Atatürk Üniversitesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Durkaya Ören, hastalığın hastaya uygun bir dille söylenmesi gerektiği görüşünü savundu. Bugün Atatürk Üniversitesi Aziziye Araştırma Hastanesi toplantı salonunda Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Durkaya Ören tarafından, "Ölümcül hastalık hastaya söylenmeli mi" konulu bir konferans verildi. Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak, öğretim görevlileri ve öğrencilerin katıldıkları konferansta, Prof. Dr. Durkaya Ören, ölümcül hastalığın hastaya uygun bir dille söylenmesi gerektiğini belirtti. Bu konunun söylenme oranının dünyada ve Türkiye'de söylenme oranının hemen hemen yüzde 50'lerde olduğunu ifade eden Ören, "Çeşitli hastalarla yapılan görüşmelerde kimi ölüm haberini hazırlıklı karşılarken, kimi de ani depresyona girip sonucu intiharlara kadar gidebildiğini tespit ettik. Ağır veya ölümcül hastalık, organ veya uzuv kaybı ihtimalleri gündeme geldiğinde hastayla konuşmak bir sanat. Doktorun nasıl davranması gerektiği, 1970'lerden beri Avrupa'daki tıp fakültelerinde ders konusu. Türkiye'demüfredata henüz alınmadı. Oysa uygun şekilde verilmeyen kötü haber, hastalığın travma etkisini kat kat artırabiliyor" dedi. Ören, gerçekleri bilmenin herkesin hakkı olduğunu ifade ederek, "En önemli sorun gerçeklerin söylenmesi değil, nasıl söyleneceği. Doktor, hastanın hayatıyla ilgili böylesine önemli bir konuyu aktarmak için zaman ayırmalı, umudunu kırmadan bilgi aktarmalı. İyi olduğunu düşünen kişiye kötü haber verirken, bu gerçekliğe yavaş yavaş geçmesini sağlamak gerekir. Sakin ve özel bir mekanda, hastanın anlayabileceği şekilde, dürüstçe ve yalın bilgi verilmeli. Anlayıp anlamadığı, duygu durumu kontrol edilmeli.Hastanın duygularını ifade etmesine, ağlamasına fırsat verilmeli, empatiyle yanıtlanmalı, 'şu kadar ömrün kaldı' gibi net zaman vermekten kaçınmalı. 'Bundan başka bir şey yapılamaz' denilmemeli. Tedavi seçenekleri konuşulmalı, tanının söylenebileceği diğer kişiler belirlenmeli. Hasta ya da yakınıyla konuşurken göz teması kurmak, koluna bile dokunup bedensel yakınlık sağlamak çok rahatlatıcıdır" diye konuştu. Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Durkaya Ören, kendi şahsi fikrinin hastaya doğrunun uygun bir dille söylenmesinden yana olduğunu belirtti. Öte yandan Erzurum şehir merkezinde yaklaşık 2 hafta önce meydana gelen olayda, Trabzon Emniyet Müdürlüğü'nde görevli polis memuru S.Ç. gittiği Erzurum Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde annesi Zinnet Ç.'yi kaybedince acil servis hekimini silahla kovalamış, doktorun şikayeti üzerine polis memuru ile ilgili soruşturma başlatılmıştı. 2 HAFTA ÖNCE MEYDANA GELEN OLAY "Erzurum'da hastanede annesinin ölüm haberini alan Trabzon Emniyet Müdürlüğü'nde görevli polis memuru doktoru tabancayla kovaladı. 17 Mart 2010 tarihinde Erzurum Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yoğun Bakım Ünitesi önünde meydana geldiği ileri sürülen olayda, kalp rahatsızlığı bulunan 65 yaşındaki Zinnet Ç. saat 22.30'da fenalaşarak yoğun bakım ünitesine kaldırıldı. Burada yaklaşık 1,5 saat kadar müdahale edilen Zinnet Ç. kurtarılamadı. Nöbetçi Doktor M.E.N., yoğun bakım ünitesi önüne çıkarak hastanınyakınlarına, "Başınız sağ olsun. Hastayı kurtaramadık" dedi. Ancak, bu sırada polis memuru S.Ç., doktorun peşinden giderek tabancasına mermiyi sürdü. Polis memuru 'Doktor, annemin kalbini çalıştır' diyerek doktoru kovalamaya başladı. Doktor tuvalete kaçarak kurtulurken kapıda bekleyen polis memuru S.Ç.'yi güvenlik görevlileri yakaladı. Şikayet üzerine Trabzon Emniyet Müdürlüğü'nde görevli polis memuru ile ilgili soruşturma başlatıldı."