Tarihi irili ufaklı onlarca depremle örülü olan Erzurum, tıpkı ağaçtan düşenin halinden ağaçtan düşen anlar misali, Kahramanmaraş merkezli on ilimizi kapsayan büyük felakete ilk koşan şehirlerden biri oldu.
Koşmak var, koşmak…
Erzurum, adeta kuşun kanadında yetişti, deprem bölgesine.
AFAD ekibi daha şafak sökmeden yola revan oldu.
Büyükşehir Belediyesi, sabahın ilk saatlerinde Malatya’daydı.
Valilik birçok kurumu ve personeliyle yetişti imdat dilenlerin yardımına.
Başta merkez ilçeler olmak üzere tüm belediyeler akın akın gitti.
Misal; Milli Eğitim depremin ikinci gününden itibaren afetzedelere sıcak ekmek yetiştirdi, birkaç gün içinde de yine sanat okullarında imal ettiği yüzlerce odun sobası ulaştırdı.
Sivil toplum kuruluşları anında organize olup tırlar dolusu malzemeyi bir solukta kavuşturdu yaralı insanlarımıza.
İş insanları ayaklandı, vatandaş seferber oldu.
Sadece üç gün içerisinde Erzurum’dan afet bölgesine bin civarında iş makinesi, yüzlerce kişiden oluşan kurtarma ekipleri, belki iki binden fazla tır ve kamyonla gıda ya da ihtiyaç malzemesi götürüldü.
Vali Okay Memiş Hatay’a uçup gitti, anında kolları sıvayıp işe koyuldu.
Başkan Mehmet Sekmen, depremden birkaç saat sonra yanlarına koştu yaralı insanlarımızın.
Kısa bir süre sonra da hemen hemen tüm belediye başkanları, gönüllü kişiler, alanında uzman olan kimseler, doktorlar, hemşireler, inşaatçılar bir solukta gittiler.
Öğrenci ve öğretmenlerin pişirdiği günlük elli bin ekmek Erzurum’dan enkaza dönen şehirlerimize ve acılı insanımıza götürüldü.
Askerimiz, polisimiz, bekçimiz emir alır almaz katar katar gitti.
Çünkü…
Depremin ne demek olduğunu en iyi bilen illerden biridir Erzurum…
Zemheride enkazın altında kalmanın acısını iliklerine kadar yaşamış bir şehirdir Erzurum…
Sıcak bir tas çorbanın nasıl da cana can kattığını bilir Erzurum…
Şehir şovenizmi yapmıyorum.
Elbette bütün bir ülke harekete geçti, bütün bir millet seferber oldu, ötesi var mı, dünya koştu geldi.
Dediğim şudur: Erzurum yaşadığı acıları hatırladı, hafızasını tazeledi…
Bir kere daha yüreği sızladı, omuzlarına binen ağırlığı hissetti.
Herkesten önce yola koyulması bundandır.
Hani Sümmani demiş ya, “… ya bir çift kanat ver ya da kuş eyle”
Erzurumlu işte o sabah tam da bunu söyledi.
“O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler” diyor Yaşar Kemal…
Üstat yaşasaydı ve bugünleri görseydi, muhtemelen o sözünü değiştirir ve derdi ki, “Ne mutlu bize ki, iyi insanlarımız çekip gitmemişler.”
Evet…
İyi, güzel, merhametli ve cesur insanların hisar hisar büyüttüğü bir milletiz, güçlü bir ülkeyiz…
Devletimiz dimdik ayakta.
Tarihi irili ufaklı onlarca depremle örülü olan Erzurum, tıpkı ağaçtan düşenin halinden ağaçtan düşen anlar misali, Kahramanmaraş merkezli on ilimizi kapsayan büyük felakete ilk koşan şehirlerden biri oldu.
Koşmak var, koşmak…
Erzurum, adeta kuşun kanadında yetişti, deprem bölgesine.
AFAD ekibi daha şafak sökmeden yola revan oldu.
Büyükşehir Belediyesi, sabahın ilk saatlerinde Malatya’daydı.
Valilik birçok kurumu ve personeliyle yetişti imdat dilenlerin yardımına.
Başta merkez ilçeler olmak üzere tüm belediyeler akın akın gitti.
Misal; Milli Eğitim depremin ikinci gününden itibaren afetzedelere sıcak ekmek yetiştirdi, birkaç gün içinde de yine sanat okullarında imal ettiği yüzlerce odun sobası ulaştırdı.
Sivil toplum kuruluşları anında organize olup tırlar dolusu malzemeyi bir solukta kavuşturdu yaralı insanlarımıza.
İş insanları ayaklandı, vatandaş seferber oldu.
Sadece üç gün içerisinde Erzurum’dan afet bölgesine bin civarında iş makinesi, yüzlerce kişiden oluşan kurtarma ekipleri, belki iki binden fazla tır ve kamyonla gıda ya da ihtiyaç malzemesi götürüldü.
Vali Okay Memiş Hatay’a uçup gitti, anında kolları sıvayıp işe koyuldu.
Başkan Mehmet Sekmen, depremden birkaç saat sonra yanlarına koştu yaralı insanlarımızın.
Kısa bir süre sonra da hemen hemen tüm belediye başkanları, gönüllü kişiler, alanında uzman olan kimseler, doktorlar, hemşireler, inşaatçılar bir solukta gittiler.
Öğrenci ve öğretmenlerin pişirdiği günlük elli bin ekmek Erzurum’dan enkaza dönen şehirlerimize ve acılı insanımıza götürüldü.
Askerimiz, polisimiz, bekçimiz emir alır almaz katar katar gitti.
Çünkü…
Depremin ne demek olduğunu en iyi bilen illerden biridir Erzurum…
Zemheride enkazın altında kalmanın acısını iliklerine kadar yaşamış bir şehirdir Erzurum…
Sıcak bir tas çorbanın nasıl da cana can kattığını bilir Erzurum…
Şehir şovenizmi yapmıyorum.
Elbette bütün bir ülke harekete geçti, bütün bir millet seferber oldu, ötesi var mı, dünya koştu geldi.
Dediğim şudur: Erzurum yaşadığı acıları hatırladı, hafızasını tazeledi…
Bir kere daha yüreği sızladı, omuzlarına binen ağırlığı hissetti.
Herkesten önce yola koyulması bundandır.
Hani Sümmani demiş ya, “… ya bir çift kanat ver ya da kuş eyle”
Erzurumlu işte o sabah tam da bunu söyledi.
“O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler” diyor Yaşar Kemal…
Üstat yaşasaydı ve bugünleri görseydi, muhtemelen o sözünü değiştirir ve derdi ki, “Ne mutlu bize ki, iyi insanlarımız çekip gitmemişler.”
Evet…
İyi, güzel, merhametli ve cesur insanların hisar hisar büyüttüğü bir milletiz, güçlü bir ülkeyiz…
Devletimiz dimdik ayakta.