Erzurum Güncel- Son günlerde, iktidarın baro seçimleriyle ilgili yeni düzenleme yapma çabası ülke gündemindedir. Özellikle çoklu baro düzenlemesinin TBMM Adalet Komisyonunda kabul edilmesi üzerine bir açıklama yapma gereği hasıl olmuştur.
İktidar partisi ve ortakları her zaman yaptıkları gibi “biz yaptık oldu” mantığı ile tartışmayı başlattılar. Meselenin taraflarını dinleme nezaketini dahi gösteremediler.
Baro Başkanlarınca kullanılmaya çalışılan temel anayasal hak olan seyahat özgürlüğü, toplantı yapma özgürlüğü beşinci sınıf bir otoriter rejimdeymişiz gibi ihlal edildi.
Avukatları otobanlarda kovalanan, şehir girişlerinde itilip kakılan antidemokratik görüntüler maalesef ülkemize hiç yakışmadığı gibi, uluslararası arenada ülkenin itibarını zedelemiştir. Avukatlar ve baro başkanları bile ifade hürriyetini kullanamazsa sıradan vatandaş, gençler, kadınlar, emekçiler ... nasıl konuşsunlar?
Hukukun en temel üç unsurundan biri olan savunma ve onun temsilcisi avukatlar meselenin asıl muhatabı olmalarına rağmen iktidar tarafından, milli iradenin tecelligahı olan Türkiye Büyük Millet Meclisine sokulmamakta ve konuşturulmamaktadırlar. Demokratik çoğulcu olması gereken yönetim her geçen gün kan kaybetmektedir maalesef.
İktidar söylemek istedikleri konusunda özgürce ve sınırsızca konuşabiliyor. Başta ana akım medya olmak üzere, tüm basın yayın organları ellerinin altında bulunmakta. Fakat mevzu muhaliflerin sesine gelince, tüm medya kapıları kapanmaktadır. Maalesef iktidar açısından; avukatlar ve barolar da muhalifler kapsamına alınmış ve susturulmaya, ötekileştirilmeye çalışılmaktadır.
Öte yandan; en fazla demokrasiden, çoğulculuktan ve farklı fikirlerin hakkıyla temsilinden yana olması gereken bir kısım barolar ise en fazla şikayetçi olduğu çoğunlukçuluktan yana. Yani bir oy fazla alan her şeyi alsın, başka kimseye hayat, söz hakkı tanımasın anlayışı hakim. En fazla FETÖ’den, bölücülükten, farklı gruplaşmalardan ve çok başlılıktan şikâyet eden hükümet ise çoklu barodan yana…
İşin esası şu; iktidar adalet ve hukuk sistemini iyileştirmek, hızlandırmak, etkinleştirmek için bu düzenlemede ısrar etmiyor. Baroların sesini kısmak, iktidarı eleştiren baro yönetimlerini susturmak, iktidarın her yaptığını destekleyecek bir baro düzeni kurmak için bu düzenlemede ısrar ediyor. Ancak, yasalaştırmada ısrarcı olduğu taslağa bakılırsa, öngördüğü hedefe varamayacağı gibi hukuk sistemini kimliksel unsurlar üzerinden ayrıştırıp toplumsal barışı zedeleme riskine davetiye çıkarıyor.
İktidar bu yaptığı ile hukuk sisteminin en temel ayaklarından savunmanın mezheplere, etnik kimliklere göre bölünmesi ihtimalinin farkında bile değil. Yani alevi baro, sünni baro, sağcı baro, solcu baro, AK Partili baro, CHP’li baro kurulmasını istiyor.
Zaten ağır aksak yürüyen bir hukuk sistemimiz var; bu düzenlemeyle beraber hukuk sistemimiz daha da bozulacaktır.
Gelecek Partisi olarak, hayatın her alanında olduğu gibi, baroların da çoklu veya çoğunlukçu olmasını istemiyoruz. Çünkü tek ses veya kampların seslerini, sloganlarını duymak istemiyoruz, demode sloganların, ideolojik dar kalıpların esiri olmaya bu halkın ihtiyacı yok.
Gelecek Partisi baroların ele geçirilen veya ele geçirilebilen birer kurum olarak bakılmasına şiddetle karşıdır.
Hem iktidar hem de avukatlar barolarla ilgili bu tartışmanın bitmesini istiyorlarsa, gerçekten dertleri baroların huzura kavuşması ise yapmaları gereken bellidir:
Barolardaki her bir avukatın temsil hakkının, özgürlüğünün, ifade hürriyetinin ve oy hakkının korunduğu sonuna kadar çoğulcu yapıyı hayata geçirmeleri yeterlidir.
Şu örgütün bu grubun, şu iktidarın bu ekibin, şu bölgenin bu çevrenin barosu olmak istemeyenler her bir avukatın her örgütlü yapı ve iktidar karşısında azami ifade, oy ve örgütlenme hakkını korusunlar yeterlidir.
Bu bağlamda, bir il başkanı olarak değil, bir avukat olarak, iktidarı girilen yanlış yoldan derhal vazgeçmeye ve akli selime davet ediyorum