Erzurum Güncel- Şahap Paşa Tabyası, Artvin istikametinde Gürcü Boğazı olarak da adlandırılan bölgeden gelebilecek muhtemel tehlikelere karşı, Kara Göbek Tafta’ya destek olmak için, Tafta ve Köşk köyleri arasındaki 1910 metre rakımlı tepe üzerine konumlandırılmış tabyalardan biri olarak görülüyor.
II. Abdülhamit döneminde 1884-1896 yılları arasında yapılmış olan tabyaların projelerini hazırlayan Şahap Paşa’ya atfen ismi Şahap Paşa Tabya-Şahap Paşa Kışlası olarak da anılıyor.
Tabya dış kısımda yarım ay şeklinde konumlandırılmış topçu odalarından ve iç kısımdaki oval merkezi bölümden meydana gelecek şekilde kahverengi ve kızıl iri kesme taşlardan inşa edilmiş.
Şahap Paşa Tabyası olarak da bilinen tabya adeta bakımsızlığa terk edilmiş durumda.
Tabyanın bakımsızlığı, bazı bölümlerinin yıkılmış oluşu, tabyanın içerisi civar köylerde çobanlık yapanların büyükbaş veya küçükbaş hayvanlarının da barınma yeri olarak kullanılıyor.
Eğitimci-Yazar Abdurrahman Zeynal, Şahap Paşa Tabyasının içler acısı durumu karşısında büyük bir şok yaşadı. Zeynal, “II. Abdülhamit döneminde inşa edilen, Şahap Paşa’nın planladığı Şahap Paşa askeri kışlası diğer bir adıyla da Tafta Tabyası olarak da bilinen mekanda bulunuyoruz. İçerisinde bulunduğumuz Şahap Paşa Tabyası 1884 yılından 1894 yılına binlerce işçinin alın teri, elemeği ile inşa edilmiştir. Vatan topraklarının müdafaası ve milletin korunması amacıyla Gürcü Boğazı olarak bilinen yere kurulmuş tarihi kışlalarımızdan birisidir” dedi.
"Tarih bir milletin aynasıdır"
Özellikle Birinci Dünya Harbi'nde Rusların Karga Pazar dağlarından geçerek Erzurum ovasına inmek istedikleri sırada tabyada bulunan askerler tarafından durdurulduğu bölgede yüzlerce şehit verildiğini dile getiren Zeynal, “Üzülerek söyleyeyim ki şehitlerin bulunduğu bu tabyada görüldüğü gibi son derece ibret verici, tarihi sahneyi görmekteyiz. Bulunduğumuz yerde arka tarafta da duvara yazıldığı gibi tarih bir milletin aynasıdır yazıyor. Öyleyse tarih bir milletin aynası ise tabyanın içerisinde yerde bulunan ve görülen hayvan gübreleri, çobanların akşamları hayvanlarla birlikte kaldıkları zaman giydikleri giysiler ve yatakları görüyoruz, o zaman sorayım bunlar neyin nesi? Bir şekilde bu haberi izleyen kişiler, yetkililer veya dostlar, tarihi şehit kanları ile sulanmış bu yerde hayvan gübrelerinin, çobanların yatmak için bulundurduğu yatakların ne işi var? Yetkililere seslenmek isterim ki, tarihi sorumluluğa sahip çıkmalarını öneriyorum. Ecdat diyerek yalnızca sözde söylemek ile tarihi korumak veya tarihi korumak adına sorumluluk olmaz. Tarihi sorumluluk demek ecdadımızdan kalan tarihi mirasa sahip çıkmakla ancak olur. Görüldüğü gibi içinde bulunduğumuz Şahap Paşa Tabyası veya kışlası çok perişan halde, yıkılmış halde, birçok yeri tahrip olmuş halde, hayvan pislikleri ile dolmuş halde. Bir eğitimci olarak çok utanç duyuyorum, çok üzülüyorum, bir o kadar da acı duyuyorum, yetkilileri görev davet ediyorum” diye konuştu.