Dem yine aynı DEM: Ateşe benzinle koşuyor!
DEM’in yeni kaos planı
Artık görüldü ki FETÖ tarafından idman edilen, ama Amerika ve İsrail eliyle de kuşandırılan PKK, bir kere daha DEM üstünden ülkeyi yangın yerine çevirmek istiyor.
Kim demokrasiyle yönetilen bir ülkeden örnek gösterebilir?
Seçilmiş olmak, yasa tanımazlık hatta müesses nizama kafa tutmak mıdır?
Hani “ileri demokrasinin merkezi” diye anlatılan İngiltere’de, bir belediye başkanı “Ben İngiltere’nin ulusal marşını kabul etmiyorum, İngiliz bayrağını da odamda istemiyorum” diyebilir mi?
Ya da İspanya’da bir siyasetçi, bölücülüğü ve terörü alenen talep edip seslendirebilir mi?
Mümkün değil.
Ve lakin söz konusu Türkiye olunca bu, pekala mümkün!
İşte son Mardin ve Diyarbakır örnekleri…
Güneydoğu ve Doğu’da onlarca belediyeyi kazanan DEM’li başkanlar, mazbatalarını alır almaz o bildik tavırlarını takındılar, yabancısı olmadığımız siyaset yapma biçimine başladılar!
Çünkü muratları, belediye başkanı olup halkına yerel hizmet sunmak değil, belediye üzerinden bölücü siyaset üretmek; ülke genelinde gerginlik yaratmak.
Alçağın biri, Atatürk ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğraflarının kaldırılmasını istemekle yetinmiyor, hakaretler ediyor.
Başka bir alçak ise, Türk Bayrağı’na ve İstiklal Marşı’mıza karşı çirkin bir tavır sergiliyor.
Bu yaptıklarının açıkça suç olduğunu bile bile böylesi bir tutum almaları, kendilerine verilen talimatların sonucudur.
Batı’nın kanlı tetikçisi PKK, onlara bu yönde emirler dikta ediyor.
Çünkü PKK’ya da Amerika ve İsrail emir veriyor.
Nasıl ki bir kimse, “benim ruhsatlı silahım var, istersem dilediğimi çekip vururum” deme lüksüne ve imtiyazına sahip değilse; hiçbir siyasetçi ve belediye başkanı da, “ben seçilmiş kimseyim” diyerek yasaları mülga ilan edemez.
Tekman, Karayazı ve Karaçoban’daki seçilmiş DEM’li başkanlar ne alemde doğrusu bilmiyorum.
Ama görebildiğim kadarıyla besbelli ki onlar da, Mardin ve Diyarbakır’daki yandaşlarından farklı olmayacak.
Başarmaya çalıştıkları şu:
Devlet bizi görevden alsın, yerimize kayyum atasın!
Biz de böylelikle zaten destekçimiz olan Batı ülkelerini Türkiye’nin üzerine salalım!
Türkiye’ye yaptırımlar uygulasın.
Jetlerin satışını iptal etsin.
Seçilmiş olmayı, “sınırsızlık” zannettikleri için suç işlemeyi de meşru hak olarak görüyorlar!
Ahmet Türk, aslında tecrübeli bir siyasetçi, yaşını başını almış bir kimse…
En iyi o bilmesi gerekirken…
Güya el yükseltmede bir beis görmüyor.
Oysa daha beş yıl önce görevinden alınmış, yerine kayyum atanmıştı.
Diyarbakır ve Van da farklı değil.
Aslında…
Altmışın üzerinde belediye adeta pimi çekilmiş bomba gibi…
Kamuoyunun merakla beklediği ise şu:
Önce hangisi patlayacak?
Devlet bu mizanseni, muayyen bir süre izler hatta maşeri vicdanı rahatsız edecek kadar da sabreder, ama sonunda hukuk tanımazlığı kimsenin yanına bırakmaz.
Bu millet, bu devleti bir gece yolda bulmadı ki bir sabah da, “ben seçildim” diyen kanun bilmezlere teslim etsin.
Seçilmiş olmaları elbette hürmete değer bir neticedir.
O yerlerde halkın iradesi öyle tecelli etmiş.
Sebep-sonuç ilişkisi analiz edilir ve fakat seçmen itham edilemez.
Tamam…
Tamam da…
Seçilmiş olmak, kimseye milli ve manevi değerlere saldırma hakkı tanımaz.
Malumunuz.
Bu DEM’de, (Kanunda asla yeri olmamasına rağmen) bir eş başkanlık sistemi var!
Bu duruma göre misal; Karaçoban, Karayazı ve Tekman’da büyükşehir belediye meclisine eş başkanlar da katılacak mı?
Biri resmiyette başkan öteki ise, PKK’nın atadığı kişi!
Mecliste hangileri olacak?
Not: Devlet bu eş başkan kepazeliğine niye sessiz kalır hala anlamış değilim!