Davutoğlu'ndan çarpıcı açıklamalar

Pakistan’a gerçekleştirdiği resmi ziyaretten dönüş yolunda Başbakan Ahmet Davutoğlu gazetecilere açıklamalarda bulundu.Meclis’teki İç Güvenlik Paketi görüşmelerinde yaşanan kavgayı gülünç olarak niteleyen Başbakan Davutoğlu, “HDP ile MHP, HDP ile CHP birl

Erzurum Güncel- Pakistan’a gerçekleştirdiği resmi ziyaretten dönüş yolunda Başbakan Ahmet Davutoğlu gazetecilere açıklamalarda bulundu.Meclis’teki İç Güvenlik Paketi görüşmelerinde yaşanan kavgayı gülünç olarak niteleyen Başbakan Davutoğlu, “HDP ile MHP, HDP ile CHP birlikte hareket ediyor. Kaostan nasıl bir medet umma” dedi. Gezi, 17-25 Aralık ve Kobani olaylarının üç kesimin kaos denemeleri olduğunu ileri süren Davutoğlu, “Ne zaman çözüm sürecini bir olgunluğa getirmişsek gerginlik çıkardılar” diye konuştu. Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün adaylığı ile ilgili Davutoğlu şöyle konuştu; “Geçen hafta kendisiyle bir vesileyle görüştük Sayın Cumhurbaşkanımız da görüşüyor, ben de görüşüyorum ama öyle bir talep söz konusu olmadı.” Davutoğlu, “Sizin öyle bir düşünceniz var mı?” sorusuna ise şu karşılığı verdi: “Bunun şu anda konuşulması için erken veya en azından böyle bir talep ve ortam oluşmuş değil. Abdullah Bey ve bütün Ak Partili kurucu kadroları her zaman bu siyasetin içindedirler, dışında değiller zaten. Davutoğlu’nun açıklamaları şöyle: ÇOK TEHLİKELİ BİR TREND: Ak Parti’nin bir önemli misyonu travmatik unsurlar taşıyan dönüşümde istikameti belli bir çizgide tutmak. 12 yıl içinde her türlüsünü gördük. Cumhuriyet mitinglerinden paralel yapıya kadar. Şimdi de bütün bu çevreler, bir şekilde koalisyon yapma çabası içinde. Çok gülünç, arkadaşlar anlatınca Meclis’teki tabloyu. HDP ile MHP, HDP ile CHP birlikte hareket ediyor. Kaostan nasıl bir medet umma. 3 ay sonra bir seçim var. Varsa bir iddian bir değişim gerçekleştirebilirsin. Aslında Gezi, 17-25 Aralık ve Kobani olayları farklı üç kesimin kaos çıkarma denemeleriydi. Şimdi bunları bir zeminde, bir araya getirmeye çalışanları görüyoruz. Çok tehlikeli bir trend. Ama bir bakıma da toplum açısından öğretici bir ders. Allah aşkına iç güvenlik paketinin hangi unsuruna, özgürlüklerin korunması açısından, niye muhalefet ediyorlar? HDP, MHP neye karşısın sen? MHP ve CHP 6-7 Ekim olaylarında ne diyorlardı? Niçin müdahale edilmiyor? HDP, JİTEM teziyle 20 yıl bir argüman geliştirdi. Burada jandarma, doğrudan İçişleri Bakanlığı’na bağlı. Bu kısmı görmüyor. KONTROL İÇİN GEREKLİ: Bakın şimdi, İngiltere’de polis 36 saat, Almanya’da 24 saat muhafaza amaçlı, 48 saat adli amaçlı gözaltında tutuyor. Yani polis tutuyor savcı değil. İspanya, polis 3 gün. Danimarka’da 4 güne kadar çıkarabiliyor. Bizde polis gözaltısı yok. Savcı tek kişiyi 24 saat, toplu suçlarda azami 4 gün. Şimdi düşünün niye buna ihtiyaç hissediliyor? Kobani olaylarında elimizde görüntüler var. Polis birini tutuyor, biri molotof kokteyli atmış, Yasin Börü’yü öldürürken, polis tutuyor, savcıya sevk ediyor. Savcı, şu veya bu gerekçeyle bıraktığı zaman ki gördük bunu paralel yapıdan, başka faktörden, yüzlercesini anında bırakıyor. Tekrar aynı kişiler sokağa gidip, molotof kokteyli atmaya devam ediyor. Kitlesel bir olayda yüzlerce insan alanda, karşı karşıya gelmiş. Alıyorsun hepsini içeri. Savcı bazı yerlerde olay yerine gelmedi. Adam bir kapıdan geliyor diğer kapıdan çıkıyor. Bu da diğerlerine cesaret veriyor. En azından 24 saat polis, savcıyla birlikte gözaltını 48 saate çıkarmamız o anda olayı kontrol altına almamız için gerekli. İSTİHBARATLAR VAR: (Seçim döneminde olaylar çıkacağına yönelik istihbaratlarınız mı var sorusu üzerine) Elimizde bazı istihbaratlar var. Zaten açıklamalar var. HDP ‘kilitleyeceğiz’ dedi. Kılıçdaroğlu ‘direnin’ dedi, MHP onların yanında olacağını ifade etti. Bence bu partiler seçimle bir netice elde edemeyeceklerini düşünüyorlar. Öyle ümitsiz haldeler ki gerginliğe odaklanıyorlar. 6-7 Ekim olayları olmadı mı bu memlekette? Biz buna karşı tedbir almayacak mıyız? Seçim güvenliği için bizim bunu çıkarmamız lazım. Ta ki seçim suhuletle yapılabilsin. Allah muhafaza devlet 6-7 Ekim olaylarında basiretli davranmasaydı olay nerelere kadar gidebilirdi. Bunlar tecrübe edilerek genelde düzenlemeye ihtiyacımız var. Tabii istihbarat da var. Basına yansıyan şeyleri de gördünüz. CHP ile paralel arasındaki ilişkiler. Bunlar hep bizim önümüze geliyor. SENARYO YAZILMAYA ÇALIŞILIYOR: Perde gerisinde bir senaryo yazılmaya çalışılıyor. Bu senaryoda hep şu intiba var; toplumu geren Ak Parti. Kobani olayını kim çıkardı, HDP. Sokağa milleti kim çağırıyor CHP, bunlara kim destek veriyor, MHP. Yani seçimle bunu şimdi bir olağanüstülük çıkarmazsak bir de kendi kitlelerini konsolide etme çabası var. Bazı oy kaymalarını onlar görüyorlar. CHP’de özellikle bu yalpalama, ulusal kesimle diğerleri arasındaki gerginlikler. HDP’de ne yapacağını bilememe hali. Çözüm sürecine mi devam edeceksin yoksa toplumu kutuplaştırarak Kürt oylarını kendilerince konsolide mi edeceksin? MHP’de daha da bir kafa karışıklığı. Bunun getirdiği bu olaylarda bir hikaye çıkarma çabası var. KOBANİ TECRÜBESİ PEKİŞTİRDİ: (Jandarmanın İçişleri’ne bağlanmasına Genelkurmay’ın itirazı var mı, paralel yapıyla ilgisi var mı sorusu üzerine) Bakanlar Kurulu’ndaki bütün arkadaşlara bir çalışma yapmalarını söyledim. Devleti nasıl basitleştiririz ve devlet ile vatandaş arasındaki ilişkileri nasıl daha sevimli hale getirebiliriz çalışıyoruz. İçişleri Bakanlığı’na yapacağım ziyarette esasında bunları nihayete bağlayıp yapacaktım. Jandarma konusu da vardı. Bir-iki senedir yürüyen bir çalışmaydı. Kobani olaylarındaki tecrübe bu kanaatimizi iyice pekiştirdi. Kılıçdaroğlu diyor ki; Davutoğlu bilmiyor mu paketi. Öyle bir intiba veriyorlar ki sanki bunlar Cumhurbaşkanımızla daha önce yani böyle otoriterleşme iddiasını kendilerince teşvik etmek için bu çalışma böyle yapıldı gibi bir hava oluşturmaya çalışıyorlar. Öyle hesapsız, afaki bir paket değil bu. Molotof konusuna karşı çıkıyorlar. Amerika’da bir mahkeme ömür boyu hapis verdi molotof kokteyline. Polisin arama ve gözaltında tutma yetkisi ve maske meselesi. Onun dışında bir ciddi bir şey gördünüz mü, hayır. KÜRT KARTI YENİDEN KULLANILMAK İSTENİYOR: (Çözüm süreci türbülansta mı sorusuna karşılık) Valla bu konuda bizim tutumumuz hem açık hem de sonuç alıcı. 2013 Nevruz’unda yapılan açıklama silahlı mücadele bırakılacak anlamına geliyor. İki sene geçti bu yapılmadı. Aksine 6-7 Ekim olaylarıyla şiddet kırsaldan kente indirilmeye çalışıldı. Hükümet ise yasal çerçeveyi hazırladı. Şimdi sürekli şöyle bir hava var uluslararası alanda. Açıkçası Suriye ve Irak’taki gelişmeler dolayısıyla Kürt kartı, tekrar birileri tarafından kullanılmak isteniyor bölgeyi dizayn etmek için. Türkiye’de demokratik bir çözümle neticeye ulaşılması güzel bir örnek. Türkiye’deki demokrasi birçok planı bozuyor. Bölgede otoriter yapının devamını isteyenlerin planını, İslam’ı terörle özdeşleştirme çabalarını Türkiye bozuyor. Kürt sorunu üzerinden bir etnik çatışma çıkarma planı demokratik siyaset bozuyor. Enerji politikalarıyla ilgili dizayn verme çabalarını, Kuzey Irak’la geliştirdiği ilişkilerle bozuyor. Çözüm süreci bu bağlamda önemli, sadece Türkiye bağlamında değil. TÜRKİYELİ OLARAK DÜŞÜNSÜNLER: 2012-2013’ten bugüne olan değişim, bölgesel konjonktürdeki her dalga KCK ve diğer taraflarda değişik tepkilere sebep oluyor. Bir bakıyorlar ki Kobani olayları üzerinden tahrik yapabiliriz, tahrike yöneliyorlar, süreci baltalıyor tam ivme kazanırken. Şimdi muhtemelen Kobani’de başarı kazandık diye başka bir psikolojiye giriyorlar. Halbuki bizim bu taraflardan beklediğimiz Türkiyeli olarak düşünmeleri. Türkiye, Suriye değil Irak değil. Türkiyeli olarak Türkiye içinden düşünseler, nasıl HDP’nin milletvekilleri TBMM’de görev yapıyor, Irak’ta dağda değiller, Irak’ta Meclis’te de değiller veya Suriye’de değiller. Türkiye realitesi üzerinden konuşmaları lazım. SİLAH BIRAKMAYI ŞARTA BAĞLIYORLAR: Dikkat edin tarih vermiyor, denilmeye çalışılıyor ki ben karar veriyorum, sürekli tarih ortaya koyuyorum. Peki kendi verdiğin tarihe niye uymadın? 20 Mart 2013 Nevruz’da iki ay içinde mayıs ve haziranda unsurlar çekilmeye başladı dedin peki nerede o unsurlar şimdi. İki yıl geçti şimdi yine silah bırakmayı şarta bağlamaya çalışıyorlar. Şunlar olursa bırakırım. Doğal bir parçası bütün bu sürecin. ‘Efendim müzakere başlasın’. Peki İmralı’ya gidenler gelenler ne yapıyor, bir süreç yürüyor. Müzakere zemini denilmişse Meclis bir müzakere zemini. Getirirsin her şey konuşulur. İmralı’ya giden, gelenlerin ne konuştuğunun detaylarını biz biliyoruz. Ama mesele üzüm yemek değil de bağcıyı dövmekse tabiri caizse halkı dövmekse şantaj dili üzerinden halkı baskı altında tutmak çabasıysa buna izin vermeyiz. Tarih vermeyi, çözüm sürecini eğer istemiyorlarsa, onun zeminini hazırlamaya çalışıyorlar. ‘Yeni kralla değişiklikler olabilir’ Davutoğlu, Suudi Arabistan’ta yeni kralla birlikte ülkenin bölgesel politikalarında ve Türkiye ile ilişkilerinde bir değişiklik olup olmayacağı yolundaki soruya karşılık ise, “Tabii bu tür yönetim değişikliklerinde ya esasta ya üslupta değişiklikler her yerde olabilir. Bu yönde de Suudi Arabistan’da da bazı yeni yaklaşımlar söz konusu olabilir ama daha bunun üzerine bir şey bina etmek için daha erken. Suudi Arabistan’la ilişkilerimizde herhangi bir olumsuzluk yok, bazı görüş ayrılıkları da olsa. Tabii yeni bir değerlendirme olur, nasıl bir sonuç doğurur, bunları hep beraber görürüz. Türkiye her zaman, her türlü iş birliğine açık” yanıtını verdi. ‘Gül’den talep yok’ Davutoğlu, “Abdullah Gül’e milletvekilliği adaylığı teklif etmeyi düşünüyor musunuz, temas oldu mu aranızda?” sorumuz üzerine, “Geçen hafta kendisiyle bir vesileyle görüştük Sayın Cumhurbaşkanımız da görüşüyor, ben de görüşüyorum ama öyle bir talep söz konusu olmadı” dedi. Davutoğlu, “Sizin öyle bir düşünceniz var mı?” sorusuna ise şu karşılığı verdi:“Bunun şu anda konuşulması için erken veya en azından böyle bir talep ve ortam oluşmuş değil. Abdullah Bey ve bütün Ak Partili kurucu kadroları her zaman bu siyasetin içindedirler, dışında değiller zaten. Hiçbir zaman Abdullah Bey’den Ak Parti’nin dışındaymış gibi bir tavır, tutum sergilediğini görmediniz herhalde. Ak Parti bu anlamda geleneği oturmuş, kültürü oturmuş bir parti. Kim emek vermişse yani bu konuya da o kadar çok milletvekili ve tabiri caizse bir siyasi tabaka oluşmuş ama hiç kimse de Ak Parti’den ne gönül olarak kopuyor, ne fiilen siyaset anlamında kopuyor. O anlamda da Abdullah Bey Ak Parti’nin önemli kurucularından biri; bu hareketin kurucularından, dolayısıyla şu anda da eski Cumhurbaşkanı olarak hiçbir zaman Ak Parti tabanından ya da kadrolarından uzaklaşmış kopmuş değil. Ama siyasetin o kendi doğası var, onun içinde değerlendirmek lazım.” ‘Hangi saik sizi bir araya getirdi?’ TALİMATLA OLAY ÇIKARIYORLAR: Bakın çok ilginç o talimat üzerine Meclis’te olay çıkarıyorlar ve bu olaya da CHP sahip çıkıyor MHP destek veriyor. Ne zaman çözüm sürecini bir olgunluğa getirmişsek gerginlik çıkardılar. Habur’u, Oslo’yu düşünün. Şu anda bu şeyi yapan ve bazı dış unsurlarla, paralel örgüt içine sızmış unsurlar birlikte bu süreci sabote ettiler. Tesadüf mü Allahaşkına? Silahlı unsurlar çekilecekken Gezi üzerinden ajitasyon yapıldı, Diyarbakır’da bir momentum oldu. Barzani geldi, Cumhurbaşkanımız Kürtçe konuştu, 17 Kasım oldu. 17-25 Aralık’ta bir anda ülkenin psikolojisi değişti. Cumhurbaşkanlığı’na Başbakanımız geldi. Bu sefer 6-7 Ekim; tam çözüm sürecinde ivme beklerken. Şimdi bir yere gelindi bu sefer iç güvenlik. Burada doğal bir süreç yok, yönlendirilmiş bir tepki var. Paralelle ilgili bazı unsurların nerede hangi örgüt mensubuyla konuştuğunu da biz biliyoruz, bilinmediği sanılmasın. Kimin kimle konuştuğunu, CHP’nin paralelle ne yaptığını, örgütün ne ilişkiler kurduğunu, paralelin nerelerde ne tahrikler yaptığını. 24 Nisan’a giderken Ermeni meselesini tahrik edecek şekilde New York Times’ta yayınlanan makalenin aynısı Pakistan’da Urduca makalede yayınlanıyor. KADINLIĞI PROVOKASYON UNSURU OLARAK KULLANIYORLAR: Ve ultra birbirine karşı olan, hiç diyaloga geçmemiş MHP ve HDP, iç güvenlikte işbirliği yaptılar. Şimdi hangi saik sizi bir araya getirdi de Meclis’te ortak gerilimi oynadınız? Dogmatik bir tavır içinde değiliz, getirin değiştirelim dedik ama bulamadılar. Öyle planlı bir şey ki. Özgecan olayından sonra öyle bir intiba vermek istiyorlar ki iki kadın milletvekili (HDP’li Buldan ve Tuncel) kürsüyü işgal ediyor. Kadınlığı neredeyse bir provokasyon unsuru olarak kullanıyorlar. Özgecan olayından psikoloji yükselmişken Ak Parti Grup Başkanvekili kadına saldırdı diye haber yapıyorlar. Peki Meclis Başkanlığı’nda oturan Ayşenur Bahçekapılı kadın değil mi? Ona saldırarak elindeki çekici almaya çalışıyorsun. Mahmut Tanal’ın paralel yapıyla ilişkisi bilinmiyor mu? Bank Asya olayı oluyor o gidiyor konuşuyor. Meclis’in bir adabı var. Meclis’in çoğunluğunu bir parti oluşturacak ama küçük bir azınlık Meclis kürsüsünü işgal edecek. Böyle şey olur mu? Dikkat edin nasıl bir algı operasyonu. Yani kadın milletvekilleri üzerinden, tekrar şiddet uygulanıyor kadına Meclis’te gibi bir algı oluşturma çabası, tesadüf değil bu. ÇÖZÜME SARILMALI: (Gerilimi seçime kadar sürdürme çabası mı var sorusunu üzerine) Bu ihtimal söz konusu ama bu partiler için ikilem var burada. HDP, hem batıdaki oylara da talip olacaksın örgüte yakın unsurların dışında, hani Syriza örneği diyeyim, hem de şiddeti benimseyeceksin. Türkiyelileşecek ve her kesime açılacak, o zaman şiddet dilini kullanamaz yani çözüm sürecine daha fazla sarılması lazım. Ya da şiddet dilini kullanacak tekrar dar bir siyasi kitleye mahpus olacak ve yüzde 10’u aşamayacak. CHP’NİN AYARI BOZULUYOR: Şimdi yalpalıyorlar. CHP ulusalcı bir dille kendi geleneksel tabanına hitap etse HDP’nin tabanı gibi daralıyor, açıldığı zaman Bekaroğlu’ydu, Yaşar Nuri’ydi bu bu sefer de kendi geleneksel kitlesi tepki vermeye başlıyor ve partinin ayarı bozuluyor tabiri caizse. HDP de bu ayar bozulmasından kaçmak için geleneksel kitleye yöneliyor oyu daralıyor, genişlettiği zaman da geleneksel kitlesiyle iletişime geçemiyor. CHP de aynı. Çünkü biri Türk BAAS’ı, diğeri Kürt BAAS’ı. İkisi de dar kitleyle örgütçü bir yapı. SÜRECİ SONA ERDİRMEK ELLERİNDE DEĞİL: MHP’nin ikilemi daha da büyük. Çünkü bir taraftan devleti sürekli üzerinden muhafaza etmeye çalışıyor diğer taraftan iç güvenlik, bu yolla Ak Parti’yi zayıflatamıyor çünkü ülke bütünlüğü diye bir şey varsa Ak Parti’de var. MHP de o dar, eski kitlesine hapsolunduğunda belli bir oranı aşamıyor, açılmaya başladığında ülke bütünlüğünü savunan Ak Parti realitesiyle karşı karşıya kalıyor. CHP’nin düzenini kursanız Şişli düzeni olur, birbirlerine girerler. Bunların hepsinin tek dertleri Ak Parti. Çözüm sürecini sona erdirmek onların elinde değil. Halkın sahiplendiği bir süreç bu. Biz yolumuza devam ederiz. Demokratik siyasetin karşısında terörü ve silahlı mücadeleyi savunan bir şey artık Türkiye’de taban bulamaz. (Serpil Çevikcan/ Milliyet)

Siyaset Haberleri

Devlet Bahçeli "Öcalan" çağrısını yeniledi
Kayapınar Belediye Başkanı Cengiz Dündar gözaltına alındı
Temel Karamollaoğlu Saadet Partisi Genel Başkanlığı'na veda etti