Ünlü Kürt siyasetçi ve Şeyh Said'in torunu Abdulmelik Fırat, demokratik açılım ile 'ülkenin bölüneceği' yönündeki endişelere katılmadığını söyledi. Fırat, demokratik açılıma Kürtler kadar Türklerin de ihtiyacı olduğunu vurguladı. Devletin 80 yıldır uyguladığı yanlış politikalara ve 25 yıllık PKK terörüne rağmen Kürtlerin ayrılma gibi bir isteğinin olmadığına işaret eden Fırat, iki halkın iç içe yaşamasının bunun somut örneği olduğunu kaydetti. Fırat, bunda en önemli etkenin, iki halkın birbirlerini 'Müslüman kardeşimiz' olarak görmeleri olduğuna dikkat çekti. Hastalığı sebebiyle oğlu Mahmut Fevzi Fırat yardımı ile Orhan Yıldırım'a konuşan Fırat, demokratik açılım ile hem Kürt sorunun hem de PKK terörünün biteceğine inandığını ifade etti. Demokratik açılım sayesinde ülkede jakoben anlayışın da değişeceğini iddia eden Fırat, "Bunlar kendilerini ülkenin kurucusu gibi görüyorlar. 'Ben bu ülkenin kurucusuyum, bu devlet bizimdir' diyorlar. Bu yüzden ülkede bazı şeyler yapanları hizaya getirirler. Topluma üsten bakarlar. Bir elleri yağda bir elleri baldadır. Toplumsal mühendislikler yaparlar. Türkiye'deki bütün sıkıntıların altında bu anlayış yatıyor. Açılım sayesinde bu anlayış da değişecek." dedi. TÜRKLER VE KÜRTLER AYRILMAZ Fırat, Kürtlerin ayrılacağı iddialarına tepki gösterdi. İki halktan özellikle bazı kesimler arasında önyargıların olduğunu ancak bunun asla bölünmeye sebep olacak bir durum olmadığını ifade eden Fırat, şöyle konuştu: "Karşılıklı bir güven sorunu var. Çünkü 25 yıllık bir itiş kakış var. Kimisi savaş diyor bu sürece. Ama enteresandır, iki halk arasında bir problem yok, düşmanlık oluşmadı, yaşanmadı. 40 yıl önce ne bir Kürt bir Türk hakkında ne düşünüyorsa bugün de aynı kanaati taşıyor. 'Benim Müslüman kardeşimdir' diyor. Bu çok önemli bir kredidir. Bu yok olmaz. Ama bu kredi yeterince değerlendirilmiyor. Eğer bu olmasa bu ülke çoktan bölünmüştü. En büyük sebebi budur. 1000 yıldır beraberiz diyoruz. Neden diyoruz? Çünkü Kürt ile Türk'ün birbirine düşman olmamasının sebebi budur. Bizi bir arada tutan başka şey var mı? Dil farkı, anane ve töre farkı var. Ama dinin etkisi ile evlenmişler, ticaret yapmışlar, komşuluklar kurmuşlar. Bunun en önemli sebebi aynı dine inanmalarıdır. Birlikteliklerinin sebebi budur. 25 yıldır PKK'ya rağmen bu birliktelik bozulmadı." Fırat, ülkenin terörle değil, insanların şiddet ve baskı altında tutulmasıyla bölüneceğini ileri sürdü. Demokratik açılım ile ülkenin muhtemel bir bölünme ve iç çatışmadan kurtulacağını anlatan Fırat, "Ama devlet artık bu jakoben tavırdan vazgeçmez, aklını başına almazsa, hem dilini hem de dini baskı altında tutarsanız, işte o zaman ülke bölünme riski taşır. Devletin artık halkı ile barışması lazım. Bu toplum bilmez, başıbozuktur, ben sevk ve idare edeceğim anlayışı değişmesi lazım. Bu anlayış sadece Kürtlere karşı değil, toplumun tümüne karşı var. Bu anlayıştan Türkler de memnun değil. Bunun için açılım Kürtler kadar Türkler için de gerekli." şeklinde konuştu. MUHATAPLIK MESELESİ Fırat, DTP'nin muhataplık konusundaki tavrını da eleştirdi. Gelinen noktada DTP için Öcalan'ın muhatap alınmasının Kürt sorununun çözümünden daha önemli bir konu olmaya başladığını öne süren Fırat, "DTP çok ili biliyor ki kamuoyu Öcalan'ın muhatap alınmasını kaldırmaz. Ama DTP bunu söylemiyor. Özgür iradesini ortaya koyamıyor. Kendi içlerinde kaosa neden olur. Onun için PKK için öncelik Kürt halkı değil. Gerçekten Kürt sorununu çözmek isterseniz, Öcalan Kürt halkından sade bir ferttir. Onlara göre her şey olabilir ama 20 milyonun talepleri, sorunları var. Hangisi önemli? 'Çözülsün de ne olursa olsun diyemiyorlar. Öcalan muhatap alınmazsa 'bu sorun çözülmesin' mantığı var. Bu ısrar süreci akamete uğratmaz ama zarar verir. Aşırı giderseniz, demek ki çözümden yana değilsiniz ya da yanasınız ama muktedir değilsiniz." değerlendirmesinde bulundu. Fırat, birilerinin ısrarla Öcalan'ı dayattığını, bunun altında ise kontrollü bir Kürt önderi yaratma düşüncesi olduğu görüşünü savundu. Fırat, devletin bir muhatap arayışına girmesine gerek olmadığını belirtirken, 'Devletin muhatap alma konusunda çok iyi bir çalışmanın içinde olması lazım. PKK ile ilgili devletin elinde resmi belgeler var. PKK'nın Çubuk Barajı'nda kurulması ve MİT ile ilişkisi gibi. Bu domino etkisi yapar. PKK NATO konsepti üzerine kuruldu. Ama Türkiye artık bu konuda iradesini ortaya koysun. Defterleri ortaya döksün. Devlet, 'benim muhatabım kendi vicdanımdır' desin." şeklinde konuştu. KİMSE ENDİŞE ETMESİN KÜRTLER BU ÜLKEYİ BÖLMEZ Fırat, çözüm sürecinde Kürt sorunu ile PKK'nın mutlaka ayrı ayrı ele alınması gerektiğine işaret etti. Aksi halde en masum bir demokratik talebin bile terörle PKK ve İmralı ile irtibatlandırılacağını ifade eden Fırat, şöyle devam etti. "Bugüne kadar Kürtlerin her seferindeki talepleri 'ülkeyi bölersiniz' gerekçesiyle karşı çıkıldı. Onun için PKK ile Kürt meselesini ayırmak lazım. Bu yapılmazsa şartlanmışlık psikolojisi ile her türlü hak ve özgürlük talebine bölünme endişesi ile karşı çıkılacak. Kürt açılımı denilince akla önce hemen Abdullah Öcalan ve PKK geliyor. Oysa PKK'da Kürt halkının aklı, töresi, örf ve âdeti yok. Dağ başına gidene ilk önce kod ismi veriliyor. İnancından anne ve babasından kopartılıyor. Tamamen örgütün emrinde bir robot oluyor. Kendi akademilerinde, Kürtçe konuşmuyorlar. Bunların Kürtlükle bir ilgisi yok. PKK nedeniyle Kürt halkına yönelik çok kötü bir imaj oluştu. PKK 4 milyon insanın göç etmesine yol açtı. Kimse onların yaşadığı sorunları sormuyor. Üstelik şehirlerde bütün kirli ve ayak işlerini bu çocuklara yaptırıyorlar. Bazı kesimler Kürtlerin sorunlarını çözecek olan demokratik süreci gem vurmak için PKK'yi bahane ederek engellemeye çalışıyor." Fırat, demokratik açılımın zarar görmemesi için MHP ile CHP'nin sürece dahil edilmesinin şart olduğunun altını çizerken, "AK Parti dışında partiler, toplumdaki bazı endişelerden bir pay çıkartmaya çalışıyorlar. Bunun için mutlaka bu iki partinin demokratik sürece dahil edilmesi lazım." yorumunda bulundu.ERZURUM SİYASETİ BURADA