Mükerrem ağabeyi, seni camekânın arkasında görmüşler, pek bir mahzunmuşsun. Haklı
olarak intizar edip sonra da sormuşsun:
"Evvel sevip sonra terk eder misin?"
Mükerrem usta, yarım asrı aşan bir zamandır, içli sesiyle gönül paslarımızı silen; efendiliği, sanatçı kimliği ve hiç bozmadan koruduğu Dadaşlığı ile de kültür dünyamızı zenginleştiren bir güzel Erzurumludur.
Yavri yavri huma kuşu
yükseklerden seslenir.
Oğul, yar koynunda bir
çift suna beslenir.
Yavri kurban, sen ağlama
kirpiklerin ıslanır.
Ben ağlım ki belki deli gönül uslanır.
Yavri yavri sen bağ ol ki...
Ben bahçanda gül olim.
Layık mıdır, yanıp yanıp kül olim...
Yavri kurban sen efendi,
ben kapında kul olim..
Oy desinler bu da bunun kuludur.
Rahmetli Hulusi Seven'in derleyip, türkü dünyamıza kazandırdığı bu muhteşem eseri, bugüne kadar (bundan sonra da) onlarca, yüzlerce sanatçı seslendirdi. Kabul edelim ki, bu yürek sızlatan türkü, büyük sanatçı Mükerrem Kemartaş'la özdeşleşti.
Huma kuşu denildi mi, akla Mükerrem Kemartaş gelir.
Mükerrem usta, yarım asrı aşan bir zamandır, içli sesiyle gönül paslarımızı silen; efendiliği, sanatçı kimliği ve hiç bozmadan koruduğu Dadaşlığı ile de kültür dünyamızı zenginleştiren bir güzel Erzurumludur.
Şair Ali Akbaş, bir şiirinde ne güzel anlatmıştır, bizden olanları bize...
HUMA KUŞUMUZ
Yine duman almış Palandöken'i
Kerem et Mükerrem bir türkü söyle
Türküler bağrımda bir gül dikeni
Kerem et Mükerrem bir türkü söyle
Yükseklerde öten huma kuşumuz
Issız gecelerde can yoldaşımız
Sen söylerken göğe değer başımız
Kerem et Mükerrem bir türkü söyle
İşimiz yok bizim hasetle, kinle
Gam, kasavet dağıt gür nefesinle
Yüce endamınla yiğit sesinle
Kerem et Mükerrem bir türkü söyle
Dadaş göğümüze bir velvele sal
Ruhu coştur, çürük aklı yele sal
Birbirine girsin gerçekle masal
Kerem et Mükerrem bir türkü söyle
Bir şehir bilirim taşı kehribar
Erkeği Köroğlu, kızları Nigâr
Eyşahin bakışlı, edası kibar
Kerem et Mükerrem bir türkü söyle
Bir şehir bilirim iniş yokuştur
Çifte minaresi nakış nakıştır
Aşılmaz yolları borandır kıştır
Kerem et Mükerrem bir türkü söyle
Sen susarsan göğümüzü yas alır
Pasinler'i duman alır, pus alır
Türkülerle uzun yollar kısalır
Kerem et Mükerrem bir türkü söyle
Erenler yoldaşı Mehmet Çalmaşır
Bize maveradan haberler taşır
O söylerken bize susmak yaraşır
Kerem et Mükerrem bir türkü söyle
Kar erisin yaylalara göçülsün
Yamaçlarda mor menekşe açılsın
Ricâ et Râci'ye o da koşulsun
Kerem et Mükerrem bir türkü söyle
1966 yılında girdiği ses yarışmasını kazanarak TRT Erzurum Radyosu'nda sanatçı olarak profesyonel müzik hayatına atılan usta sanatçımız, o günden beri türkülere can verdi, kırgın gönülleri teselli etti, genç sanatçılara ilham oldu.
Büyük usta, 80 yaşına merdiven dayamış koca bir çınardır.
Dün kıymetli sanatçı hemşerimiz Yavuz Değirmenci ile telefonda sohbet ederken, O'ndan öğrendim.
Meğerse Mükerrem ağabeyi bir süreden beri hastaymış.
Uzun yıllardan beri yaşadığı İzmir'de sanatçı oğlu Tuncay ve ailesinin yanında, yakalandığı amansız hastalıkla savaşıp duruyormuş.
Hani, Üstat Necip Fazıl demiş ya...
"Allah, Resûl aşkıyle yandım, bittim, kül oldum!..
Öyle zayıfladım ki, sonunda herkül oldum."
Yavuz kardeşimin dediğine göre, Mükerrem ağabeyi de Herkül misali...
Mevlam; Şifa adından cümle çare bekleyenlere, içinde de bu muhterem büyüğümüze acil sıhhatler ihsan eder inşallah...
Anlayacağınız dostlar, artık Huma Kuşu'nun kanadı kırık...
On yıl kadar önce Mükerrem ağabeyi ile bir Almanya seyahatimiz olmuştu. Bir hafta boyunca birlikte gezdik, birlikte oturduk, birlikte yedik...
İlk kez o seyahatte yakından tanıma şansım olmuştu.
Hakikaten sesi gibi yüreği de coşkulu, içli ve tertemiz bir Erzurumlu...
"Göç göç oldu, göçler yola dizildi" dediğinde, yüreğimizin en katı yanı bile derin bir acı ile irkilmişti. Neyse ki, "Güzeller bezenmiş toya gider" derken de, aşka ve sevgiye olan inancımız yeniden dirilmişti.
Mükerrem ağabeyi, bu şehrin türkü hafızası, sanat birikimidir.