Erzurum Güncel- Sağlık Bakanı Recep Akdağ, referandum sonuçlarına ilişkin en ilginç tespit yapan isimlerden biri oldu. Ankara'nın Çankaya, İstanbul'un Kadıköy ve Beşiktaş gibi ilçelerinden yüzde 70'lere yakın 'Hayır' çıkmasını yüksek yargıyla seçkinciler arasındaki ilişkiye bağlayan Akdağ, 'Mesela Çankaya kesiminin yüksek yargıyla pek sorunu olmamış, olmuyor da. Başörtülü olarak okula gidemeyenlerin büyük çoğunluğu öbür tarafta. (Sultanbeyli, Gazi Mahallesi) Bunu kabul etmek lazım' dedi. Kürtçe ilköğretim talebine de karşı çıkan Akdağ, 'Kürt kökenli çocuklara günah değil mi? Rekabet şansı ortadan kalkacak. ABD'de denendi, başarısız oldu' yorumunu yaptı. Akdağ'ın tespitleri şöyle:İŞBİRLİĞİ OLDUĞU AÇIK- PKK, 'Kürtlerin temsilcisiyim, haklarını koruyorum' diyen bir terör örgütüdür. Mayın döşüyor, oradan geçen siviller ölüyor. Çok canice şeyler bunlar. Yeri gelmişken söyleyeyim; BDP 'Boykot, demokratik bir haktır' diyor. Bu yalanın daniskasıdır. Halk boykot falan yapmadı. Halk korktu, korkutuldu. PKK'nın tehditler savurduğu bir yerde demokratik boykottan bahsetmek ve buna inanmak safdillik olur. Ağır baskılar uyguladılar bölgede. Ben kendi şehrimde Erzurum'da gördüm. Jandarma bunlarla çok ciddi mücadele etti.- BDP çıkıp da 'Tehdit edenleri kınıyoruz, bunlar demokrasiyi yok etmektedir' gibi bir şey söylüyor mu? Yok. Bu kadar samimiyetsizlik olmaz. Bu partinin adına 'Barış ve Demokrasi' demesi inanılmaz bir talihsizliktir. İşbirliği olduğu açık. Boykot bir haktır. Ama zorbalıkla değil, hür iradeyle yapılıyorsa! - Anayasadaki Türklük tanımı, 'Vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk'tür' şeklinde. BDP veya PKK, yani her neyse, 'Irki bir şeyler anayasaya girsin' diyor. Doğru olmaz ki! 'Kürtler için anayasaya girsin' demek, başka herkes için de girmesi demektir. Anlamı yok. Mesele eğer Türkiye'deki Kürt kökenli insanımızın-kardeşimizin kendi kimliğiyle ilgili özgürlüklerse bizim bu konuda hiçbir sorumumuz yok. Ama bunun dışındaki talepler, federasyon talebi, özerklik talebi, bunların bir defa belli bölgede veya bölgelerde yaşayan insanımıza hiçbir yararı yok. BATIDA KÜRTLER DAHA ÇOK- Federasyon örneklerine bakınız. Bunlar hep küçük ülkelerdir. Bu ülkeler bir araya gelmiş, üniter devlet kurmuşlardır. ABD, Meksika, Almanya böyle kurulmuştur. Onlar, bütünleşmek için federasyon olmuştur, bölünmek için değil. Bizim Kürtler, Türkler, Gürcüler Lazlar vs ortak tarihimiz, vatan toprağımız var. Neyi böleceğiz? - Etnik temele dayalı özerklikten falan bahsederken, Türkiye'nin diğer bölgelerinde yaşayan etnik kökenleri ne yapacaksınız? İstanbul'da yaşayan Kürt sayısı belki de Diyarbakır'da yaşayan Kürt sayısından daha fazla. Demokratik özerklik deyince tanımlamasını federasyona getiriyorlar. Zaten her yerde il genel meclisleri var. Ne olacak başka? - Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın kapatma talebinin Meclis'e getirilmesini istedik, BDP 'hayır' dedi. Çünkü bu parti için kapatılmak bir lütuf gibi. Her kapatıldığında, mağdur edasıyla bölgeye gittiler. 'Bizi yine kapattılar' havasına girdiler. Samimi değiller!'Ana dilde eğitim, Kürt kökenli çocuğa en büyük kötülük- Kürt kökenli çocuklar için 'İlköğretimi Kürtçe okusun' diyorlar. Bakın bu Kürt kökenli çocuğa yapılabilecek en büyük kötülüktür. Bunu ABD'de, güney tarafında denediler. Meksika tarafında İspanyolca konuşanlar, 'İspanyolca ilköğretim istiyoruz' dediler. Sonra baktılar ki, İspanyolca ilköğretim alan çocukların geleceği çok zayıf kaldı, rekabet edemediler. Şimdi denebilir ki ilköğretimse lisesi, üniversitesi de yapılsın. Yapılsın da sonra ne olacak? Diyelim ki ülkede 100'ü geçmiş Türkçe eğitim veren üniversite var. Kürtçe eğitim veren de 2 üniversite var. Ne olacak? O çocuklara günah değil mi? Onların rekabet şansını da zayıflatacak, ortadan kaldıracaksınız. Oradan mezun olanlar, mesleğini nerede icra edecek? Bunlar kasıtlı şeyler. Ülkeyi bölmek istiyorlarsa açık söylesinler. Biz de diyoruz ki, biz bu ülkeyi böldürtmeyiz.Anayasa Mahkemesi, Meclis'in üstünde senato gibi davrandı- Hükümet, kamu yararına aykırı bir şey yaparsa, vatandaş seçimde biletini keser, onu bir daha seçemez. Ama yargı, kamu yararına bir şey yapmadığı zaman ne yapabilir? Hiçbir şey. Danıştay'ın bir üyesini mi değiştirebilir? Vatandaş boynunu büker. Danıştay mutlaka olmalıdır. Ancak iki darbeyle oluşturulan bir Danıştay yapısı, idarenin işlerini hukuk açısından değil, yerindelik açısından denetleyen bir üst hükümet gibidir. Anayasa Mahkemesi de Meclis'in üstünde bir senato gibi davranmıştır. Kendi kendimizi kandırmayalım. Yüksek yargının sadece ve sadece yalın hukukun içinde kalması gerekir. Uygunluk konusuna girdiği anda demokrasi yok olmuş demektir. Zaten bütün metinlerde de böyle yazıyor.- HSYK, 7'den 22 kişiye çıkıyor. 10 kişisi hakimler savcılar kendi aralarından birinci derece hakimler arasından seçiyor. Bundan niye korkuyorz? Adalet Bakanı ve Müsteşarının HSYK'da olması eleştiriliyor. Fransa, Polonya'da da var. Bakan ve müsteşar olmasa belki daha iyi olabilir, ama bugünkü durumun bir önceki durumdan kat ve kat iyi olduğu açık. Şu anda müsteşar HSYK'ya girmeyince toplantı yapılamıyor. Yeni anayasa ile bu sorun kalkıyor. Kilit çözülüyor. HSYK'deki Yargıtay ve Danıştay ağırlığı kalkıyor.Cankaya ve Kadıköy'ün yargıyla sorunu yok!- Gazetelerde kimi imalı yorumları üzülerek okudum. 'Eğitimlilerin hayır oyu verdiğini, cahil halkın evet dediğini' yazdılar. Aslında olay şudur: Eğer Türkiye'de eğitimliler ve varlıklılar daha ziyade hayır oyu veriyorsa, eğer böyle bir şey varsa, bu diğer grubun yani daha az eğitimli ve daha az varlıklı grubun daha çok hak istediğinin de alametidir. Bu talep de çok normaldir. Nasıl oluyor da ülkenin Çankaya'sında, Kadıköy'ünde Beşiktaş'ında yüzde 70 bilmem 'hayır' oyu çıkarken, Sultanbeyli, Gazi Mahallesi'nde yüzde 70 'evet' çıkıyor. İnsanlar hak arıyorlar. Açıkçası bu kesimin, mesela Çankaya kesiminin yüksek yargıyla pek bir sorunu olmamış, olmuyor da. Başörtülü olarak okula gidemeyenlerin büyük çoğunluğu öbür tarafta. Bunu kabul etmek lazım. O da bakıyor. Diyor ki 'böyle haksızlık olmaz'. Kendi çocuğu olmasa bile komşusunun çocuğu gözü yaşlı biçimde okuldan eve dönüyor. Bir genç kızın başını örterek okula gittiğinde başını açması veya okulunu bırakması onun hayatında nasıl bir şeydir? Bunu düşünebiliyor muyuz acaba?'YARGININ 'DURUŞU' ÖNEMLİ- Aslında konu başörtüsü değil. Konu, yüksek yargının neyin yanında durduğuyla alakalı. Yüksek yargı vatandaşın hakkını korumak için vardır. Seçkinlerin veya rejim adına birtakım dayatmaların yanında durursa ki durmuştur, vatandaş 'yok böyle yüksek yargı istemem' demiştir. Bizim ne yapıp, ne edip, bu meseleyi çözmemiz gerekir. Anayasa değişikliğiyle çözüldü büyük ölçüde.- Hayır oyunun çıktığı illere bakın. Evet ve hayır oyu birbirine yakın. Bilecik, Eskişehir, Manisa, Adana'ya bakın, hayır yüzde 55 ise evet oranı yüzde 45. İzmir'de koalisyon karşısında yüzde 35 evet oyu var. Tunceli'de bile yüzde 12 oyumuz var. Şu bir gerçek. CHP, MHP ve BDP, Türkiye'nin belli bölgelerinde yok. Ama Türkiye'nin her yerinde biz varız. Onlar sadece kumsalda var. Biz kumsalda da kırsalda da varız. Cindoruk, 'Türkiye üçe bölündü' diyor. Ne biçim yorum? AK Parti'nin oyu azalmıyor. - Yüzde 55-58 bandında 'evet' bekliyorduk, oldu. Daha çok oy da alınabilirdi. Ama CHP ve MHP bunu hükümetin güvenoylaması gibi takdim etti. Böyle yorumlanacaksa, çok büyük güvenoyu alındı demektir. İşin bu tarafını CHP şimdi hiç konuşmuyor.Ebru TOKTAR ÇEKİÇ