Türk şiirinin abide isimlerinden biridir Abdülhak Hamit Tarhan…
Gençler bilmese de biz yaştakiler nasıl “Makber”i es geçeriz.
Çok kimse söyledi de, ama özellikle Hamiyet Yüceses’ten Makber’i dinlemek nasıl bir ayrıcalıktır.
Büyük şairin, karısı Fatıma Hanım için yazdığı bir şiirdir.
Mezarı Beyrut’tadır…
Büyük şair, hariciye mümessilidir.
“Eyvah Beyrut’ta bir mezar kaldı” derken bir yanda ölen karısını öbür yanda da Osmanlı yönetiminin tükenişini anlatıyordu aslında…
Beyrut…
Hani bir dönemin Ortadoğu’daki Paris’i…
Bir dönemin de iç savaş merkezi…
Bugün de perişan halde o Beyrut…
Terörist devlet İsrail, Beyrut’u vurdukça vuruyor!
İslam ülkeleri izliyor, Müslümanlar ise Kabe’de tavaf yapıyor!
İnanıyorlar ki o taş binanın etrafında dönmeleri sonunda cenneti elde edecekler!
Gazze’de on binlerce insan katledildi.
Hangi İslam ülkesinin kılı kıpırdadı?
İsrail’den ve Yahudilerden öylesine korkuyorlar ki, dinlerinden bile vazgeçiyorlar!
Vicdanları zaten yok…
Pekii bizde ne oluyor?
Beş kez devlet bütçesinden Hacca giden bilmem kimin karısı, İsrailli katillerden daha mı farklı?
Katilleri haklı olarak kınayan hükümet, bu Mekke turistleri için niye harekete geçmiyor?
Evet…
Beyrut’ta bir mezar var.
Ama o mezar artık şairin karısı Fatıma’ya değil, tümüyle insanlığın mirası…
Gazze ise, zaten büsbütün kabristan…
Siyonist Yahudiler sözde dinden aldıkları fetva ile Müslüman kanı akıtıyorlar!
Müslümanlar ise, dinden aldıkları fetva ile başlarını Çoruh’a sokuyorlar!
“Ben kurbağayım” demeleri bu sebepten…
Önce Gazze, sonra Beyrut, ardından Suriye…
Sonra bütün bir Ortadoğu…
Merak ediyorum, içimizdeki hasımlar ne vakit uyanacaklar?