Erzurum Güncel- İşte o yazı...Başta Palandöken olmak üzere gazetelere yansıyan habere göre, Sezen Aksu’nun, “Sarı Gelin” türküsünü, Ermenice okuyacağı iddiası, ortalığı fena halde karıştırdı.Başını Erzurum Girişimci Kadınlar Derneği’nin çektiği protestocular anında kıyameti kopardılar:“Sarı Gelin türküsü bir Erzurum türküsüdür. Sezen Aksu, bu türküyü Ermenice okursa hayatının en büyük yanlışını yapmış olur. Haddini bilmek zorunda!”Zekiye abla kızacak ama ben bu meselede tam tersi bir düşünceye sahibim.Önce bir durum tespiti yapalım.Sarı Gelin türküsü, iliklerine kadar bir Erzurum türküsüdür. Ne Sezen Aksu, ne de bir başkası bunun aksini zaten savunmuyor.“Sarı Gelin Ermeni türküsüdür” demek ayrı, Ermenice söylemek apayrı şeydir. Sezen Aksu, “Sarı Gelin Ermeni türküsüdür” demiyor, söylerse eğer Ermenice söyleyecek. Tıpkı Şenay Bulut’un, Nilüfer Akbal’ın, Kardeş Türküler Grubu’nun ve Knar Topluluğu’nun söylediği gibi… Daha doğrusu bugüne kadar, Türk ve yabancı onlarca sanatçı nasıl söyledi ise, Aksu da söyleyebilir. Bunun önünde yasal bir engel yoktur. Bir türkünün bir yöreye ait olması, o türkünün başka lisanlarda söylenmesine mani değildir.Gerçek şu ki, Sarı Gelin’i meşhur eden kişi sanatçı Yavuz Bingöl’dür. Yılmaz Karakoyunlu’nun eserinden beyaz perdeye aktarılan “Salkım Hanımın Taneleri” filminde Yavuz Bingöl, Sarı Gelin’i Aşkale’de söylemişti. O filmi izlemiş olanlar, o sahneyi hatırlayacaktır. Bir Türk onbaşısı tren vagonunda Sarı Gelin’i söylüyor, Varlık Vergisi’nden ötürü, Aşkale’ye demiryolunda zorunlu olarak çalışmaya gönderilmiş olan bir Ermeni tüccar da kavalıyla eşlik ediyordu.Bugün neredeyse Erzurum’un milli marşı olan Sarı Gelin, o güne kadar mahalli bir türkü olmaktan öteye geçememişti. Rahmetli Raci Alkır’dan, Mükerrem Kemertaş’a kadar belki onlarca sanatçımız tarafından, binlerce kez söylenmiş olmasına karşın, bugünkü şöhretine ulaşamamıştı.Sarı Gelin’in gerçek hikayesini aslında kimse bilmiyor. Bazı dostlar zorlama yakıştırmalarda bulundular ama işin tam olarak doğrusu nedir bilinmiyor. Çünkü yazılı bir kayıt yok. Mümkün ki bu muhteşem eseri, bir Türk de yapmış olabilir, bir Ermeni de… Çünkü bu coğrafyada birlikte yaşıyorduk. Ermenilerin bizden, bizim de Ermenilerden etkilenmemiz kadar doğal bir şey olamaz. Zaten sanat ve kültür böyle gelişmiyor mu?Eskiden beri dillendirilen bir iddia vardır. O iddiaya göre, “Sarı Gelin bir Ermeni türküsüdür.”Bendeniz Erivan’da, Sarı Gelin’i Ermenice dinlemiş ve çok da beğenmiştim. Biz nasıl ki “Sarı Gelin bizim türkümüzdür” diyorsak, Ermeni de aynı şeyi söylüyor.Ne Ermeniler bu eserin kendilerine ait olduğuna dair tapu gibi bir kanıt koyabiliyor, ne de biz… Kesin olan şu ki, Sarı Gelin, Erzurum’u anlatmaktadır ve Erzurum’da yaşanılan kara sevdanın, zakkum gibi acı olan hikayesidir…Ermeniler, tehcirle Erzurum’u terk edene kadar, asırlarca birlikte yaşadık. Çok yüksek ihtimalle kız alıp kız verdik, ortak ticaret yaptık, aynı iklimi paylaşıp, aynı havayı soluduk.Asırlar süren bu birlikteliğin sonucunda, elbette ki müşterek bir kültür ve sanat oluştu. Erivan’da özellikle yaşlı Ermenilerin konuşmaları, neredeyse bizimkiyle aynı… Nasıl ki bu durum Erivanlı Ermeni’yi Erzurumlu etmiyorsa, Sarı Gelin’in Ermenice söylenmesi de, türkünün Ermeni eseri olduğunu göstermez.Zekiye abla (Çomaklı) çok duyarlı bir Dadaş’tır. Erzurum’u da bilir, Erzurum kültürünü de… Geçen yıl Devlet Demir Yolları’nın yayın organında, Erzurum kadınına dair son derece çirkin bir yakıştırma yapılmıştı. Zekiye Hanım, son derece haklı bir tepkiyle ortalığı öyle bir karıştırmıştı ki, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım özür dilemek zorunda kalmıştı.Fakat bu sefer ki çıkışı yerinde olmadı.Olmadı; çünkü Sarı Gelin’i pek çok sanatçı Ermenice okudu ve bu, Sarı Gelin’e halel getirmedi. Sezen Aksu da okusa bir şey olmaz…Fena mı, Erzurum bu sayede daha çok tanınıyor…Hani “marka şehir olalım” deyip duruyoruz ya, işte bir fırsat. Keşke Sezen Aksu gibi sanatçıların yanı sıra beynenmilel sanatçılar da okusalar, hem de hangi dilde okurlarsa okusunlar… Nasılsa türküde geçen Erzurum, Ervivan olmayacak!Şayet bu tepkilerin zamirinde, Ermenilerin; “Erzurum ve Doğu bizim topraklarımızdır” iddiasına bir gönderme var ise, kimse kusura bakmasın ama biz ne söylersek söyleyelim Ermeni diasporası zaten bildiğini okuyor.Çok fazla ciddiye almaya lüzum yok.Sarı Gelin bu coğrafyanın yanık bir namesi, yaşanmış acıklı bir hikayesidir.İster Ermeni biri bu eseri bestelemiş olsun, isterse Türk ne farkeder ki…İlhamı Erzurum olduktan sonra…En iyisi yazıyı güzel bir anekdotla noktalayalım:Atatürk Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Abdulkuddüs Bingöl’ün merhum babası Fakrullah Bingöl, Erzurum’un en bilinen vaizlerindendi. Rahmetli sekiz köşeli Elazığ şapkası takar, her daim takım elbise ve kravat giyinirdi. Son derece bilgili, alim ve hatip biriydi. O zaman yani 80’den önce, MSP’liler, Fakrullah Hoca’ya uzaktan uzağa “Kahrullah Hoca” derlerdi. Sebebi de hocanın Adalet Partisi’ne yakın duruyor olmasıydı.Birgün hocanın dostlarından biri, MSP’lilerin bu yakıştırmasını kendisine aktardığında Hoca aynen şöyle demiş:“Olsun gurban…Nasılsa Kahrullah’ın içinde de Allah lafzı geçiyor ya”Sarı Gelin’de o misal…Kim nece söylerse söylesin, “Erzurum çarşı pazar” demeyecek mi?