Ha Netanyahu ha bunlar!

Mehmet ŞENER

“Oynatmaya az kaldı, doktorum nerde?”

Şarkıcı Fatih Erkoç, yıllar önce böyle seslenmişti. Gerçi aynı şarkıda “… bir kız yüzünden” diye devam ediyordu. Bugün biz o dizeyi, “…bu gidişat yüzünden çıldıracağım” şeklinde değiştirsek hiç de abes kaçmaz…

Ha Netanyahu ha bunlar!

İnsanlık düşmanı cani Netanyahu, çocuk, kadın, yaşlı ve hasta demeden aylardır Müslümanları katlediyor. Netanyahu bu soykırımı, Siyonist emelleri uğruna işliyor. İstanbul’da ise, “Yenidoğan Çetesi” sırf daha çok para için aynı şeyi yaptı: Bebekleri katletti.

Bir düşünür, “Vicdan, insanın içerisindeki Tanrıdır” demiş. Eğer o Tanrı, insan eliyle kovulmuşsa; zalimin ve katilin adı ister Netanyahu olsun isterse bilmem ne…

Türkiye’nin içerisinden geçmekte olduğu bu cinnet hali hiç mi hiç hayra alamet değil.

Şehirlerimiz hele de İstanbul, Vahşi Batıya tur bindiriyor!

Fazladan bir de şunlar var:

Cinayet…

Soygun…

Kavga…

Uyuşturucu…

Dört bir yanda cirit atan suç çeteleri…

Haraca bağlanan esnaf…

Malına çökülen iş insanları…

Bankaları bile sollayan tefeciler…

Gıda ürünlerinde sahtecilik…

Sağlıkta bebek cinayetleri ve devasa yolsuzluklar…

Toplumsal bir cinnet hali değilse bu, yaşadıklarımız nedir peki?

Aslında normal bir süreç, sadece medya mı abartıyor?

Ya da bu olup bitenlerin yegane müsebbibi sosyal medya mı?

Terör eylemlerinin yerini artık kadın cinayetleri, cinsel istismar ve öldürülen ya da kaybolan çocuklar aldı.

İşte kaç günden beri manzara-i umumiye ortada:

Türkiye adeta film gibi izliyor:

“Yenidoğan Çetesi, bilenen 12, tespit edilemeyen kim bilir kaç bebeği öldürmüş.

Sağlık Bakanlığı’nı milyarlarca lira dolandırmış. Yetmemiş, bebeği ölen aileleri bile soymuş.

Başka şehirler de var, ama özellikle İstanbul adeta özel hastane cenneti!

Her semtte değil, her sokakta bir ve birden çok sözde özel hastane var!

Çoğu da ruhsatsız, kaçak ve merdivenaltı…

Ama bu hastaneler nasıl beceriyorsa beceriyor, bir şekilde devleti çatır çatır soyuyor!

İnsanları daha çok para uğruna öldürüyor, bebekleri katlediyor.

Günün sonunda yakalanıyorlar belki…

Vatandaşın o ihbarı olmasaydı ne olacaktı pekii?

Yanlarına kar kalacaktı elbette…

Neyse ki…

Büyükçekmece Adliyesi’nde görevli savcı Yavuz Engin namında bir babayiğit var.

Şikayetin üstüne gitti, tehditlere rağmen soruşturmayı derinleştirdi.

Sonuç ortada:

Suça bulaşmış onlarca hastane, cinayet zanlısı yüzlerce sanık ve yitip giden masum canlar…

Vurgun yapılan milyarlar da cabası…

Bu gelişmeleri izlerken, yıllar öncesine gittim…

FETÖ terör örgütünün vaktiyle Erzurum’da bir hastanesi vardı.

O sıralar, teröristbaşı “Hoca Efendiydi”. Bir selamı, devlet adamları ve siyasetçiler indinde emirdi, hem de ulu bir emir!

Neyse…

Erzurum’daki o özel hastane için şehirdeki tüm kamu kurumları seferber olurdu.

Kimi çevre düzenlemesini yapardı, kimi yollarını asfaltlardı, kimi ek trafolar kurardı!

Erzurum’a resmi program için gelen bir bakan, valiliğe gitmeden önce bu hastaneye uğrar, orada hoca efendisine bağlılığını medya aracılığıyla ilan ederdi.

O hastane,  vatandaş üzerinden devleti öyle bir soyardı öyle bir soyardı ki, bugünkü parayla onlarca milyar lirayı geçer…

Lakin hiçbir üst düzey devlet yetkilisi yahut da hükümet mensubu çıt çıkarmazdı.

Hastalara şifa dağıtıyorum ayağına hem devleti hem vatandaşı çaputlara sardı.

Bugün…

Türkiye’de birbirinden kaliteli onlarca şehir ve üniversite hastanesi olmasına rağmen bu sahte özel hastaneler itibar görüyor!

İyi ve namuslu olanları tenzih ediyorum. Zaten onlar bu kategoride değiller.

Rabbim akıbetimizi güzel kılsın…

Zahir…

“Toplumsal çöküş” dedikleri bu…

Dört bir taraf lime lime dökülüyor.

Bu arada devlet de saniye boş durmuyor, uyumuyor, görmezden gelmiyor.

Buna rağmen gidişat ortada…

“Bu, mili güvenlik sorunudur” diyenler, günden güne haklı çıkıyorlar.

Toplumsal cinnet, beka sorunu değilse nedir o halde?

Eskiden birisiyle kavga etmek isteyen adam bahane üretirdi:

“Niye kaşın üstünde kara var?”

Şimdi aynı kimse, “Niye kaşın var” deyip, cevabını almadan çekip öldürüyor!

Bilim insanları şimdi devreye girmeyecek ve toplumsal bir reçete sunmayacaksa ne zaman…

Bu süreç, artık polisin ve yargının konusu olmaktan hızla uzaklaşıyor.

Çünkü:

Virüs öldürücü biçimde yayılıyor.