Örnek doktor ve insan: Durkaya ÖrenYAŞAYAN değerlerimize yeterince sahip çıkmıyoruz.Bu görüşe geçmişten örnek olarak Hasankaleli İbrahim Hakkı'nın Tillo'ya gitmesi anlatılır.Yakın tarihimizden ise büyük kentlere göç edenler isim olarak anılır."Niye kaçarak gitti?" derken ardından şöyle denir:"Yeterince sahip çıkmadığımız için."DURKAYA ÖREN'İ MERCEK ALTINA ALDIKMesleki birikimimiz neredeyse İstanbul'un plakasına yani 34 yıla ulaştı.Biz de özellikle eskilerin deyimi ile kalem oynatırken 'objektif' olmaya özen gösteririz.Yiğidi öldürsek de hakkını vermeye çalışırız.Adaletli olmayı ilke sayar, duruşumuzda dalgalanmaya yer vermeyiz.Haftalık yazılarımızda kimilerini eleştiririz.Kişilikleriyle ilgili bir sorunumuz yoktur.Sadece yaptıklarıyla ilgilidir eleştiri oklarımız.Fark edilenleri de topluma örnek olarak gösteririz.Bu hafta da konuk olarak çok yakınımızda bulunan Durkaya Ören'i mercek altına aldık.ÖREN KİMDİR?Şenkaya'da dünyaya gözlerini açan Durkaya Ören liseyi Kars'ta, yüksek öğrenimini Hacettepe ve Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültelerinde tamamlıyor.Mezun olduktan sonra 1973-1976 yıllarında Oltu'da pratisyen hekim olarak çalışıyor.Yedek subay olarak vatana borcunu ödüyor.Mart 1976'da Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalında ihtisasa başlıyor. 1983'te yardımcı doçent, 1987'de doçent ve 1993'te de profesör oluyor.Uzun yıllar genel cerrahi anabilim dalı başkanlığı, tıp fakültesi dekan yardımcılığı sonra da tıp fakültesi dekanlığını yapıyor.Halen Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Aziziye Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Anabilim Dalında öğretim üyesi olan Prof. Dr. Ören, evli ve üç çocuk babasıdır.KİMİ ÖRNEK ALDI, DOKTOR OLDUŞenkaya'da orta okul ikinci sınıfta okurken, tabiat bilgisine derslerine kasabanın doktoru gelir.İşte o doktoru örnek alır ve hekimliği tercih eder.Mesleğini çok severek yapanlar grubundadır.Onun içindir ki çok başarılı ve mesleğinde tartışmasız isimler arasında ilk sıralardadır.Çoğu zaman "Sevmezseniz doktorluk mesleğinin çilesine katlanmanız mümkün değildir" der.Mesleğinin en zor tarafını "Bir insanı, yaşamını tehdit eden hastalıklardan kurtarma ve yaşatma sorumluluğudur" diye gösteriyor. Çünkü hasta ile yakınları, sizden tehlikeye giren o hayatı kurtarmanızı istiyorlar.Siz de tüm imkanlarınızı seferber ediyor, risk alıyorsunuz.Şifa buluyorsa mutlu oluyorsunuz, hayatını kaybederse de üzülüyorsunuz.Prof. Dr. Ören de hemen hemen her gün öylesine zor bir sınava giriyor.Adeta 'Sırat köprüsünden' her gün yüzünün akı ile çıkıyor.AMELİYATTA KLASİK, DIŞARDA TÜRKÜ DİNLEMEYİ SEVERÖrnek bir bilim adamı olarak görevini üstün başarıyla sürdüren Prof. Dr. Ören sanata, kültüre, müziğe önem verir.Türk Halk Müziğine derlemelerle katkıda bulunur.Onun sözlerini bilmediği türkü, halk deyişi, şiir ' yok' gibidir.Özellikle yaşadığı Şenkaya, Kars, Erzurum yöresine ait 'bin bir fıkra' hep dağarcığındadır.Sadece bilmekle kalmaz, çok güzel fıkra anlatır.Avukat Necati Bölükbaşı'nın kırkından sonra çalmaya başladığı sazına, sesiyle katılmaktan haz duyar.Ameliyatta ise klasik müzik dinler.Yaptığı çalışmaları, okuduğu kitapları çevresindekilerle paylaşır.Et yemekleri ve cağ kebap ilgi alanı içindedir.Cağ kebap dahil her türlü et yemeğini yapar, ama çok azını tüketir."SEN BİZİM İÇİN ÖNEMLİSİN"Değişik özellikleri bir yana Durkaya Ören, güven duyulan ve vefalı bir dosttur.Dostluğa, arkadaşlığa, sevgiye önem verir.Yanlışını gördüğü bir arkadaşına "Sen bizim için önemlisin" diye uyarıda bulunmaktan kaçınmaz.Cerrahinin alfabesini öğreten hocası Prof. Dr. Burhanettin Savan onun örnek aldıklarının başında gelir.Yıllardan beri aynı heyecanla öğrencilerini iyi, başarılı, örnek, entelektüel birer doktor yetiştirmek için çaba harcar.Gece- gündüz ayırımı yapmadan, gelen her telefonla, çok önemli bir toplantıyı bile yarıda keser.Ya da eşini çocuklarını bile bir an unutur en kısa yoldan ameliyathaneye koşar.Her halde örnek insan ve örnek doktor kolay olunmuyor.