Erzurum Güncel- Geçenlerde bir yabancı gazeteci, sohbet ederken şu soruyu sordu: “Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan neden ayrıldılar?” (Aslında bizde “boşanmak” anlamına gelen “divorce” fiilini kullandı ama Türkçe çeviri için “ayrılmak” fiili daha doğru geliyor.)Şaşırmam gerekirdi ama son dönemde birçok yabancının benzer sorularına muhatap olduğum için şaşırmadım. Meslektaşıma, abarttığını, böyle bir durumun söz konusu olmadığını, olması hâlinde bunun muhakkak yazılıp çizilmiş olması gerektiğini söyledim ve ekledim: “Belli ki beklentiniz bu yönde ama böyle bir şey olmayacak.”Fakat ne kadar kesin konuşursanız konuşun, içeride ve dışarıda Gül ile Erdoğan’ın yollarının ayrılmasını bekleyenlerin sayısı, üstelik Gül birçok durumda kendilerini hayal kırıklığına uğratmış olsa da azalmıyor, hatta arttığı bile söylenebilir. Çünkü:1) İçeride ve dışarıda değişik nedenlerle, genel olarak AKP iktidarından, ama özellikle Başbakan Erdoğan’dan rahatsız olanların sayısı katlanarak artıyor;2) Ama bu çevreler AKP’ye alternatif bir parti ve Erdoğan’a alternatif bir lider bulmakta hayli zorlanıyorlar;3) Bu noktada devreye “Erdoğan’sız AKP” formülü devreye giriyor;4) AKP içinde Erdoğan’ın yerini alabilecek ilk (ve belki de yegâne) isim olarak da akıllara Gül geliyor.Takas formülüEğer akla ilk gelen formül gerçekleşir, yani Erdoğan cumhurbaşkanlığı için aday olup kazanır, parti liderliği ve hemen olmasa da milletvekili seçildiğinde başbakanlığı Gül’e bırakırsa, “Erdoğan’sız AKP” beklentisi içinde olanlar büyük ölçüde tatmin olabilirlerdi. Fakat ilkin, çok arzulamasına rağmen başkanlık ya da yarı-başkanlık sistemi getiremeyeceğini anlayan Erdoğan’ın başbakanlıkta “güçlü” bir Gül yerine, denetlemekte çok zorlanmayacağı “düşük profilli” bir ismi tercih edeceği yorumları işleri karıştırdı.Ardından Gezi direnişi ve 17 Aralık süreci gibi iki kritik meydan okumaya muhatap olan Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkmak yerine, parti tüzüğünü değiştirip başbakanlıkta devam etmeyi (buna bağlı olarak da Gül’ün ikinci kez cumhurbaşkanı adayı olmasını) tercih edebileceği analizleri ön plana çıkmaya başladı.Bu ihtimalin güçlenmesiyle birlikte Erdoğan’dan rahatsız olan iç ve dış odakların onu siyasetten tam anlamıyla tasfiyeyi hedeflemeleri şaşırtıcı olmayacaktır. Ne var ki şu ana kadar yaşananlardan AKP liderinin gücünü tam olarak hesap edemedikleri anlaşılıyor. Yaptıkları bir diğer hesap hatası da, bana göre, düşük de olsa, Gül’ün de bu projenin içinde yer alma ihtimali bulunduğunu sanmaları. Daha önce de yazdım, ama tekrarlamak istiyorum:1) Gül, hükümet ile cemaat arasındaki savaşta olabildiğince tarafsız kalmaya çalışır ancak son tahlilde tercihini (eski) yol arkadaşları lehine yapar;2) “Erdoğan’sız AKP” senaryolarının bir yerine Abdullah Gül’ü monte etmeye çalışmak inandırıcı değil. Gül’ün, öncelikle Erdoğan’ı, ama aynı zamanda AKP’yi ve bağlantılı bir şekilde Türkiye’yi de zayıflatmayı hedefleyen bu türden senaryolara prim verebileceğini düşünmek onu hiç tanımamak anlamına gelir.Gül’ün rezervleri ve hareket alanıBütün bunlara rağmen Gül ile Erdoğan arasında çok temel konularda sadece üslupta değil özde de çok önemli görüş ayrılıkları olduğu ve bunların giderek arttığı da bir gerçek. Örneğin hükümetin HSYK tasarısında ısrar etmemesinde Gül’ün etkisi muhakkak olmuştur. Keza internete bir dizi yasak getiren yeni yasa, bu konudaki özel hassasiyetini bildiğimiz Gül’ü de rahatsız ediyor olmalı. Ne var ki Gül’ün çok geniş bir hareket alanı olmadığı da ortada. Yine de yapabileceği çok şey var ve bu noktada size Levent Gültekin’in şu yazısını okumanızı öneririm: