladık. Gerisi sığınmacıların hedefi olan yerlerin sorunudur. Göçe kaynaklık eden ülkelerden göçün hedefi olan ülkelere kadar tüm tarafları kucaklayan bir program geliştirilmediği sürece bu sorunun çözümünün mümkün olmadığını da biliyoruz. Türkiye'nin bu doğrultuda atılacak her adıma destek olacağından, katkı sağlayacağından kimsenin şüphesi olmasın."