İpuçları ortaya çıktı: Erzurum, 2025’te kendi küllerinden yeniden doğacak…
Erdoğan meşaleyi yaktı
İbrahim Küçükoğlu’nun il başkanı seçildiği AK Parti Erzurum Kongresi’nde, Tayyip Bey bir kez daha Erzurum’a duyduğu muhabbeti gösterdi ve birilerinin ezberini bozdu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Erzurum’da partisinin il kongresinde yaptığı konuşmada, verdiği mesajların gittiği adresler birden çoktu.
-Suriye özelinde uluslararası arenaya seslendi. Gelinen noktada Türkiye’nin kararlı tavrının ve duruşunun haklı çıktığının altını çizdi.
-CHP özelinde iç siyasete ve Suriye’de olup bitenleri ısrarla doğru biçimde okuyamayan maksatlı kesimleri odak noktasına aldı.
Ve elbette ki konuşmasının sıklet merkezini oluşturan Erzurum…
Birileri her ne kadar çarpıtmaya çalışıysa da, iddiayla diyorum ki:
“Erzurum şu 22 yıllık AK Parti iktidarı sırasında, Tayyip Bey’den ne talep ettiyse aldı.”
Hatta (ikinci üniversite ve 2011 kış oyunlarında olduğu gibi) istemediklerini de Erdoğan verdi.
Erzurum’a karşı samimi muhabbeti var.
Keza Erzurum halkının da O’na…
Malumunuz, adeta yılan hikayesine dönen iki beklentisi vardı Erzurum’un:
-Yeni bir stadyum…
-Hızlı tren…
İlgili bakanlar her iki meselede de ipe un seriyordu!
İlgili her iki bakanda da Erzurum’a karşı bir tepeden bakmak, nasılsa siyasi gücü yok diye hafife almak, şehir halkını beylik laflarla oyalamak…
Mealen diyorlardı ki, “Sizin neyinize hızlı tren, sizin neyinize yeni stadyum!”
Çünkü öyle inanmışlardı ki bu tavırlarından ötürü esaslı bir tepkiyle karşılaşmayacaklar!
Öyle de oldu nitekim…
Basının eleştirilerini ve kamuoyunun itirazını saymazsak, iktidar milletvekillerinden o sevimsiz bakışa dönük tepki olmadı!
Canımı acıtıyor, ama vakıa o ki Erzurum, neredeyse yarım yüzyıldan beri siyaseten maraba kültürünün tutsağıdır.
Halkın, “Doğalgazda Erzurum ve benzeri şehirlere kış aylarında soğuk indirimi olsun” şeklindeki talebine, vaktiyle bir AK Parti milletvekili, “Biz bunu talep edersek, Antalya da sıcak indirimi ister” demişti.
Dün gibi hatırlıyoruz.
Kraldan çok kralcı lafı, zannederim ki bu mesele kadar isabet kaydetmemiştir.
Erzurum stadyumu kırk yamalı bohçaya benziyor!
Lime lime dökülen o enkazı zorla ayakta tutmak için türlü cambazlıklar yapıldı, inşaat tekniğine aykırı işlere kalkışıldı.
Erzurum’a yeni bir stadyumu çok gördüklerinden, ölüyü diriltmeye çalıştılar!
Hızlı tren konusu da benzer bir sürece takıldı:
“Erzincan’a kadar gelsin yeter” diyenler çıktı.
Yarım yüzyılı aşan siyasi hayatımızda bu memleket, yeni bir Rıfkı Salim Burçak çıkaramadığı için, başkaları Erzurum’u kum çuvalına benzetmeye heveslendi durdu!
Ve fakat…
Unuttukları muazzam bir hakikat vardı:
Recep Tayyip Erdoğan…
O, hep Erzurum’un hamisiydi.
Bir kere daha, bu koruyup kollamasını misliyle ispatladı:
Stadyum da yapılacak, hız tren de gelecek, yarım kalan ya da ağır aksak devam eden tüm kamu yatırımları süratle tamamlanacak.
Tayyip Bey bu konuşmayı yaparken, aynı salonda ramak kaldı ki birilerine inme insin…
Neye uğradıklarını şaşırdılar.
Daha birkaç ay önce buyurgan ifadelerle, “… bu kadarıyla idare edeceksiniz” pozlarındaki o zevat, dut yemiş bülbül oldu.
Tayyip Bey, ezberlerini bozdu çünkü…
…
Seksenli yılların ortalarıydı; yani ANAP dönemiydi.
Erzurum seçmeni kahır ekseriyetle rahmetli Turgut Özal’ı desteklemesine rağmen birileri, Turgut Bey’den habersiz ha bire Erzurum’a gol atıp durmanın peşindeydi:
Yıldırım Akbulut!
Rahmetli İçişleri Bakanı olur olmaz, “Erzurum’un neyine polis okulu” deyip, anında ipini çekti!
Erzincan’a da bir polis okulu kurmak yerine, Erzurum’dakini kapatıp Erzincan’da açtı.
Bununla da yetinmedi rahmetli…
Hukuk fakültesini de Erzurum’dan aldı!
O gün de Erzurum siyasetinde, bu yakışıksız gidişata “dur” diyecek çapta bir vekilimiz yoktu.
“Şimdi çıkıp itiraz edersem ilk seçimde üstümü çizerler” korkusu, bizimkilerin amentüsüdür.
Oysa korkularına rağmen alayının üstü çizildi.
Onları ne hatırlayan ne de rahmet okuyan var; ama şu kadar yıldan sonra hala Rıfkı Salim Burçak’ı şükranla anıyoruz.
Yarın da öyle olacak.
Bilmiyorlardı ki korkunun ecele faydası olsaydı, ölüm olmazdı.
…
Tayyip Bey, nasıl ki bu ülke için bir şans ise, Erzurum adına da tam olarak odur.
“Sayın Başbakanım, 2011 Kış Oyunları bizim şehrimizde olursa eğer biz hükümetten tek kuruş talep etmeyiz. Yapılacak tüm masrafı bizim sanayicimiz karşılayacak” demişti, bir belediye başkanı sunum yaparken…
Tayyip Bey de o küstahça talebe karşı, “Niye Erzurum’a yakışmaz mı? Paraysa para; hamdolsun devletin parası da çok gücü de. Erzurum için ne gerekirse misliyle yaparız” cevabını patlatmıştı bir tokat gibi…
Sizi temin ederim ki, şu sıralar hazırlıkları devam eden yeni ikinci organize sanayi de tamamen Tayyip Bey’in eseridir.
O olmasaydı, bizimkiler hala yer arayışındaydı.
Kendi zaviyesinden haklı olan bir milletvekili, sözünün ayarını kaçırıp demişti ki:
“Erzurum ikinci bir üniversiteyi kaldıramaz. Birincisi zaten öğrenci bulamıyor.”
Zılgıtı yemişti, Erdoğan duvarına toslamıştı.
Abartısız söylüyorum:
O tarihte, Erzurum’a ikinci üniversite kurulması kararından, birçok vekilimizin haberi bile yoktu!
…
Artık herkes bilmektedir ki, Türk Dünyası Kültür Başkenti meselesi de Tayyip Bey’in Erzurum’a dönük bir jestidir.
Bizim lehimize irade serdetmeseydi, rüyamızda bile göremezdik.
Nice büyükşehir çoktan sıraya girmişti:
“Biz talibiz.”
Tayyip Bey, “Erzurum, kadim bir şehirdir. Erzurum, Türk İslam tarihinde köklü geleneği olan bir şehirdir. Erzurum, hızla ayağa kaldırılması gereken bir şehirdir” anlayışı ile “2025’de Türk Dünyası Kültür Başkenti Erzurum olsun” dedi.
Birilerinin inisiyatifinde olsaydı eğer Erzurum’un payına yalnızca koca bir hüsran ve sahipsizlik düşerdi.
Bazı vekillerimizde çıkıp şunu derdi:
“Biz bunu istersek başkaları da başka talepte bulunur!”
Maraba olmak, fiziki bir hal değil. Maraba olmak, ezikliği içselleştirmektir.
Yani Erzurum’da istemediğiniz kadar olan çok şey…
Kırk yıl önce, “Erzurum’a kok kömürü gelmesi için çok ciddi mücadele ettim” diyen bir vekilden, kırk yıl sonra bakanların üsten bakışlarına ses çıkarmayan vekil arasında bir fark var mı?
Siz susuyorsanız, ben cevap vereyim:
YOK!
…
Bu ülkede amatör kümede takımı olan kasabalara muazzam stadyumlar yapıldı. Şehirleri demiyorum bile…
Lakin sıra Erzurum’a gelince kırk dereden su getirmeye kalktılar.
Nalına değmiş, mıhına değmemiş dediler.
Ama öyle bir nalbant var ki…
Han da hancı da dondu kaldı.
Herkese nal neymiş, mıh neymiş gösterdi.
Çünkü memleket sarhoşuydu.
Hızlı tren ve yeni bir stadyum…
Tüneller de bitecek, barajlar da…
TOKİ yüzlerce yeni konut inşa edecek.
Yeni organize sanayi bölgesi, Erzurum’a öyle bir yön çizecek ki şehrin istikbali yepyeni bir cehreye kavuşacak.
…
Tayyip Bey, Erzurum’a çok uzak ara olmasa bile sık sık da gelen bir lider değil.
Ama geldi mi de esaslı geliyor.
Heybesi dolu geliyor.
Muştularla geliyor.
Geçen cumartesi de öyle oldu.
Erzurum soğuktan kaskatı kesilmişti.
Dalda yapraklar, yerde kaldırımlar donmuştu.
Sis şehri teslim almıştı, kara kış Palandöken’i kuşatmıştı.
En acımasız soğuk, en büyük çaresizliktir.
Yani… Umutsuzluk girdabına düşmektir.
Sakın yenilgiye kapılmayın, dimdik durun ve güvenin:
Erzurum kendi küllerinden doğmak üzere…