Erzurum Güncel-
Başbakan Ahmet Davutoğlu, YöK Başkanlığı'nda, Yükseköğretim Akademik Arşiv Projesi tanıtım toplantısında konuştu.
Davutoğlu, üniversite amfilerinin karşılıklı saygının mekanları haline gelmesi gerektiğini vurguladığı konuşmasında, bakanların ve kendisinin üniversite açılışlarına giderken kaygı duyduklarını belirtti.
"ŞUNU GöRüNCE üZüLüYORUM"
Bu kaygının sebebi olarak, Başbakan Davutoğlu, "Şunu görünce bazen üzülüyorum. Bakan arkadaşlar, Başbakan olarak ben üniversite açılış derslerine giderken şu kaygıyı hissetmemeli hiç kimse. Orada bir grup provokatif gencin öğrencimizin eyleminden çekinerek üniversiteler siyasilere kapanmamalı. Aksine biz gitmeliyiz ve her görüşten öğrenci soru sorabilmeli. Bazı üniversitelerin neredeyse siyasi alana kapandığı yerler haline gelmemesi lazım" diye konuştu.
öğretim üyelerinin siyasi düşüncesine yakın üniversitelere gitmemesi gerektiğini savunan Davutoğlu, "Şu üniversitede bana yakın, anlayışıma, siyasi düşünceme, ideolojime, grubuma yakın birileri var. Oraya gideyim demişse böyle bir yaklaşım ile öğretim üyeliğine başlıyorsa bu ilmi tecessüsten yoksun demektir. Rahat etmek istiyor. Aksine biz üniversitelerimizin her bir bölümünü insanları rahatsız eden yerler haline getirmek durumundayız. öyle farklı fikirler olacak ki rahatsız da olacak uykusu kaçacak. Ertesi gün bir cevap yetiştirmek zorunda olduğu tam karşıt görüşten biri olacak ki gece bir şey okusun. Zaten birbirini yakın tanıyan ve birbirinin ferdi gibi görünen bir üniversite, üniversite değildir.
"BEN BöYLE BİR üNİVERSİTEDEN HAZ ALMAZDIM TALEBE OLSAYDIM..."
Ben böyle bir üniversiteden haz almazdım talebe olsaydım. Hoca olsaydım yeknesak bir sınıftan bana hiç meydan okumayan bir öğrenciden haz almazdım. Yüksek lisansa başladığım her öğrenciye önce kendi makalemi veririm. Bunu eleştirip geleceksin. Ama haddini bilerek eleştirecek. Altı tane daha kitap okuyarak beni eleştirirse işte o zaman ilim adamı demektir. Bizim gelenekte hocasına şerhler yazanlar olduğu kadar hocasını eleştirenler var" ifadelerini kullandı.
Davutoğlu, özellikle akademisyenlere çok önemli mesajlar verdi.
İşte Davutoğlu'nun o konuşmasından çarpıcı satırbaşları:
İçinde bulunduğumuz coğrafya bize özgün nitelikler kazandırıyor.
Antik/kadim dönemlerden bu yana bilginin örgütlendiği kurumlar, üniversitelerdir. Her üniversitemizin bu topraklarda medeniyet arka planı vardır.
Semerkand büyük bir bilim rasathanesidir. Bütün bilginin İstanbul'a aktığı ikinci büyük harmanlanmadır.
Bağdat'ta oluşan düşünsel zemin, Batı ve Doğu ile harmanlanmıştı.
Aydınlanma felsefesi ile rasyonel, analitik düşünce modern üniversiteyi kurdu. Bu büyük bir devrim oldu.
"TüRKİYE'DE üNİVERSİTELER OLAĞANüSTü CANLILIĞA SAHNE OLABİLİR"
Türkiye'de üniversiteler bütün etkileşimlerin içinde, olağanüstü canlılığa sahne olabilir. Sanal harmanlanma büyük bir imkan ama büyük bir tuzak da olabilir.
Küreselleşme alanında bizi ciddi meydan okuma ve imkanlar bekliyor.
Küreselleşme alanında bizi ciddi meydan okuma ve imkanlar bekliyor.
Klonlama süreci, ontolojik ve ahlaki soruları beraberinde getiriyor. Bilim-ahlak ilişkisi yeniden tanımlanacak.
"BAZEN ZİHİNLERİMİZİ öYLE PARçALIYORUZ Kİ..."
Geçtiğimiz yüzyıl insanoğlu, insan bilimiyle ilgili tezler ortaya attı ve şimdi genetik anlamındaki gelişmeler tek bir insanın varoluşuna katkılarda bulunuyor.
Bazen zihinlerimizi öyle parçalıyoruz ki öğrenci zihnini açacak şeyleri görmüyor ve bu benim alanıma girmiyor diyor. Alanları üniversitelerde öyle bölüyoruz ki bazen özgün üretim olmuyor.
Sosyal alanda çalışan birinin matematik bilmemesi faciadır.
Birbirinden bağımsız gibi görünen alanlar arasında bağlantı kurulmalı.
"TASAVVUR EDECEKSİNİZ..."
Araçsallaştırılmış bilgi kadar tehlikeli bir şey yoktur. Bilgi içselleştirilmelidir.
Tahayyül edemeyen biri, bilim adamı olamaz. Tasavvur edeceksiniz.
Tasarım yapılabilmesi için çok sağlam bir edebiyat ve şiir zihni olması gerekir.
İnsanilik yerine kurumsallık geldi. üniversite ve eğitimin esası iki unsura dayanır: Hoca ve talebe.
Cep telefonu diplomasinin mahiyetini değiştirdi.
"28 ŞUBAT'TE NELER YAŞANDIĞINI BİLİYORUZ"
Kadim harmanlanmanın olduğu bir coğrafyadayız.
İlim adamının emekliliği yoktur. öğretim üyelerinin hayatın içinde olmaları önemlidir.
üniversitelerimiz tek bir düşüneceye ait olamaz. üniversitelerimiz farklı fikirlerle dolu olmalı.
28 Şubat'ta neler yaşandığını biliyoruz. Bir profesör olarak eşimin ihtisas sınavını bitirme imtihanında hakaret edilmesin diye kapıda bekledim.
''internethaber''