Erzurum Güncel- TRT Türk ekranlarına gelen bir programa konuk olan ve "Bugüne kadar Fethullah Gülen'i iki kez ziyaret ettiğini" açıklayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, yerel seçimlerde cemaatin tavrının ne olacağı da değerlendirdi.Çeşitli temaslarda bulunmak üzere iki günlük ziyaret kapsamında İngiltere'de bulunan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TRT Türk kanalında yayınlanan bir programa katılarak, gündemdeki konuları değerlendirdi. ''YABANCI SERMAYE ÜLKEDEN ÇIKMADI''Arınç, Türkiye'de yaşanan son olaylar sebebiyle yabancı sermayenin ülkeden çıkmadığını söyledi. Yabancı sermayenin bir endişe taşımadığını dile getiren, "İngiltere'de görüştüğüm kişiler, Türkiye'de güven ve istikrarın devam edeceğini düşünüyorlar. Yabancı sermayenin herhangi bir endişesi yok" dedi. Hukuk sisteminde de bir aksama olmadığını vurgulayan Arınç, "Tarafsız ve bağımsız bir yargı görevine devam ediyor. Yatırımcıların Türkiye'de kaybedecek hiçbirşeyi yok, kazanacak çok şeyi var" değerlendirmesinde bulundu. ''BAŞBAKAN HAKLI BİR TEPKİ ORTAYA KOYDU''Arınç, Chatham House'da yaptığı konuşmada, "Gülen cemaati ile hükümet arasındaki tartışmanın son bulacağına" dair sözlerinin hatırlatılması üzerine, bu açıklamasının bir temenniden öte inandığı bir gerçek olduğunu belirtti. Kendisinin hem hükümet üyesi hem de bu cemaatle geçmişten bu yana ilişkisi devam eden biri olduğunu belirten Arınç, şöyle devam etti:"Onların çalışmalarını beğenirim, takdir ederim. Bugüne kadar siyasi hayatımda da özel hayatımda da pek çok çalışmalarına yakınen şahit oldum. Ne var ki Türkiye'de birkaç aydan bu yana bir tartışma var. Hükümetimiz haklı olarak kendisine karşı yöneltilmiş bir operasyon olduğunu görüyor, düşünüyor. Bu operasyonun içinde de bir kısım cemaat mensubu olduğunu iddia eden kimisi hakim ve savcı, kimisi emniyet mensubu, kimisi medya mensubu insanların rol oynadığını düşünüyor. Elimizdeki bazı bilgiler ve gerçekler, bunun böyle olabileceğini de açıkça ortaya koyuyor. Bu durumda da şüphesiz Sayın Başbakanımız haklı bir tepki ortaya koydu. Bunu yapanlarla hukuk içerisinde mücadele edeceğini ifade etti." Arınç, burada elbette binlerce, on binlerce insanın gönüllü olarak katıldığı, eğitimden sağlığa, medyadan bir başka alana Türkiye'nin daha büyümesi, güçlenmesi, Türk insanının daha çok mutlu olması için yapılan çalışmalara hiçbir diyeceklerinin olmadığını aktararak, "Ancak kendilerini aidiyet itibarıyla burada görmesine rağmen, birtakım yanlış düşüncelerle bulunduğu görevleri kötüye kullanarak hükümetimizi yıpratmak, hükümetimize karşı bir komplo kurmak isteyenler de var. Sayın Başbakanımız onları teşhir etmek istedi. Onlarla mücadele edileceğini ifade etti. Şüphesiz bu, o binlerce, on binlerce insanın bu komploya katıldığını göstermez. Onları bir kenara koyarak, 'sizin yaptıklarınızı biliyoruz. Sizin iyi niyetinizden de eminiz. Ama bunları yapanlar var. Sizin de bunları tanımanız ve reddetmeniz gerekir' mesajını, zannediyorum ki Sayın Başbakanımız verdiler" değerlendirmesinde bulundu.''REFERANDUMDA EVET DENİLMESİ İÇİN ÇABA GÖSTERDİKLERİNİ BİLİYORUZ'' Bu büyük kitleyle geçmişten bu yana dostluk içerisinde bulunduklarını dile getiren Arınç, bundan önceki referandum çalışmalarında onların anayasa değişikliğine "Evet" denilmesi için ne çabalar gösterdiğini yakınen bildiklerini vurguladı. Oy noktasında Ak Parti'nin desteklendiğini büyük ölçüde bildiklerini ifade eden Arınç, "Başka partilere de verenler olmuştur ama büyük ölçüde biz, o arkadaşlarımızı yanımızda gördük. Biz de onların çalışmalarına destek verdik" dedi. ''GÜLEN HOCAEFENDİ'Yİ İKİ KEZ ZİYARET ETTİM'' "Bugüne kadar Sayın Fetullah Gülen Hocaefendi'yi iki kez ziyaret ettim" diyen Arınç, bu ziyaretler sırasında da hep iyi niyet temennilerinin, iyi niyet taşıyan konuşmaların yapıldığını vurguladı. Arınç, şöyle konuştu:"HAYIR DUASINDAN BAŞKA BİR ŞEY DE GÖRMEDİK""Türkiye üzerine, partimiz üzerine, 'hizmet hareketi' üzerine hayır duasından başka bir şey de görmedik. Son yaşadıklarımız yenilir yutulur şeyler değil. Göz kapatılarak geçiştirilecek şeyler de değil. Umarım hocaefendi de hocaefendiye bağlı olan insanlar da bu güzel hükümeti, ülke için gece gündüz çalışan hükümeti yıpratmak isteyen, itibarsızlaştırmak isteyen, bir ay sonra yapılacak seçimler öncesinde oy kaybına uğratmak isteyen, daha sonra da tökezleştirmek isteyenlerle yolunu ayıracaktır, ayırması da gerekir. Tabi bunu yaparlar, yapmazlar, önümüzdeki zaman diliminde göreceğiz. Ama bizim onları kategorik olarak suçlu ilan etmek gibi bir düşüncemiz yok. Hükümetimiz bir hukuk devletinin hükümetidir. Hukuk devletinin içinde elimizdeki argümanları görevini kötüye kullanan ve siyasi amaçlar peşinde koşan insanlara karşı tedbirlerimizi alacağız, yasal ve idari tedbirlerimizi alacağız."YEREL SEÇİMLERDE CEMAATİN TAVRI Bir soru üzerine, yaklaşan yerel seçimlerde cemaatin tavrının ne olacağı üzerine de değerlendirmede bulunan Arınç, şunları söyledi:"Bunlarla iyi ilişkileriniz seçimde devam eder mi derseniz, tanıdığım kadarıyla söylüyorum, o çok büyük çoğunluğun, masum olan insanların 11 yılda yapılanlara bakarak, bugüne kadar nasıl dua etmişler ve desteklemişlerse, bundan sonra da bu bağlarını koparmayacaklarına inanıyorum. Seçim sonuçları bunu bize gösterecektir. Çünkü bunun aksi gerçekleşirse, bu artık hizmet hareketinin birileri tarafından siyasi faaliyete dönüştürüldüğünü de gösterir ve hükümete karşı yapılanların bir ölçüde adeta olumlu karşılandığını gösterir. Ben buna kesinlikle ihtimal vermiyorum. İyi niyete ve iyi düşüncelere sahibim. Böyle olmasını da arzu ediyorum. TUTUKLU GAZETECİLERArınç, artık özgür iradeyi taşıyan milletin düşüncelerini, fikirlerin rahatlıkla ifade edebildiğini ve basın için de durumun bu şekilde olduğunu söyledi. Dünyanın en özgürlükçü basın kanununun 2004'te çıkartıldığını vurgulayan Arınç, cezaevinde bulunan gazetecilerin hatırlatılması üzerine ise şunları söyledi:"Doğrudur, Türkiye'de kendisine mesleği sorulduğunda, 'Gazeteciyim' diyen 40'a yakın kişi cezaevinde. Türkiye'nin nüfusu 76 milyon. Cezaevindekilerin sayısı da tutuklu ve hükümlü olarak 100 binin üzerinde. Bu 40 kişinin bugün cezaevinde tutuklu veya hükümlü olarak bulunmasının perde arkasına baktığımzda şunu görüyoruz. Türkiye'de 30-40 yıldır acımasız bir terör örgütü mücadelesiyle karşı karşıyayız. Onlar bize silah çekiyorlar, hükümetimiz de elindeki tüm imkanlarla bu mücadeleyi yürütüyor. 20 yıl evvel çıkmış bir terörle mücadele kanunu kapsamı içinde suç fiili işleyenler, gazetecilik mesleği de olsa, sade vatandaş da olsa, bu kanunun karşısında eşit olarak yargılanıyor. 'Ben gazeteciyim' diyorsa, işlediği suçu işleyemez, suçu işliyorsa 'beni tutuklamayın' diyemez. Çünkü bunların bir kısmı, diyelim ki 40'ın 35 tanesi gazetecilik mesleğini ifa etmekten dolayı değil, terör örgütü üyesi olmaktan veya örgüt adına eylemde bulunmaktan ya da örgütünün propagandasını yapmaktan dolayı cezaevindeler. Sadece bir iki tanesi yazdığı kitaptan ya da makaleden dolayı mahkemelere çıkmış olabilir." Türkiye'de azınlıkların ve farklı inanç gruplarının bütün haklarını geçmişte olmadığı şekliyle verdiklerini vurgulayan Arınç, "Basın özgürlüğünde geri değiliz. ifade özgürlüğünde geri değiliz. Çünkü AİHM kararlarını kendi iç hukukuna dahil etmiş bir ülkeyiz" dedi. Türkiye'de seçime gidilmesine rağmen seçim ekonomisi uygulamadıklarına değinen Arınç, büyük yatırımlar için de süratle adım atıldığını belirtti. ''ÜÇÜNCÜ DÖNEM KURALININ DEĞİŞMESİNE BAŞBAKANIMIZ MÜSAADE ETMİYOR'' Arınç, AK Parti'deki üç dönem kuralına ilişkin ise bunun partinin kararı ve tüzük maddesi olduğunu anımsattı. "Bu kural şu an için geçerlidir, değiştirilmesine de Başbakanımız müsaade etmiyor. Biz de şahsen, bunun doğru olduğunu düşünüyoruz" diyen Arınç, asıl önem taşıyanın AK Parti'nin bundan sonraki dönemlerde de kendini nasıl yenileyeceği gerçeği olduğunu söyledi. Arınç, şunları söyledi: "Sayın Başbakanmızla ve arkadaşlarımızla ben, o zaman Meclis Başkanı'ydım, parti çalışmalarına katılmıyorudum. Bir parti içi demokrasi, partinin sürekli kendi içinde gençleşmesi ve dinamik bir yapıya kavuşması için milletvekilleri, olabiliyorsa 3 dönem üstüste milletvekili olsun, sonra ara versin kuralını getirmişler. Bu, belediye başkanlarımız, hatta il başkanlarımız için de geçerli. Çünkü AK Parti çok güçlü, seçime gidiyor, iki seçmenden birinin oyunu alıyor. Ama bugün bile 9 milyon kayıtlı üyesi var. Bunun 3 milyona yakını genç üye. 4 milyondan fazlası kadın üye. Biz Parlamentoda da çok genç milletvekillerine sahibiz. Muhalefeti toplasanız, AK Parti'nin yarısı kadar sayısı yok. Bu parti her seçimde yenileniyor zaten. Biz 2002'de yüzde 35'le diğerinde yüzde 47'yle sonra yüzde 50'yle geldik. 11 buçuk milyon oy aldık, 16 buçuk milyon oy aydık, 2011'de de 21 milyon 500 bin oy aldık. Rakamlara bakarsak yarın milletvekili seçimi olsa 52 53'lerde görünüyoruz." AK Parti'nin muhalefet partileri gibi kısır olmadığını, kendini yenileyebilecek, dönüştürebilecek bir parti olduğunu belirten Arınç, söz konusu kuların, "Oligarşik bir yapı parti içinde olmasın" diye konulmuş bir kural olduğunu aktardı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bunun çok doğru olduğuna inandığını ve kendisinin de aynı şekilde bu inancı paylaştığına değinen Arınç, "Başbakanımıza sorduğunuz zaman da, 'bu benim dönemimde değişmez' diyor. Ama inanın bu sadece Londra'da, Paris'te ya da Almanya'da bize sorulmuyor, Türkiye'de de sokağa ne zaman çıksak vatandaşlar diyor ki, 'siz gideceksiniz öyle mi? Sizinle beraber 80 kişi de ayrılacak. Bunlar AK Parti'nin başarılı kadroları, siz giderseniz ne olacak.' Biz de 'hiçbirşey olmayacak, her şey daha güzel olacak' diyoruz. Çünkü partinin kadroları kendi kendilerini yenileyecek. Bu kural şu an için geçerlidir. Değiştirilmesine de Başbakanımız müsaade etmiyor. Biz de şahsen bunun doğru olduğunu düşünüyoruz" ifadesini kullandı.''AK PARTİ YILLARCA İKTİDARDA KALABİLİR'' Bir siyasi iktidarın ne kadar güçlü olursa olsun bir yüz eskimesiyle, bir eleştiriyle, bir yıpranmışlıkla, "Evet, çok iyisiniz ama biraz da değişikliğe ihtiyaç var" gibi sözlerle karşılaşabileceğini belirten Arınç, bunun analiz edildiği zaman iki şekilde dönüşümün mümkün olabileceği dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:"Bir, parti gider, başka bir parti iktidara gelir. Bu, Türkiye'de nasıl olabilir? Şu andaki muhalefete baktığımız zaman biz yüzde 50'lerin üzerini hedefliyoruz, onlar da yüzde 20, yüzde 30'ları kendisine hedef olarak koyamıyor. Bu demek ki, o partilerin bizim yerimize geçmek gibi bir iddiaları olmadığı gibi, vatandaşların da böyle bir niyeti yok. O zaman bu parti kendi içinde sağlıklı bir dönüşümü gerçekleştirmek zorunda. Bu da nasıl olacak, bu kadrolar bu tarafa çekilecek. Arkadan yeni, daha güçlü bir kadro gelecek. Kendi içindeki bu değişim ve dönüşümü gerçekleştirebilirse AK Parti, daha yıllarca iktidar olabilir." Arınç, 2015 seçimlerine giderken, "Parti içerisinden sağlıklı bir dönüşümün şartları var mı?" diye hem Genel Başkanın hem de kendilerinin düşüneceğini belirtti. "Recep Tayyip Erdoğan kadar başarılı bir Başbakan, bugünkü bir hükümet kadar başarılı bir hükümet, bugünkü meclis grubu kadar başarılı bir meclis grubu çıkarabilmeleri, böyle bir perspektifi görebilmeleri halinde bu kuralın devam edeceğini" vurgulayan Arınç, şunları kaydetti:"(Parti kendi içinden bunu çıkartabilecek) deriz. Ama bir aksaklık görülürse, konjonktür o günkü şartlar içinde bize izin ve imkan vermezse, bu kural da Allah'ın emri değil. Değiştirilmesi gerekiyorsa değiştirilir. Çok basit, MKYK toplanır, 'arkadaşlar şöyle şartlar var ne diyorsunuz, kaldıralım mı? 'Kaldıralım' derlerse kendi içinde yapılacak bir şey. Hiçbir kanun maddesi, anayasa maddesi değil, tüzük maddesi. Parti karar vermiş, gerekirse kaldırır. Seçime giderken şartlarda bir değişiklik seçilirse parti bu konuda yeni bir karar da verebilir diyorum. Bir kapıyı bir miktar açık tutmak için bu sözleri söylemiştim."