Erzurum'da köyler alarm veriyor

Erzurum Teknik Üniversitesi ev sahipliğinde Erzurum Kalkınma Vakfı ile birlikte düzenlenen 28. Sultan Sekisi Toplantısı kapsamında "Deprem Gerçeği ve Erzurum" paneli düzenlendi.

Gazete Güncel- Erzurum’da geleneksel hale gelen Sultan Sekisi toplantılarının 28’incisi deprem gündemi ile gerçekleştirildi. Erzurum Teknik üniversitesi ve ER-VAK işbirliğinde yapılan panele akademisyenler ve öğrenciler katıldı.

ETÜ Rektörü Prof. Dr. Bülent Çakmak ve ER-VAK Başkanı Erdal Güzel’in açılış konuşmasını yaptığı programda panel moderatörlüğünü Prof. Dr. İlker Kazaz yaptı. Panelde Prof. Dr. Murat Küçükuğurlu, Dr. Öğretim Üyesi Dilek Okuyucu, Doç. Dr. Çağlar Özer ve ETÜ Dr. Öğretim Üyesi Melikşah Turan konuşmacı olarak yer aldı.  Programın açılış konuşmalarını Erzurum Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bülent Çakmak ve Erzurum Kalkınma Vakfı (ER-VAK) Başkanı Erdal Güzel yaptı. Güzel Sultan Sekisi Toplantılarının tarihini anlattığı konuşmasında Erzurum’da deprem gerçeğine dikkat çekti.

Yığma yapılara dikkat

ETÜ Dr. Öğretim Üyesi Dilek Okuyucu, kırsaldaki yığma yapılara dikkat çekerek, “Olası bir depremde Erzurum’da en fazla zarar gören köyler olacaktır. Köylerimizde, kırsalda yığma yapılar çok fazla. Özellikle kerpiç yapılar çoğunlukta. İnsanlar bunları aktif olarak kullanıyorlar. Kışın köylerde özellikle aile büyüklerimiz, yaşlılarımız kalıyor. Elbette kentsel dönüşümle birlikte kentlerde çalışmalar yapmak zorundayız ama kırsalı da asla ihmal etmemeliyiz. Bunun yanı sıra tarihi yapılarımız sıkıntılı. Şuanda Erzurum’da Fetih Cami, Lalapaşa Cami ve Ulu Cami’de hasar var, onlarla ilgili çalışmalar yürütüyoruz. Ayrıca restorasyonlar yapılırken kararı alan koruma kurullarında maalesef inşaat mühendisleri yok. Bununla ilgili bir çalışma yapılması elzem” diye konuştu.

Depremlerin arası en az 40 yıl

ETÜ’lü akademisyen Prof. Dr. Murat Küçükuğurlu ise Erzurum’un deprem tarihi anlatarak, “Erzurum’da 19. Asırda çok sayıda deprem yaşanıyor. Bunların önemli bir kısmı can ve mal güvenliğine neden oluyor. Osmanlı’nın son dönemlerinde Erzurum’da yaşayan en büyük bürokrat Dr. Şerif Soylu’nun bir takım tespitleri var. Yazdığı eserinde diyor ki; Erzurum’da birbirini takip eden depremlerin arası genellikle 40 seneyi geçmiyor. Erzurum’un depremleri genelde doğudan batıya yatay nadiren de dikey olarak gerçekleşmiştir. 19. Asırda depremler çok fazla yaşandığı için insanlar göç etmek durumunda kalıyor. Tüccarlar stok yapmak yerine ellerindeki parayı altına yatırıyorlar.  Cumhuriyet dönemine gelindiğinde 1924’te bir deprem oluyor. Bu depremin de en önemli detayı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Erzurum’a gelerek, deprem sonrası incelemelerde bulunmasıdır.” Diye konuştu.

Yapı ve zemin ilişkisi önemli

Atatürk Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Çağlar Özer, yapı ve zemin ilişkisinin önemine değindi. Çağlar, “Erzurum’da alüvyon kalıntı ne kadar arttıkça depremin etkisi de o kadar fazla olur, bunu istemiyoruz. Yerleşim yerlerini ovalardan ziyade, dağların eteklerine, sağlam zeminlere kurmalıyız.  Yaptığımız çalışmalar neticesinde Erzurum şehir merkezinin olduğu alan, Ilıca ve Pasinler’de zeminin zayıf olduğunu gördük. Zeminle ilgili araştırmalarınız devam ediyor. Deprem zararlarının en aza indirmesi için afete dirençli kentler yapılmalı. Yapı ve zemin etkileşimi önemli. Depremin her zaman kötü yanlarıyla yüzleşiyoruz. 21. Yüzyılda depremden yıkılmayacak yapılar yapmak mümkün. Bunun için de özenle davranmak ve teknolojiyi kullanmak önemli.  Depremler sayesinde jeotermal kaynaklarımız var, verimli ovalarımız var, turistik alanlarımız var, jeotermalden yararlanılarak yapılan seralar, elektrik tesisleri var. Dolayısıyla depremlerin zararlı etiklerinden kurtulup yaralarından faydalanmak mümkündür” ifadelerine yer verdi.

Konuşmaların ardından program plaket takdimi ile sona erdi.

Nesrin DEMİR/ Pusula

Erzurum Haberleri