Çok değil, yirmi yıl kadar önce (28 Şubat Süreci'nde) o günün astığı astık kestiği kestik bir paşası, gazetecilerin önünde bir er'i yanına çağırarak, "Asker!" dedi. "Ordudaki rütbeleri mareşalden başlayarak aşağıya kadar sırala!"
Asker, hiç bir rütbeyi atlamadan tek tek saydı "...ve Er" dedi.
Paşa, hiddetle gürledi:
"Başka?Başka?"
Asker korkudan titriyordu. Er'den daha küçük bir rütbe yoktu.
Asker bayıldı, bayılacaktı. Paşa, gazetecilere döndü:
"Bu er dersine iyi çalışmamış. Orduda er'den daha aşağı olan rütbeyi de ben söyleyeyim" dedi.
Gazeteciler büyük bir şaşkınlık içindeydi, Paşa ne yapmaya çalışıyordu. Orduda er'den aşağı bir rütbe yoktu ki...
Başbakan'a, "p..." diyen bir generalin, başta ordunun en tepesi olmak üzere, medyadan, yargıdan, kimi iş dünyasından, çoğu üniversitelerden ve Boğaz'ın levantenlerinden alkış aldığı o günlerde, "Ordudaki erden aşağı olan rütbeyi de ben söyleyeyim" diyen bir paşa besbelliydi ki, en az "p..." yakıştırması kadar, farklı bir şey yumurtlayacaktı!
Nitekim, o çatık kaşlı ve kendisini yarı Tanrı gören Paşa hükmünü buyurdu:
"Arkadaşlar, Orduda er'den aşağı rütbe de sivilin başbakanıdır!"
Vay be...
Adam ne esaslı bir tespitte bulundu!
O paşayı alkışlayan gazetecilerin sayısı, ne yazık ki o söz karşısında midesi bulanan gazetecilerden çok ama çok fazlaydı.
Paşa, kendisinden önce Artvin'de muhtarlara nutuk çekerken o günün Başbakanı Merhum Erbakan'a, "p..." diyen dönem arkadaşından rol çalmanın peşindeydi. Yoksa öyle bir herzeyi yemek için niye bir tabur gazeteciyi kışlaya gelmeleri için celp çıkartacaktı ki…
Dün Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi'ne geçilirken düzenlenen merasimi izleyip dinlerken, yirmi yıl önceki o sahne aklıma geldi. Bir de şu soruyu sorma zaruriyeti hasıl oldu:
"Eyvah Cumhuriyet elden gitti. Artık laiklik de, demokrasi de, hukuk da, Meclis de bitti" deyip ağlaşanlar, gerçekten böyle mi inanıyorlar, yoksa yirmi yıl önceki o vesayetçi anlayışın elden gittiğine mi yanıyorlar?
Ya da...
Ülkenin seçilmiş başbakanına "p..." deyip, makam olarak da "er'in dahi altındaki bir rütbe"ye müstehak gören paşaların yitip gitmesine mi hayıflanıyorlar?
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, dün konuşmasında, "Yeni dönemde hep birlikte Cumhuriyeti şahlandıracağız" dedi.
Yemin ederken de Cumhuriyetin umdelerine sadık kalacağına söz verdi.
Peki hal böyleyken birileri niye eski sistemi özleyip, çürümüş bir anlayışın hasretiyle yanıp kavrulur ki....
Niye?
Evet...
İster adına "Yeni Cumhuriyet" denilsin, ister "Dördüncü Cumhuriyet" denilsin, isterse "Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi" denilsin, hiç fark etmez...
Türkiye artık dünden itibaren yepyeni bir yönetim biçimine kavuşmuştur.
Nasıl ki, Mustafa Kemal Paşa, Erzurum Kongresi'ne iştirak etmek için önce Samsun'a ardından Trabzon üzerinden Erzurum'a gelirken, sürekli notlarını tutan yaverine, "Yaz çocuk" dedi. " Hayalimdeki devletin hükümet şekli Cumhuriyettir. "
24 Haziran'da Türk milleti de "Yaz bakalım tarih" dedi. "Bundan böyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yönetim biçimi, Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi'dir ve bu sistemin ilk Başkanı da Recep Tayyip Erdoğan'dır."
Bunu bütün dünya anladı da, bir tek içimizdeki kimi aklı kıtlar göremiyor.
Veya bal gibi biliyor ve görüyorlar da...
Ebu Cehil'den kendilerine miras kalan inatları yüzünden, rüzgara karşı tükürüp duruyorlar...
O değil de yüzleri gözleri tükürükten görünmez oldu, hala farkında değiller.