Erzurum Güncel-
Başbakan Erdoğan, CHP ve BDP milletvekilerinin Meclis'e yönelik boykotlarının başka sonuçlara yol açabileceği uyarısında bulundu. "Yemin edilmediği sürece devamsızlık söz konusu" diye konuşan Erdoğan'ın bu sözlerinin içtüzüğe bir gönderme olabileceği yorumları yapılıyor.
5 oturuma katılmayan milletvekillerinin vekilliği düşüyor ancak bunun için Meclis kararı gerekli. Bunun sonucunda ise ara seçim gündeme gelecek
CHP- BDP milletvekillerinin vekillikleri düşürülürse Meclis’te 160’a yakın sandaye boşalıyor. Bu durumda anayasa gereği ara seçim yapılması gerekiyor..
Milletvekillerinin devamsızlığı ile ilgili Meclis iç tüzüğünün 138. maddesi şöyle;
MADDE 138– Bir milletvekili Meclis çalışmalarına özürsüz veya izinsiz olarak bir ay içinde toplam beş birleşim günü katılmazsa devamsızlığı Başkanlık Divanınca tespit edilir ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyona gönderilir.
Karma Komisyon, yasama dokunulmazlığının kaldırılmasındaki hükümlere göre durumu inceler ve raporunu hazırlar.
Bu raporu görüşen Genel Kurul devamsızlık sebebiyle milletvekilliğinin düşmesi gerektiğine üye tamsayısının salt çoğunluğu ile karar verirse, üyeliği düşer. üyeliğinin düşmesi istenen milletvekili isterse Karma Komisyonda ve Genel Kurulda kendisini savunur veya bir üyeye savundurur. Son söz her halde savunmanındır.
Oylama, Karma Komisyon raporu üzerindeki görüşmelerin tamamlanmasından itibaren yirmidört saat geçmeden yapılamaz.
Bir yasama yılı içinde izinsiz veya özürsüz olarak toplam kırkbeş birleşimden fazla yok sayılan milletvekilinin yolluklarının üç aylığı kesilir.
AKP ARA SEçİME Mİ GİDİYOR?
Yazarımız Can Ataklı da bugünkü yazısında şunları kaydetmişti;
Meclis kararı gerekli
5 oturuma katılmayan milletvekillerinin vekilliği düşer ancak bunun için Meclis kararı gerekli. İşte AKP kulislerinde “Düşürelim de görsünler günlerini” diyenler olduğu belirtiliyor. AKP’liler böyle bir durumda CHP’lilerin bir seçimi göze alamayacaklarını ya da en azından içlerinde çatlama olacağını ve bazı CHP’lilerin partilerinden ayrılarak Meclis’e geleceğini tahmin ediyorlar. CHP grubuna bakıldığında bu görüş mantıklı görünüyor.
öyle olmayabilir
Ancak, CHP her ne kadar parçalı gibi bir görüntü verse de, ilk kez başlatılan böylesine bir demokratik direnişin farklı görünen kesimleri dağıtmak yerine daha da yakınlaştırması ihtimali bana göre daha yüksektir. Sonuçlarını iyi hesaplarsa AKP’nin milletvekili düşürme operasyonuna karşı CHP’nin bu demokratik direnişi çok daha etkili hale gelebilir ve bu kez halkın da yoğun desteğini arkasına alabilir. AKP bu durumdan çok zarar görür.
Seçime gitme planı
Eğer 5 gün maddesi uygulanır ve CHP- BDP milletvekillerinin vekillikleri düşürülürse Meclis’te 160’a yakın sandaye boşalır. Bu durumda anayasa gereği ara seçime gidilir. Anayasaya göre boşalan milletvekilleri için ara seçim yapılır, bu seçim bir yasama döneminde bir kere olabilir ve seçimden 30 ay sonra yapılır. Ancak üye tam sayısının yüzde 5’i boşalmışsa 30 ay şartı aranmaz ve üç ay içinde seçime gidilir. AKP bunu hesaplıyor.
AKP 367’yi bulur
Eğer 160 milletvekili için 3 ay içinde bir ara seçim yapılırsa bu bütün illerde seçim anlamına gelir. Yani bir tür mini genel seçim. Ve son seçimlerde alınan oranlar aynen gerçekleşirse AKP 160 milletvekilinin yarısını alır. Böylelikle 400’ün üzerinde milletvekili ile AKP tek başına anayasayı dilediği gibi yazabileceği güce kavuşur. Muhalefet ise Meclis’te hiçbir etkisi kalmayacak biçimde küçülmüş hale gelir. Peki bu olur mu?
CHP bunu bilmiyor mu?
Yemin krizinin varacağı böyle bir sonucu herhalde CHP’nin bilmemesi mümkün değil. Ancak, CHP direnişini sürdürür ve yapılacak ara seçimlere katılmayacağını açıklarsa ne olur? CHP’nin hiç katılmadığı bir ara seçimde 160 milletvekilinin 100’den fazlasını AKP alır, MHP birkaç vekil kazanır, gerisi de BDP’ye gider. Ara seçimde baraj olmayacağı için BDP bu seçimlere kendi listesiyle girer ve şimdikinden daha fazla milletvekili çıkarabilir.
İşte bu kötü olur
Demokrasiye sadece sözde inananlar için böylesi bir parlamento üstünlüğü çok hoş bir şeymiş gibi gelebilir. Buna karşı, ana muhalefet partisinin Meclis’te hiç temsil edilmemesi, demokrasinin de katledilmesidir ki, dünya da bunu asla kabul etmeyeceği gibi AKP iktidarı meşruiyetini kaybeder. Böylelikle AKP yüzde 50 oy aldığı halde uyguladığı dayatmacı ve gerginliği tercih eden politikanın altında kalarak ezilir. Aldığı oy miktarının önemi kalmaz.
Uçuk gibi gelebilir
Bu yazıyı okuyan birçok kişi “Uçuk bir senaryo olmuş” diyebilir. özellikle AKP’nin bu seçimde aldığı yüzde 50 oyu adeta kutsallaştırarak “milli irade” nutukları atanların tepkisini de çekebilir. Ama demokrasi ve hukuk, bir açıdan da böyle bir şey. Demokratik direniş toplumların geleneğinde olmasa bile evrensel anlamda bir değer taşıdığı için bir gün gelir bırakın yüzde 50 oy, yüzde 90 oy bile hiçbir şey ifade etmeyebilir.
Demokratik isyan kütürü
Bu yazdıklarım, son günlerin modası olan “itidal çağrılarına” veya güya “uzlaşmacı tavırlarına” pek uymuyor. Bunu biliyorum. Ama şunu da söylemeliyim, 12 Eylül nesli farkında olmayabilir ama bizim yaşımızda olanların köklü bir demokrasi, demokratik direniş, karşı koyma, eleştirme, haksızlığa isyan kültürü var. Artık yeni neslin de bu uyuşukluğu üstünden atması, demokrasinin kurallarını iyi bilmesi gerekiyor.
CHP yılmamalı
Bu açıdan bakınca CHP’nin başlattığı demokratik direnişi, bedeli ne olursa olsun sonuna kadar götürmesi gerekir. Türkiye “oy çokluğu fetişizminden” kurtulmak ve gerçekten ileri demokrasiye geçmek zorundadır. Bu uğurda bir dönem sıkıntı çekilebilir, zorluklar yaşanabilir ve hatta bugün yaşadığımız zulme biraz daha boyun eğilebilir. Ama aydınlık Türkiye’ye çıkışın en iyi yollarından biri demokratik kültürü sonuna kadar yaşamak ve yaşatmaktır.
Hepinize iyi haftalar dilerim...