Erzurumlunun içi yanıyor!..

Erzurum’da olup bitenler, şehirde yaşayanlar kadar gurbetteki Erzurumluları da üzüyor. İşte gurbete ki bir Erzurumlu kaleme aldığı yazısını bize de göndermiş.

Erzurumluyum... En önemli vasfım, başarım, kariyer ayrıntım budur... Ve her Erzurumlu gibi Erzurumspor'umuzun halinden ötürü içten içe kahroluyorum... Hem bir öğretim görevlisi hem de bir köşe yazarı olarak, bulunduğum her çevrede aynı soruyla karşılaşıyorum: "Yahu ne oldu sizin Erzurum'a, Erzurumspor'a?.." Ben, içte ve dışta bu kadar ilgilenenimiz olduğunu bilmiyordum aslında... Bu kadar ilgilenenimiz var da niye bu durumdayız, onu da hala anlayabilmiş değilim... Fakat anlayabildiğim kadarını yazdım. Erzurumlular, zengin gönülleriyle yaşayan insanlardır; gönlümün söylediğine tercüman oldum. Her memleketin, her sporseverin ve her yetkilinin kendine göre dersler çıkaracağı bu yazıdan hemşerilerim haberdar olmazsa, yaptığım iş de iş olmaz. Dedim ya "en önemli vasfım Erzurumluluğum..."... Saygılarımla. Savaşkan İlmakİŞTE O YAZI...Erzurum dersleri… Erzurum, denizden 1853 metre yüksekte… “Ortadoğu’nun en yüksek kenti” ünvanını Hakkari ile paylaşıyor…Bir de başka hiçbir kentle paylaşmadığı ünvanı var Erzurum’un: 2011 Dünya Üniversitelerarası Kış Oyunları’nın ev sahibi… Türkiye’de kış olimpiyatı gerçekleştiren ilk kent olacak… Hemen ardından, Uluslararası Kayak Federasyonu’nun 2012’de düzenleyeceği Kuzey Disiplini Dünya Gençler Kayak Şampiyonası yine Erzurum’da gerçekleşecek…Dünyanın gözü üst üste iki kış Erzurum’da olacak…Uluslararası bir organizasyonu Türkiye’ye kazandırmak ne kadar güç, bunu federasyon yönetenlere sormak lazım; ama müsterih olsunlar, başta Futbol Federasyonu Başkanı Sayın Özgener ve Bisiklet Federasyonu Başkanı Sayın Müftüoğlu olmak üzere, birçok spor insanının bu doğrultuda nasıl özveriyle çalıştıklarını, çıplak gözle de görebiliyoruz. Dünya ekonomisi krizle kavrulurken bu çabaların aksatılmaması büyük moral kaynağı…“İyileşme” de işte en çok bu moralle olacak. Yani biraz dolaylı bakışla Erzurum’un, Türkiye’ye ve dünyaya moral vermeye hazırlandığını söyleyebiliriz... Ya da küresel ekonomik krize savaş açtığını… Don Kişot gibi…Burada duralım işte…Böyle büyük bir yükün altına girmiş Erzurum’a kim moral versin peki?..Bir yanda eski hesapla trilyonları yutmuş ve başka trilyonlar bekleyen inşaatlar, öte yanda birkaç milyon liranın yokluğuyla “Bizden bu kadar!” demek zorunda kalan Erzurumspor… Adnan Polat’ın yönettiği takımın yalnızca Keita’ya ödediği parayla Adnan Polat’ın memleketinin takımının dağılmaktan kurtulacağını bilmek yüreğimi burkuyor... O halde bir Erzurumlu olarak Erzurumlu gibi konuşmanın tam zamanı: Canım çıksın memleketim!..Anadolu memleketlerinde bir futbol kulübünün, halkın morali üzerinde ne kadar etkili olabileceğini iyi biliyorum; çünkü formasını terimle ıslattığım ilk takım Oltu 25 Mart Spor, Erzurum amatör kümede oynayan bir takımdı. Sezonun otuz maçından 25’ini Karda kışta, yokluklar içinde ve her maçını deplasmanda oynayan bir takım… Hala koyu bir taraftarı olduğum o takım gibi 80’li yılların Erzurumspor’u da mücadele gücünden ötürü bölge halkı için büyük moral kaynağıydı… Buğusu tüten sıcak hayatın simgeleriydi o takımlar…Bir zamanlar Malatyaspor’un ve Vanspor’un yörelerinde üstlendikleri, şimdi Diyarbakırspor’un omuz vermesi gereken özel misyon da aynı hayat buğusuyla ısınıyor. Büyük kentlerdeki stadyumları dolduran kalabalıklar, Anadolu’nun yokluk içindeki kentlerinden gelen takımları işte biraz da bu sezgiyle takdir edip alkışlamalılar…Zengin yerel kültürler, darboğazdaki yerel ekonomiler ve spor üçgeninde olup bitenleri çok önemsemek lazım. Yoksa gençlerimizi türlü türlü bataklıklardan söküp alabilmek için Erzurumspor’a, Vanspor’a harcadığımızın on katı para harcamak zorunda kalıyoruz… Tarihle sabit… Onun için işte futbol, Erzurum yaylasında Bavyera yaylasındakinden daha farklı anlamlar ve belki daha etkileyici özellikler barındırıyor…Böyleyken Anadolu kulüplerinin niye gitgide eridikleri, nasıl bir ekonomik düzene gereksinim duydukları, alt yapı denince neden önce o kulüplerin esas duruşa geçmeleri gerektiği ayrı birer mevzu…Erzurum’un acilen beklediği yardımlar ve yine Erzurum halkının o acil gereksinimlere rağmen Dadaş vakarıyla susup boyun bükmesi de yine başka ve çok özel mevzular…Bize düşen her birini usul usul yazmak… Ayrıntı atlamadan, adilce yazmak… Ve yılmadan yazmak…Hani derler ya “Gökten üç elma düşmüş…” Biri yazanın kafasına… Biri okuyanın kafasına… Biri de paraya ve iktidara hükmedenlerin kafasına düşsün bu defa…

Erzurum Haberleri

Havada asayiş berkemal
'Aile hekimlerimize güvenilirse birçok hastalık çözülebilir'