Başbakanla konuşun mutlaka… Yakutiye Belediye Başkanı Ali Korkut şimdi feryat ediyor. “Tarihi eserlerin bulunduğu mekanlar harabe evlerle dolu. Kaynak sıkıntısı çekiyoruz. Gücümüz bu harabeleri temizlemeye yetmiyor” Sayın Korkut’un feryadı çok doğru. Gerçekten tarihi eserlerin bulunduğu bölge harabeye dönmüş durumda. İyi de Sayın Korkut’a şimdi sormak lazım, Aday olduğunuz zaman bölgenin hangi konumda olduğunu, Belediye bütçesinin sıkıntılı olduğunu bilmiyor muydunuz? Şimdi “Bilmiyorum deseniz” bir türlü, “Biliyordum” deseniz başka türlü. x Meselenin bir tarafı bu. Diğer tarafı ise , 2011 kapıya gelmiş dayanmış, Gelen Bakanlar “Şehri bu harabelikten kurtarın diyor” Başkan Korkut, “Harabeyi bende görüyorum. Ama kaynak yok” diyor. Adamcağızın sesini kimse duymuyor. x Ne yapsın Sayın Korkut. “Salavat kuvvete bağlı” derler. Bir defa bilerek veya bilmeyerek işin içerisine düşmüş oldu. Çalışanların maaşını zar zor ödeyen belediye, Asfaltını, temizliğini güçlükler içerisinde yürüten belediye, Kalkacak harabeye dönen mahalleleri o harabelilikten kurtaracak, Tarihi eserleri su yüzüne çıkaracak. Hem de 2011’e yetişecek… x Bunun mümkün olmadığı ortada, Başkan Korkut 6 ay içerisinde 500 oturulamaz konuma gelmiş eski evleri yıktıklarını, ama işin bu kadarıyla bitmediğini üstüne basa basa söylüyor. İşin üzücü tarafı, Bu sese sahip çıkılmaması. Kimse üzerine almıyor. “Gelin oturup konuşalım sorunu çözelim” denmiyor. x İşte şehrin sahipsizliği “Bu” demek. Sorun belli, Çözümü belli. Peki kim çözecek bu sorunu? Sorun mahalli imkanlarla çözülmüyorsa, Belediye imkanları bu sorunu çözmeye yetmiyorsa, Sorunun çözümü için kimler elini taşın altına koyacak. Kimler? Elbette ki siyasetçiler, Erzurum’u Ankara’da temsil eden siyasilerimiz. Yani milletvekillerimiz. x Hükümetin yardımına ihtiyaç var. Kaynak işini ancak hükümet çözer. Ama Ali Korkut’un bu işlere tek başına gücü yetmez. Kendisine destek lazım, Sorunlarının çözümüne ortak gerekiyor. x Bizde acayip bir huy var arkadaş. Bir türlü istemesini bilemiyoruz. Atalarımız demiş ya “İstemeyene mama yok” diye. İşte o misal. Ama biz hep o misalin dışında kalıyoruz. Yani istemesini ya beceremiyoruz, Ya da, bakandan, başbakandan korkuyoruz. Bir başka ifadeyle “Risk” almıyoruz. Cesur davranamıyoruz, Kimseyi rahatsız edip, sorun olmak istemiyoruz…. Maalesef biz böyleyiz. x Değişmeliyiz. Şehrin gelişmesi için, Büyümesi, Metropol şehir olması için dillerimiz yetmiyorsa ellerimizi, gerekirse bütün vücut dilimizi kullanarak bir şeyler istemeliyiz. Sayın Kokut şunu iyi bilmeli, 2011 olur, Şehir harabe konumundan kurtarılamaz ise bütün sorumluluk Sayın Korkut’un üzerine kalır. Benden demesi. Bu tür örnekler çok yaşanmıştır. Bakın Başbakanımız Erzurum’da. Bir fırsatını bulup konuyu can alıcı bir yerinden Başbakana arz etmek gerekir. Laf kalabalığına boğmadan tabi… Eğer bunu da beceremez isek, Sadece bir sayfayı geçmeyecek şekilde çok can alıcı ifadelerle konuyu anlatıp Başbakanın okumasını sağlamak gerekir. Böyle fırsatlar zor geçiyor insanın eline. Haberiniz olsun…