Erzurum Güncel- İşte o çok konuşulacak yazı...
Abiş Hopikoğlu adam gibi adam olmasının yanı sıra yürekli bir Dadaştır da…
Nerden icap etmişse etmiş Abiş Bey’e sormuşlar:
“Erzurumspor’a başkan adayı olacak mısınız?”
Öyle ya Süper Lig’e çıkmış bir takıma kim başkan adayı olmak istemez ki…
Hakkını yemeyelim, Abiş Hopikoğlu da ciddi piarı olan bir hemşerimiz.
Ülkenin en büyük holdinglerinde CEO’luk yapmış bir insan…
Yani hiç kimse çıkıp da “Birader bu Abiş Hopikoğlu nereden çıktı” diye soramayacağı biri…
Hal böyleyken Abiş Bey, tuzağa düşmüyor, kendisine atılan tüm pasları taca vuruyor.
“Hayır” diyor. “Başkanlık Hüseyin Üneş’in hakkıdır.”
Muhtemeldir ki İstanbul’daki Erzurumlular camiasında, Hüseyin Üneş ile Abiş Hopikoğlu abi kardeş mesabesindedir.
Bizim için şaşkınlık yaratan bir durum yok ortada…
Öyle ya biz kim bilir kaç zamandan beri “Ev danası öküz olmaz” deyişini kendi hayatımızın pratiklerine yerleştirmiş bir şehiriz.
Elin tavuğu oldum olası bize kaz görünmedi mi?
Biz anlıyoruz da anlamayanlar için bir alarm üretelim istedik.
Soru şu:
Kimler niye bu iki değerli hemşerimizi ve de kardeşimizi birbirine vurdurmak istiyor?
Erzurum kendi öz evladına ne yazık ki kırıcı ve yaralayıcı davranan bir şehir…
Memleket bizim, istesek de atamayız, istesek de yok sayamayız.
Ama kabul edelim ki, iklim şartlarından mıdır, rakımdan mıdır yoksa tarihte ortalama elli yılda bir işgale uğramamızın bıraktığı travmadan mıdır bilinmez…
Kendi eniğini yiyen pisik misali evlatlarımızı biçiyoruz, incitiyoruz, küstürüyoruz.
Erzurumspor Süper Lige çıktı.
Daha bu güzel gelişmenin mutluluğunu doyasıya yaşayamadan nedir Allah aşkınıza bu saçma sapan arayış…
Erzurumspor’un bir başkanı var…
Adam takımını şampiyon etmiş, bir üst lige çıkmasını sağlamış.
Yetmiyor mu bu kadarı ki, illa da bir başkanlık çekişmesi istiyorsunuz?
Her iki ismi de yakından tanıyorum ve her iki isimle olan hukukuma dayanarak söylüyorum:
Ne Abiş Hopikoğlu bu ucuz numaraları yer, ne de Hüseyin Üneş bu saçma tekliften ötürü Abiş abisine karşı tavır alır.
Ne demek istediğimi anlatmak adına gelin bir anekdotla bitirelim bu yazıyı..
1990’lı yıllardı, Ankara’da çok üst düzey bir devlet yöneticisi olan hemşerimizin odasında oturuyorduk. İki kişi girdi makama…
Biri, bir kamu bankasının genel müdürüydü, diğeri de o gün için çok büyük bir müteahhitti.
Laf lafı açtı.
Banka genel müdürü, o müteahhide, hemşerisi olan bir Karadenizli müteahhidi sordu.
Müteahhit, hemşerisini öve öve bitiremedi.
Neyse banka genel müdürü gittikten sonra, o hemşerimiz Karadenizli müteahhide sordu.
“Hakikaten o kadar yakından tanıyor musun?”
“Hayır dedi, Laz müteahhit. “Hiç tanımıyorum, değil mi ki benim hemşerim.”
Muhterem hemşerilerim…
Gelin ne Hüseyin’i Abiş’le yarıştıralım ne de kendi hemşerilerimiz arasına fitne sokmayalım.
Hüseyin de bizim, Abiş de…