Erzurum Güncel- S.Ö.’ye tecavüz dosyanın hukuksuzca kapatılmasıyla ilgili açılan davaya dair yaptığım habere, AKP Milletvekili ve TBMM İçişleri Komisyon Başkanı Celalettin Güvenç’ten itiraz geldi. Tecavüz soruşturmasının başladığı 2007 yılında Erzurum Valisi olan Güvenç, kendisine komplo kurulduğunu ileri sürdü.15 yaşındaki S.Ö.’nün tecavüze uğradığı gerekçesiyle karakola sığınmasının ardından yaşananları bu sayfalarda birçok kez yazdım. S.Ö.’nün kendisine tecavüz eden 84 kişi arasında Fethullah Gülen’in akrabalarının da olduğunu iddia etmesiyle birlikte, dosya hızlıca kapatılmıştı.Yeni gelişmeler vardı. Zira, 2014 yılında raflardan tekrar indirildi ve bu utanç dosyasının üstünün örtülmesi dava konusu oldu. Erzurum Cumhuriyet Başsavcı Vekili Volkan Kavukçu’nun hazırladığı 198 sayfalık iddianamede 16 polis sanık olarak yer aldı. İddianameye göre; S.Ö.’ye sahip çıkan Erzurum Nene Hatun Kız Yetiştirme Yurdu’nun Müdürü Faruk İlhan, Sosyal Hizmet Uzmanı Hakan Şahin, Psikolog Selma Kırmızı ve tecavüz şüphelisi Seyfullah Gülen hakkında hazırlanan raporda imzası bulunan Prof. Dr. Güray Okyar’ın telefonları uydurma suçlarla, usulsüz olarak dinlenmişti.
AKP’Lİ GüVENç: öNüMü KESMEK İçİN KOMPLO KURULDU
İşte bu iddianameyi, kapatılan tecavüz dosyasını, tanık ve sanık beyanlarını esas alan son haberime ilişkin AKP Milletvekili Celalettin Güvenç konuştu.
Güvenç ilk olarak twitter hesabından bazı açıklamalar yaptı. O açıklamalarda dikkatimi çeken ve açıkçası şaşırtan kritik cümle şuydu: “İddianamede vali olarak benim ismim geçmemektedir.”
Şaşırdım, zira iddianameyi satır satır okuyarak söz konusu haberi yazmıştım ve hem tanık, hem sanık, hem de savcının beyanlarında Celalettin Güvenç’in ismi geçiyordu. Tekrar baktım ve evet, 198 sayfalık iddianamede 42 ayrı yerde dönemin Erzurum Valisi Celalettin Güvenç’in ismi vardı.
AKP Milletvekili Celalettin Güvenç’i aradım ve “İddianame şu an elimde ve onlarca yerde isminiz geçiyor. ‘Geçmiyor’ açıklamasını neye dayandırıyorsunuz?” diye sordum. “Barış Bey, hukukçu musunuz siz?” diye yanıt verdi. Bildiği halde, “gazeteciyim” dedim. Bunun üzerine şunları söyledi:
“Ben iddianameyi getirtiyorum. İnsanlar bazı insanlar hakkında konuşabilir, iftira atabilir. Savcılar, hukukçular alırlar o iddiaları değerlendirirler; kayda değer görürlerse, ciddi bulurlarsa iddianameye de eklerler. ‘Şüpheli’ veya ‘sanık’ diye… Avukatlar inceledi dosyayı. Benim ismim orada hiçbir şekilde; fail, şüpheli, sanık olarak geçmiyor. Bu hoş değil, açık söyleyeyim.”
Kendisine haberde “Şüpheli ya da sanık olarak yazmadığımı” hatırlatınca; “çok açık ve net bir şekilde diyorsunuz ki; örtbas eden, bunu saklayan şimdi AK Parti milletvekilidir” dedi. “Hem tanıkların, hem sanıkların hem de savcının kendi ifadelerinde sizin adınız geçiyor” diye tekrarlayınca itirazlarını söyledi:
“‘Devreye giren, bu işi kapattırmaya çalışan bir vali var’ yazıyor. Hatta mağdur ve perişan olmuş bir çocuğun ‘bunlara komplo kurduğunu’ söyleyen de benim, yazdığınıza göre! Ben de samimi olarak söylüyorum ki; bu çok açık ve net bir şekilde komplodur. Celalettin Güvenç’in önünü kesmek için 2014 yılında öne atılmıştır. Tek taraflı beyanlardır…”
“‘Komplo’ diye nitelendirdiğiniz bu iddianame mi, kız çocuğunun söyledikleri mi?” diye soruyorum; şu yanıtı alıyorum:
“İddianameye ben bir şey demiyorum. Benim bulaştırılmak istenmem komplodur. Davalar devam eder, ceza mahkemelerinde ne ise ortaya çıkar. İnşallah da gerçek adalete ulaşırlar. Bakın benim hakkımdaki yazdıklarınızı, Yurt Müdürü Faruk İlhan’ın ilk ifadelerine değil de, daha sonra bir elin karışmasıyla verdiğini düşündüğüm ifadelerine dayandırıyorsunuz. Faruk İlhan’ı görevden aldırdığım için, bana karşı kini var. Bir de delil söyleyeyim; benim eğer paralelle organik bir bağım olsa, oraya paralel bir yurt müdürü getirirdim. Faruk İlhan’ı getiren benim. Paralelin dışında bir adam. Ve Faruk İlhan’la sonradan bazı şeyleri, uygulamaları, hoş olmadığı için ters düşüldü. Faruk İlhan ilk ifadesinde de benim hakkımda bir şey söylemiyor. Sonraki ifadelerinde benim ismim oraya yapıştırılmış.”
“POLİS ABDULLAH CİNLİK YAPIYOR”
Halbuki sadece Faruk İlhan değildi Güvenç’in adını veren… Haliyle soruyorum: “Farzedelim ki; söylediğiniz gibi ‘Faruk İlhan’ın size kini var...’ Davanın sanıklarından, dönemin Erzurum Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü Abdullah Güler de ‘Vali Celalettin Güvenç’in talimatıyla bu isimleri dinledik’ şeklinde ifade veriyor. Buna ne diyeceksiniz?”
Yanıtı şöyle oluyor Celalettin Güvenç’in:
“Abdullah’a gelince… Abdullah, anlaşılan bu yapının adamı. İstihbarat Şube Müdürü. Ben niye Abdullah’a emir vereyim, emir versem il emniyet müdürüne emir veririm. Hukukumuzda kanunsuz emir olmaz, konusu suç olan emir yerine getirilmez. Orada Abdullah da kendince bir cinlik yapıyor, ‘Telefonlarını dinlet’ dediğimi söylemiyor; ‘Bunların da durumuna bir bak, bunlar ne yapıyor’ dediğimi söylüyor.”
Tam da burada araya giriyorum ve iddianamede “Talimat verdi” ifadesinin yer aldığını söylüyorum. “Türkiye’nin muz cumhuriyeti olmadığını” iddia ediyor AKP’li Güvenç:
“Telefon dinleme talimatı değil; dikkat edin, çocuk ince davranıyor. Uyanık polis bunlar. Ve ben de diyorum ki; velev ki konusu suç olan emri amir verdi... Yerine getirilmez hukukumuza göre. Ve konusu suç olan emrin yerine getirilmeyeceğini İstihbarat Şube Müdürlerini bırak, sıradan polis bile bilir. Benle paralel yapı da uğraşıyor. Altını çizerek söylüyorum. Hem beni yıpratmaya çalışıyor, hem de kendi kendini kurtarmaya çalışıyor. Zaten arkasından da diyor ki; ‘Ben işimi yine de hukuka uygun yaptım.’ Altını çizerek söylüyorum. Kanunsuz emir olmaz. Türkiye muz cumhuriyeti değil!”
“YANLIŞ ADRESTESİNİZ”
“Yıpratılmaya çalışıldığı” iddiasını açmak istiyorum Celalettin Güvenç’in. “Neden sizinle uğraşsın? Bir polis müdürü neden sizin isminizi versin ifadesinde?” şeklindeki sorumu şöyle yanıtlıyor:
“Hiçbir muhatabım değil. Şu anda görsem tanımam bu Abdullah denilen kişiyi… Ondan önceki istihbarat müdürü burada daire başkanıdır, onunla konuştum. Dedi ki ‘Benim yardımcımdı, siz tanımazsınız.’ Bir, kendini kurtarma adına; iki, belki de bir güç bulmaya çalışıyor. Dinlemeye hakim karar verir. Bir başka boyutu da bu. Yani bir vali, bir bakan, bir başbakan emir verdiğinde kimse kimseyi dinleyemez. Türkiye hukuk devleti. Gidecek hakimden karar alacak. Yani dayanağı yok. Bu dosyada açmazınız şu; il emniyet müdürünün, il sosyal hizmetler müdürünün ismi yok, ilgili savcıların ismi yok, tamamı atlanarak bir şekilde Celalettin Güvenç bu dosyaya müdahil edilmeye çalışılıyor.”
“Bu ‘müdahil etmeyi’ şu anki savcı mı yapıyor?” diye sorunca, “Yanlış adreste olduğumuzu” ileri sürüyor AKP’li Güvenç:
“Bakın, net bir şekilde söylüyorum: Allah korusun, böyle bir işte benim kardeşimin veya oğlumun da ismi geçse yargılanıp aklanmasını isterim ben. Bakın, siz beni tanımıyorsunuz. Açıklamamda da yazdım; ben ömrümü hukuka adamış adamım. Bu, benim paralel yapıyla kadimden beri organik bağım olmadığını gösterir. Savcı onlardansa, benle de uğraştı o savcı. (S.ö.’ye tecavüz dosyasını kapatan cemaatçi Savcı Taner Aksakal’ı kastediyor – BP) Faruk İlhan’ı oraya getiren benim. Ben eğer onlardan olsam, oraya bunlardan birini getirirdim. Bütün bunları üst üste koyduğunda; burada çok açık ve net bir şekilde yanlış adrestesiniz.”
Evet...
Celalettin Güvenç’le yaptığımız uzun konuşma özetle böyle...
S.ö.’nün ve ona tecavüz dosyasının başına gelenler, Türkiye’nin “Spotlight”ı olmaya aday görünüyor. Takipçisi olmaya devam edeceğim.
Barış Pehlivan
Odatv.com