Doktor Mehmet Dumlu’dan duymuştum.Diyor ki, “bu ülkede rol yapanların yerini yol yapanlar almadıkça kâmil anlamda kalkınmamız çok zor.”Yerli yerinde bir tespit…Dr.Dumlu, çok iyi bir beyin cerrahı ve çok iyi bir akademisyen olmasının yanısıra, müthiş bir gözlemci ve keskin bir eleştirmendir.Dün sabah Dostel Platformu Başkanı Ünal Şahin’i dinlerken, Dumlu Hoca’nın o tespiti aklıma geldi.Dostel, merkezi Erzurum’da bulunan fakat yakın bir geçmişte toplam 21 derneği çatısı altında toplamayı başarmış bir kültür sanat ve eğitim kuruluşu…Fahri hizmet veriyor, 7 gün 24 saat açık…Fethullah Gülen Hocaefendi’nin prensiplerine bağlı ve “hizmet”in bir kolu gibi görev yapıyor.Yaptıkları iş şu:Erzurum ve hinterlandında özellikle yoksul veya dargelirli ailelerin çocuklarına dönük okuma salonları açarak; onları hem eğitim hayatına hazırlıyor, hem de sosyal hayatın içinde yer almalarını sağlamak için müzik, folklor, spor ve edebiyat gibi alanlarda kurslar veriyor.Eskiden parasız gece yatılı okullarına leyli meccani denirdi.Dostel’in hizmeti, şimdilik sadece meccani yani gece yatılısı yok.Üç-dört yıl önce kurulan dernek, bugüne kadar 12 bin dolayında çocuğa ulaşmış.Bu çocukların yüzde ellibeşi kız; çoğunluğu ise ilçe ve köylerden…Dostel’in açtığı okuma salonları sayesinde, yüzlerce çocuğumuz lise sınavlarında önemli dereceler elde etmiş; içlerinden biri de tamamen burslu kazandığı Erzurum Bilkent Lisesi’ni bitirdikten sonra, yine burslu olarak Bilkent Üniversitesi’ne gitmiş.Derneğin kısa olan tarihi birçok başarı öyküsüne sahip…Bizim Mevlüt Hoca (Aras) birkaç yıl önce kurduğu ERKÜSAD ile işte bu çocuklara ulaşarak Mehmet Çalmaşur ve Zinnur Zerek gibi değerli müzisyenler eliyle, gecekondu semtlerinde çocuk koroları oluşturmuştu. Mevlüt Hoca’nın ERKÜSAD’ı da bu Dostel platformuna dahil olmuş.Oniki bin çocuğun bu tedrisattan geçmesi, şüphesiz ki eğitim adına müthiş bir hizmet… Ancak en az bu hizmet kadar önemli olan bir nokta ise, bu dernek sayesinde kimbilir kaç çocuğumuz “sokak çocuğu” olmaktan kurtuldu.Malumunuz günümüzün kanayan yaralarından birisi de, uyuşturucuya ve suça bulaşmış çocuklar gerçeğidir.Erzurum gibi muhafazakâr bir muhitte dahi sayıları onlarla ifade edilen “sokak çocuğu” var.Ne yazık ki bu çocukların bazıları, tüm müdahale ve cansiperane çalışmalara rağmen ya tinerci ya da hırsız olup çıktı.Dostel gibi gönüllülük esasına göre çalışan oluşumların yanısıra devletin ilgili birimleri de etkin mücadele ediyor, ancak sorumsuz aileler yüzünden sokak çocuğu sorunundan büsbütün kurtulamıyoruz.Ünal Şahin, Erzurum’un bir evladı; iyi bir işadamı ve kendini hayır işlerine vakfetmiş bir kardeşimiz.Dün Can Urfa Lokantası’nda sabah kahvaltıda Ünal Şahin, Dostel’in çalışmalarını anlatırken öyle coşkulu ve samimiydi ki, sanki dokundukları her çocuk kendi çocuğuymuş gibi mutluydu.“Biz o çocuklara sadece lise sınavını nasıl kazanacaklarının yolunu veya eğitimini vermiyoruz. Onların iyi birer insan olarak yetişmeleri için gönüllü hocalarımız marifetiyle ciddi çalışmalar yapıyoruz. Kimseye şunu veya bunu dayatmıyoruz. Çocukların ruh dünyasına uygun aktiviteler sunuyoruz. Bu sayede sokakta suça bulaşması muhtemel yüzlerce çocuğumuzu kurtardık” derken, elde edilen başarıyı da, mesai arkadaşlarına, maddi yardımda bulunan işadamlarına ve çocuğunu bu okuma salonlarına gönderen ailelere malediyordu.Erzurum iktisadi gelişimini tamamlayamadığı için sosyal açıdan da yoksulluk çeken bir şehirdir.Unutmayalım ki…Terör ve suç örgütleri için bu zemin bulunmaz bir ortamdır.Her sorunu devlet çözsün, her sosyal meseleyi devlet düzenlesin biçiminde bir anlayış yüzünden bugün ülkemizde toplumsal yara haline dönüşen açmazlarımız var.“Suça bulaşmış çocuklar” bu yaralardan yalnızca biri…Ülke genelinde Dostel ve benzer sivil toplum kuruluşlarının çoğalması, yarınlarımız adına aslında güçlü bir teminattır. Çünkü bizim kendi çocuğumuza öğretemediklerimizi o kuruluşlar veriyor ve onların iyi birer birey olmasının yolunu açıyor.Cemaat ağırlıklı bu tür dernek ya da oluşumlara yönelik şöyle bir eleştiri yapılıyor:“Yapılan hizmeti yadsımak haksızlık olur, fakat bu derneklerin rahle-i tedrisatından (eğitim) geçen çocuk ve gençler bir süre sonra cemaatçi olup çıkıyorlar. Tekdüze bir düşünceye sahip oluyorlar ve hayata sadece cemaatin penceresinden baktıkları için farklı görüş ve düşünceye kapalı oluyorlar.”Doğru; gerçekten de cemaatler kendi inanç yapısını benimseyen insanlar yetiştirir. Bu da onların en doğal haklarıdır. Çünkü cemaatin bir hedefi veya amacı var. İstiyor ki o amaca hizmet eden müritleri olsun.Bu, madalyonun bir yüzü; ancak bir de madalyonun öteki yüzü var.Orda da bambaşka gerçekler saklı. Misal; aileden ve okuldan iyi eğitim alamayan, ahlaki değerleri içselleştiremeyen çocuklar zamanla suçlu bir kuşağın neferleri oluyor.Dostel benzeri dernekler ise, sokakta pimi çekilmiş bomba misali o çocuklara ulaşıp onları kucakladığı için, suçlu kuşağın nefer sayısını azaltıyor.Bu hizmeti her kim yaparsa yapsın, toplum adına son derece yararlı bir iş yapıyor demektir.Bu sebeple Ünal Şahin’in şahsında, bu anlamlı mücadelede emeği geçen herkese gönülden teşekkür ediyorum.İyi ki varlar ve iyi ki bu uğurda ellerini taşın altına koyuyorlar.Erzurum gibi dar bir çevrede oniki bin çocuğa ulaşmak sanıldığı gibi kolay bi iş değil.Kimbilir kaç gönüllü, gecesini gündüzünü feda ediyor ki bu çocukları kazanabiliyoruz.Ne yazık ki aynı hizmeti devlet istese de veremiyor.Akşam beşten sonra memurun mesaisi bitiyor çekip gidiyor, ama derneklerde mesai yok… Yedi gün yirmidört saat anlayışı hâkim. Öyle olunca da birkaç yıl içinde oniki bin çocuğa ulaşıp, onlara yeni ve doğru şeyler öğretmek mümkün oluyor.Doktor Dumlu gerçekten haklı; toplum olarak hep rol yapanları gördüğümüz için bir kenarda sessiz sedasız şekilde yol yapanları ıskalıyoruz. Dostel ıskaladıklarımızdan olmasın bari…