GüncelTimes'ten bir belgesel!

Erzurum'da 2. sayısı yayınlanan GüncelTimes dergisi, eski kabadayıları gündeme taşıdı. İşte o kabadayılar...

Erzurum Güncel- Erzurum’un koruyucuları; Eski Kabadayılar! Kabadayı:Korkusuz, iyi dövüşen, kendisine özgü namus kuralları olan, babayiğit, iyi ile kötüyü ayırmasını çok iyi bilendir. Haklıya haklı, haksıza haksız diyebilen, bel kıvırma, gerdan kırma, el etek öpme nedir bilmeyen, ihaneti telaffuz dahi etmeyen, insana insanca bakabilen, öfkesini göstermeyendir. Doğru sözlü, güler yüzlü, sözünde duran, karşısındakini dinleyebilendir. Raconu ise verdiği sözün kölesi olabilme halkın yanında durabilmedir.Erzurum’da bir zamanlar yaşamış esaslı kabadayılar için geçerli yazılanlar. Hani cepken giyen, silahını göstermemek için yaz kış ceketle gezen, boynu muskalı, eli tespihli, kavgadan çekinmeyen, mecbur kalmadıkça da kavga etmeyen, zayıfı ve ahlaklı kimseleri koruyan, dürüstlüğü ile mahallelinin bir nevi hamisi olan lakabıyla anılan gerçek kabadayılardan bahsediyorum. Hasso, Kuşbaz Alaattin, Kara Yusuf, Kör Fuat, Fındıkçı Binali, Makinist Yusuf, Bahriyeli Cevdet, Godo Şeref, Dersim Ahmet, İrfan Pasin, Ekrem Avcıoğlu, Uzun Faho, Darto Selahattin, Turi Cemil, Kor Tahsin, Talebe Mustafa, Culfa Mustafa, Elektrikçi Zeki,Sucu Memmet, Sari Zeki, Kansas Selo gibi Erzurum’da kabadayılıkta nam salmış, tartılarak yürüyen, içkiliyken sokak aralarında yürümeyen, esrar, kumar gibi kötü alışkanlıkları olmayan, asla mahallesinde kavga etmeyen, birbirleri ile kavga edeceklerinde kiraladıkları faytona yada taksiye binerek şehir dışına çıkan, orada konuşup halelleşip veya kavga edip sonra barışarak geri dönen yiğitlerden bahsediyorum. Başları önde yürüyen, mahallesinin kızlarını bacıları yerine koyan, yetimi koruyan, kollayan, bilekleri kadar yürekleri de insanlıkları da güçlü olan, etrafına saygılı delikanlılardan bahsediyorum. İçki içenlerinin bile üç aylara ve Cuma günlerine saygı gösterip içki içmedikleri, birine para verirken arkasını dönerek parayı sayacak kadar edepli, haksız yere kalp kırmamak için çaba sarf eden saygılı, başı dik adamlardan bahsediyorum. Erzurum’da kabadayılık 1980’li yıllara kadar oldukça güçlü bir biçimde yaşanırmış. Hemen hemen her mahallenin bir kabadayısı varmış. Kabadayı deyip geçmeyin. Mahallenin kabadayısı bütün sorunlarla sıkıntılarla yakından ilgilenirmiş. Öyle ki yeri geldiğinde muhtarın, yeri geldiğinde mahalle bekçisinin görevini yaparmış. Mahallede hırsızlık olsa gelir o muhitin kabadayısını bulur hesabını ondan sorarlarmış. Yada bir fukara evlenecek olsa kabadayı zengin insanlardan onun için para toplar çeyiz dizermiş. İki kişi kendi arasında anlaşmazlığa düşse kavga etse, arabulucuk görevi yine kabadayıya düşer, tarafları o barıştırırmış. Hepsinin işi gücü varmış. Kimisi memur, kimisi işçi, kimisi esnaf. Müslüman Niyazi lakabıyla anılan Erzurum kabadayısı hamallık ederek geçimini sağlarmış. Hiçbiri tabanca, bıçak gibi silahları taşımazlarmış. Üzerlerindeki tek silah kısa sürmene çakısıymış. Hepsi bileğine yüreğine güvenen dağ gibi delikanlılarmış. Okumuşa, alime, din adamına, yaşlıya hürmet gösterir saygıda kusur etmezlermiş. Sosyal hayatın önemli karakterleri olan kabadayılar, memleket meselelerine de duyarsız kalmamış. İşgal yıllarında Gavurboğan mahallesindeki Hasso lakabıyla bilinen Kabadayı Hasan, mahallesini organize ederek ciddi kahramanlıklar göstermiş. Ermeni çetecilerini, Rusları mahallesine sokmamış. Bir komutan edasıyla direniş göstermiş. Hasso öyle baba yiğitmiş ki; Rusların eline geçtiğinde asılması için kalenin içinde darağacı kurulmuş. İdam sehpasına çıkarılan Hasso’nun boynuna takılan urgan tam üç kere kırılmış. Rus komutanlar bile böylesi bir yiğidin idamına üzülmüşler. Kabadayılık kültürü uzun yıllar Erzurum’da yaşatılmış. Şehir şövalyeleri kabadayılar 1980’ lerin sonlarına kadar mahallelerine dolayısıyla Erzurum’a hizmet etmiş. Bugün 90 yaşına merdiven dayamış Ekrem Avcıoğlu, İrfan Pasin ve onlardan sonraki jenerasyon Kansas Selahattin ile kabadayılık kültürünü konuştuk. Geçen her yıl kabadayılığın dejenere olduğundan yakınan ihtiyar delikanlılar, “ hani bir söz var ya tüfek icat oldu, mertlik bozuldu” diye. İşte tam da öyle. Tabanca delikanlının beline girdiğinden beri artık ne yüreğine, ne bileğine güvenen delikanlılar kalmadı” diyerek sohbete başladılar.“ Sizin döneminizde delikanlılık, kabadayılık ne demekti? Bize biraz anlatır mısınız?” diye soruyoruz. Okkalı bir cevap geliyor 90 yaşındaki Ekrem Avcıoğlu’ndan; “Kimsenin kalbini kırmamaya özen gösteren, birbirinin elinden tutan, yetimi, eziği kollayan, yediren içiren, bileği dönen adamdır delikanlı” diyor ve devam ediyor “ Yeri geldiğinde elbette ki kavga ederdik. Ama her kavganın sonunda barışır öpüşürdük. İki delikanlı kavga edecekse faytonlara biner, ya Türbe Deresine, ya Araplar Düzü’ne yada Kombina altına gider kavga ederdi. Kavga orada biterdi. Yenilen yenenin elini öper ve yenende genelde elini öptürmezdi. Şehre döndüklerinde ‘kim yendi’ diye soranlara ikisi de karşıdakinin ismini verirdi. Ola ki kavgada yaralanan biri olsa diğeri onu hastaneye götürür. Hastanede tedavi gördüğü sürece mahallenin yaşlılarıyla evine iaşesini gönderirdi. Dövdüğü delikanlının evinin önünde nöbet tutar, ola ki düşmanı vardır o yokken yakınlarına bir kötülük etmek isteyen olur diye ailesinin başını beklerdi.” “ Eski Kabadayıların özel hayatı nasıldı? Kız sevmeleri, eğlence dünyaları” diye sorunca bu kez İrfan Pasin anlatmaya başlıyor. “ Bir kere kabadayı kendi mahallesindeki kızları kardeşi gibi görürdü. Çoğu zaman bir evde düğün var kızı evleniyor denilse mahallede şaşırırdık. Bu evde gelinlik kız mı var diye sorardık. Mahallemizin kızlarına asla bakmazdık. Bu bir kültürdü. Delikanlı sevdi mi de tam severdi. Gönüllerinde sevdiklerine karşı şakası olmayan adamlardı hepsi. Eğlence dünyasına gelince o dönemler Erzurum’da 8 tane saz vardı. Bu sazlara gidilirdi. Ancak herkes ölçüsünü bilirdi. Ölçüyü kaçıran olmazdı. Mesela benim yakın arkadaşım Dersim Ahmet hep iki kadeh içerdi. Fazlasını sürmezdi ağzına. ‘Beni sarhoş görmesinler, sallanırken, ağzım dolaşırken görmesinler’ derdi. Belli başlı yerler vardı, Tophane Gazinosu, Sefa Oteli Pastanesi, Köşk Çay Bahçesi gibi. O mekanların da oturup kalkma raconları vardı. Yine bir gün Tebriz Kapı semtindeki meyhaneye gittik. Ben ve Kara Yusuf. İçeriye girdiğimizde iki kişi tartışıyordu. Bir anda biri bıçak çekti. İkimizde o bıçak çekenin üzerine atıldık. Dışarı çıkardık. Elinden bıçağını aldık ve azarladık. Tartışırken bıçak çekilmez dedik. Bizim zamanımızda bıçak, tabanca yoktu. Bir tek sürmene çakısı vardı cebimizde onu da ancak beş altı kişi pusuya düşürüp saldırdığında kullanırdık. Zaten küçük bir çakı ne zarar verebilir ki.” “Bu gün dizilerde kabadayılar var nasıl buluyorsunuz bu dizileri. Yada Erzurum’da o eski delikanlıları örnek alan gençler var mı?” diyoruz. Kovboy filmlerini çok izlediği için Kansas lakabını alan eski kabadayı Selahattin giriyor söze. “ Dizilerdekileri beğenmiyorum. Caniliğin adı kabadayılık olmuş. Asan, kesen adam öldürenleri kabadayı diye dizilerde gösteriyorlar. Buda gençlere kötü örnek oluyor. Çek senet tahsil eden, iş takibi yapan, tefecilik yapan insanlar nasıl kabadayı olur? Kabadayı yiğittir. Kendisinden ve Allah’tan başka kimsesi yoktur. Kavgaya tek girer. Mekan basmaz. Tehdit etmez.” diyor. Erzurum’da kaybolan bir kültür kabadayılık. Omuzlarında ceketleri, cepkenleri, her zaman jilet gibi ütülü pantolonları, boyalı ayakkabıları, ellerinde tespihleri ağızlıkları, nevi şahıslarına münhasır karakterleriyle tarihin tozlu sayfalarında ki yerlerini aldılar Şehir Şövalyeleri. GüncelTimes

Erzurum Haberleri