Adnan Keskin…Ya da namı diğer CHP’nin çarıklı erkân-ı harplisi…Tıpkı Enver Paşa gibi sınıf atlamayı başarmış köylü çocuğu…Özgeçmişi, yoksul bir taşralı için göz kamaştırıcı.40 yılı aşkın süredir aktif politikada. Partide, genel sekreterlik, bakanlık ve genel başkan yardımcılığı görevlerinde bulunmuş. Bu kadar yıllık siyaset hayatında, hiçbir zaman “birinci adam” olamadı, ama birinci adamı çekip çeviren “ikinci adam” sıfatıyla hep müessir olmayı başarmış.Ağzı laf yapıyor; aynı zamanda iyi bir polemik ustası…Önce Deniz Baykal’ın “sağ kolu”ydu, şimdi de Kılıçdaroğlu’nun…Otobüs beklemeyi sevmiyor!1971 yılında genç bir avukat iken Denizli’de kapağı attığı CHP’de, aradaki kesintilerle beraber neredeyse elli yıldır rol kesiyor.Tunceli’de Kamer Genç ne ise, Adnan Keskin de Denizli de o…Önseçim yapılsa birinci çıkıyor, kamuoyu yoklaması yapılsa ismi en önde sayılıyor.CHP O’nsuz, O da CHP’siz yapamıyor.“Parti içi hizip” dendi mi, akla gelen ilk isimlerdendir.Siyasi muarızları O’nunla didişmek yerine, sessizce arkadan sıvışmayı tercih ediyor.Ağzının pergeli yoktur.İşte o Adnan Keskin, geçen cumartesi Kardelen TV’deki Soruyorum programında konuğumuzdu.Aslında her şey çok güzel başlamış ve öyle de devam ediyordu.Hatta stüdyoyu çobansız köy zannedip tam 40 dakika boyunca, hükümete abandı durdu.Ne sözünü kestik, ne de en küçük bir nezaketsizlik ettik.Olması gerektiği gibi dinledik.Söyleyeceklerini sıraladı, en sert eleştirilerini yaylım ateş formatında yağdırdı...Artık soru sorma vaktiydi.Sinan da, Talat ağabeyi de, ben de gündeme dair sualler yönelttik. Hatta Talat ağabeyi, mesleki olgunluğunun da verdiği tecrübe ve naif’likle son derece nezih bir üslup kullandı.Buna rağmen Adnan Bey, giderek hırçınlaştı ve özellikle de bendenizin, “Türkiye bir sabah kanun zoruyla çok partili sisteme geçti. Hoş o da İsmet Paşa’nın tercihi değil, Amerika’nın dayatmasıydı” mealinde bir tespitte bulununca, CHP’nin bu kıdemli çarıklı erkân-ı harplisi Adnan Bey büsbütün sertleşti.“Ben” dedi. “Burada İsmet Paşa’ya hakaret ettirmem, buna izin vermem.”28 Şubat Süreci’nde, vurguncular, hortumcular ve de talancılar devleti, bankaları soyup soğana çevirdiklerinde, arada bir cılız sesle itiraz edenler olurdu:“Devlet soyuluyor” diye…O soyguncular anında kundağı yere vurur, avazları çıktığınca bağırırdı:“İmdat koşun gelin, Atatürk’e sövüyorlar”Eşiğin ötesinde pusuda bekleyen zabıta anında içeri girer ve “Kimse Atatürk’e dil uzatamaz” diyerek, herkesi toplar götürürdü.Soygunu görüp itiraz edenlerin sesi artık çıkamazdı. Diyemezlerdi ki, “ey zabıta el insaf biz ne Atatürk’e kelam ettik ne de cumhuriyete. Biz sadece devleti hortumlayan şu hırsızlara itiraz ediyorduk ki siz bastınız.”Adnan Keskin, öyle bi celallendi ki, hızını alamayıp programı terk etti!Halbuki sakin olmalıydı ve sadece şunu demeliydi:“Tamam da kardeşim bu söyledikleriniz sizin görüşünüz. Biz katiyen öyle olmadığına inanıyoruz. İsmet Paşa, büyük bir demokrattı, büyük bir insandı.”“Bana bu televizyonun AK Parti il başkanına ait olduğunu söylemişlerdi. Ama ben bilerek geldim, meğer yanlış yapmışım. Siz taraflısınız.”Tabii ki taraflıyız fakat bu taraf, Keskin’in kastettiği manada bir taraf değil.Evet Kardelen TV’nin patronlarından biri de Erzurum AK Parti İl Başkanı Murat Kılıç…Eğer o televizyon kayıtsız şartsız bir parti yayın organı olsaydı, zaten biz orada olmazdık, ayrıca kimse de Adnan Keskin’i canlı yayına çıkarmazdı.Kardelen nasıl bir parti televizyonudur ki, o akşam Adnan Keskin tam 40 dakika kesintisiz olarak hem Başbakan’ı, hem de hükümeti yerden yere vurdu.Hadise şu: Biz o akşam Adnan Bey’in hoşuna gitmeyen sorular sorduk.Kendisi buyurdu ki, “… Başbakan, demokrasi sandıktır diyor. Doğru, madem öyle niçin Saddam’a, Hüsnü Mübarek’e ve Esad’a itiraz ettin. Onlar da sandığa gitmişlerdi.”Biz de dedik ki, “El insaf Sayın Keskin. Saddam’ın veya saydığın diğer diktatörlerin gittiği sandığa, sandık veya demokrasi dersek; CHP’nin 1946’da yaptığı açık oy, gizli tasnif biçimindeki seçimi de seçim saymalıyız. Oysa medeni dünya o seçime sadece gülüp geçiyor.”Adnan Bey öyle hiddetlendi ki, canlı yayını terk etti.Bir saate yakın demokrasiden, hukukun üstünlüğünden ve evrensel kurallardan dem vurup, Tayyip Erdoğan’ın bir diktatör olduğunu üstüne basa basa söyleyen bu sözde demokratımız, ezberini bozan küçük bir soruyla birlikte, bir anda tek parti döneminin egemenleri gibi yargısız infaz yaptı:“Siz yanlısınız”Muhalefeti eleştirmek aslında adetim değildir.Lakin cumartesi akşam ilk defa yakından tanıma imkanı bulduğum Adnan Keskin’i gördükten ve O’nunla söyleşi yapmaya çalıştıktan sonra bir kere daha fark ettim ki, CHP bu kafa ile ancak marjinal bir parti olur.Zaten gidişat da onu gösteriyor.Çünkü CHP sağduyu, ortak akıl ve toplumsal vicdan yerine, müzmin muhaliflerin taçsız kralı Adnan Keskin’in dümen suyundaki bir gemi gibi o kayalık senin bu kayalık benim vurup duruyor.“Ben burada İsmet Paşa’ya laf söyletmem” diyerek, kendince Efeler Efesi kesilen Adnan Keskin, Sinan’ın, “Sizin eski genel sekreteriniz Önder Sav, hacca gitmek isteyen bir partilinize, ‘hacca gitme, Muhammed seni geri bırakmaz’ demişti. Buna ne diyorsunuz?” diye sorunca…“Yahu o bir asparagas haberdi” şeklinde geçiştirdi.İsmet Paşa’ya bizim programda kötü bir söz söylemedik. Sadece bir durum tespiti yapmaya çalıştık ama Denizli’nin horozu bu kadarına bile tahammül edemedi.Öttü de öttü…Bari sesi güzel olsaydı.Programı terk etmeseydi ben kendisine şunu söyleyecektim:“Bugün Türkiye’de yükseköğretimde başörtüsü sorunu yoksa eğer bu, yüzde elli hükümetin marifetiyse yüzde elli de CHP’nin bu hususta gösterdiği olumlu tavır sayesindedir.”Beyimiz kılıcını öyle bi bileyleyerek gelmişti ki, biz ne sorarsak soralım O kesmeye programlamıştı kendini.Neymiş efendim televizyonun ortaklarından biri AK Parti il başkanıymış.Sonuç olarak; CHP bildik CHP…Kılıçdaroğlu o kadar kendini paralayıp dursun ki, bir Adnan Keskin her şeyi batırmaya yeter de artar bile…AK Parti çok şanslı… İlave bi şey yapmasa dahi, sırf CHP olduğu için hep birinci olacak. Bu manzara Türkiye’ye ne kazandırır bilemem…