Erzurum Güncel- AHMET Şık’ın, “Kahrolsun istibdat, yaşasın özgürlük” diye bitirdiği savunması mahkeme salonundaki izleyiciler tarafından ayakta alkışlandı. Mahkeme Başkanı, “Ne yapıyorsunuz. Şov yeri mi burası?” diye müdahale etti. Ahmet Şık savunmasında özetle şunları söyledi:
“45 yıllık geçmişi bulunan Gülen Cemaati’nin, ilk 30 yılda tamamladığı devlet içindeki yatay örgütlenmesinin dikey bir gelişim seyri izlemesi ise son 15 yılda tamamlandı. İktidarına gayrı resmi ortak olduğu AKP hükümetinin sağladığı olanaklarla Gülen Cemaati’nin, adeta devleti kendisine paralel hale getirmek için önünde engel kalmadı.”
“Cemaat, polis ve yargı teşkilatları ile ordudaki operasyonel birimlerde hayli güç biriktirmişti. AKP iktidarıyla birlikte stratejik mevki ve makamlara yerleşmek de zor olmadı.”
“Doğru ifadesiyle söylersek, Gülen Cemaati’nin devlet ve toplum için en tehlikeli hale gelecek güce erişmesinin en büyük sorumlusu, “Ne istedilerse veren” ve “yaptığı yardımlar için af dileyerek” suçunu da itiraf eden Erdoğan ve 15 yıldır tek başına iktidar olan AKP’dir. Dolayısıyla 15 Temmuz kalkışmasının da sorumluları arasındadırlar.”
“TSK içerisinden Gülen Cemaati mensubu olmayan çok sayıda subay tasfiye edildi. Tutuklanmaktan kurtulanların terfileri bile çeşitli haysiyet cellatlıklarıyla engellendi.”
“1985-2003 arası 400 personel TSK’den ihraç edildi, AKP döneminde tek bir ihraç olmadı.”
“25 Ağustos 2004’teki MGK’da “Fethullah Gülen Grubunun Faaliyetlerine Karşı Alınması Gereken Tedbirler” başlığıyla, Cemaat’e karşı bir eylem planı hazırlanması tavsiye kararı olarak TSK yönetimi tarafından AKP hükümetine bildirilmişti. Dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da ‘10 yılda MGK’de kabul edilen hiçbir şey hayata geçirilmediği gibi biz; dindarları, dini grupları mağdur edecek hiçbir şeyi hayata geçirmedik. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin işlevselliğini biz ortadan kaldırdık’ demişti.”
“Herkesin cemaate biat ettiği dönemde kitabımın adı “İmamın Ordusu”ydu.”
“Tarih bir kez daha bizden yana. Dolayısıyla Cumhuriyet’ten bir illegal örgüt, bizlerden de terörist çıkartamayacaksınız. Söylediklerim bir savunma ve ifade değildir. Aksine bir ithamdır. Bizlere yönelik bu operasyon düşünce ve ifade hürriyetini, basın özgürlüğünü hedef alan bir programdan başka bir şey değildir. Kimi yargı mensupları da bu programın linççileri olma görevini üstlenmişlerdir.”
“Gelişmiş demokrasilerde yargı hukukun evrensel normlarıyla hareket eder. Adaleti sağlamakla görevli belirleyici bir güçtür. Ancak Türkiye’de yargının kimi mensupları bizahati adaletin mezar kazıcıları olmuşlardır. Hukuktan hak, adalet, vicdan ve liyakati çıkarttığınızda geriye kalan neyse, Türkiye yargısı şu an odur. Sizden hiçbir talebim olmayacak. Ancak sizi bir zırh gibi kuşatan üzerlerinizdeki cübbelerin insan hayatından ve özgürlüğünden yapıldığını söylemekle yetiniyorum. Cumhuriyet Gazetesi’nde aradığınız örgüt, siyasi parti kılığında ülkeyi yönetiyor. Sahibinin sesi olmuş medyası da bu organize kötülük örgütünün yalanlarını gerçekmiş gibi sunuyor.
KIZIMA BIRAKACAĞIM MİRAS
Gazetecilik faaliyetlerinin suç olarak gösterilmeye çalışıldığı bir operasyona karşı söyleyeceklerim bundan ibarettir. Hiçbir şekilde savunma değildir. Bunu gazeteciliğe ve mesleğimin etik değerine hakaret sayarım. Çünkü gazetecilik suç değildir. Gazetecilik faaliyetlerini suçlama konusu yapmak totaliter rejimlerin ortak özelliğidir. Tecrübemle biliyorum ki, mesleki faaliyetleri nedeniyle her siyasal iktidarın ve her dönemin kötüsü, suçlusu olmayı başardım. Ve kızıma bırakacağım bu mirastan gurur duyuyorum. Biliyorum, bu iktidarın da, yargısının da benimle ilgili sorunları var. Çünkü gazetecilik yapmaya çalışıyorum. Bugün Türkiye’de yaygın bir şekilde olduğu gibi siyasal iktidara, çeşitli güç odaklarına değil, hakikatin yüzüne sırtımı dayayarak gazetecilik yapıyorum.”
GAZETECİLİĞİ YARGILIYORSUNUZ
Burada 3 gündür yargılama yapılıyor. Bu mahkemenin konusu olmayan vakıf seçimindeki usulsüzlük iddialarını bir yana bırakarak söylüyorum. Soruların hepsi şöyle başlıyor. Şu haberde, şu söyleşide, şu başlıkta, şu yorumda, şu fotoğrafta. Siz burada gazeteciliği yargılıyorsunuz. Kimse bize terör örgütüne yardım yataklık edildiğinin davası olduğunu söyleyemez.
KAHROLSUN İSTİBDAT, YAŞASIN HÜRRİYET
“Bu karanlık günlerde ihtiyacımız olan, daha fazla hakikat kaybı değil her şeyden çok gerçeklere ihtiyacımız var. Bunun için bir bedel ödemek gerekiyorsa da ama sanmayın ki bu bizi korkutuyor. Çünkü bu zorbaları en çok korkutanın cesaret olduğunu biliyorum. Zorbalar da şunu bilsin ki, hiçbir zalimlik tarihin akışını engelleyemez. Kahrolsun istibdat, yaşasın özgürlük.”
ŞOV YERİ Mİ BURASI?
Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ, Şık’ın savunması izleyiciler tarafından alkışlanınca, “Ne yapıyorsunuz. Şov yeri mi burası? Salonun düzenini bozuyorsunuz. Ne demek bu?” diye bağırarak salonu susturdu.
‘40 YILDIR FETÖ’YLE MÜCADELE EDİYORUZ’
İSTANBUL 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın üçüncü gün duruşmasına Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve Cumhuriyet yazarı Hakan Kara’nın (Karasinir) savunmasıyla başlandı. Kara savunmasında özetle şöyle dedi: “FETÖ’yü tanımam. FETÖ ile çekilmiş bir fotoğrafım yok. Onunla aynı sofrada yemek yemedim. Pensilvanya’ya hiç gitmedim. Ne benim ne ailemin boğazından FETÖ’nün tek bir kuruşu geçmedi. Tescilli FETÖ’cü Hüseyin Gülerce tanık, bense burada sanık koltuğunda oturuyorum. AKP ile FETÖ’cülerin yakınlığını Türkiye’de bilmeyen var mı? FETÖ’ye her türlü desteği verenler, 15 Temmuz’un taşlarını döşeyenler Cumhuriyetçiler değildi. Türkiye’de FETÖ ile en çok mücadele eden gazete Cumhuriyet’tir. 40 yıldır FETÖ ile mücadele etmektedir. Dün FETÖ’cüler Cumhuriyetçileri Ergenekonculukla suçlayıp hapse attılar. Bugünse Cumhuriyetçiler FETÖ’cü diye hapisteler. Amaç aynı: Tüm muhalif sesleri susturmak. FETÖ hangi tarihten itibaren suç örgütü sayılıyor? 2013 eylül ayında Ahmet Davutoğlu, Gülen’i ziyaret etti. Suç mu işledi? FETÖ 24 Ekim 2013’te Zaman gazetesine ilan vermiş. Şifa dileyenlere teşekkür listesinde dönemin Cumhurbaşkanı Gül, Başbakanı Erdoğan yer alıyor. Onlar da suç mu işlemiş oldular?”
Hürriyet