İhmalin şakası olmaz…

Mehmet ŞENER

Mezar taşıyla iftihar edenlerden olmadık, fakat mensubu olmaktan her daim mutlu olduğumuz şehrimizin tarihteki misyonunu ve günümüzdeki konumunu da ıskalamadık. Erzurum her ne kadar 80’li yıllarda başlayıp halen devam eden iktisadi ve kültürel erozyona duçar kalmış ise de, esasında bu ülke ve devlet için son derece stratejik bir öneme sahiptir.Bu önemi en iyi kavrayan kişilerden biri de Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Başbakan Erdoğan 11 yıllık AK Parti hükümetleri sırasında, Erzurum’u hep korudu ve kolladı, daha da önemlisi çok özel bir anlam yükledi. Gerçi bu durum, yerel siyasette ve bürokraside aynı derecede karşılık bulamadı ama Tayyip Bey’in özel ilgisi sayesinde Erzurum ciddi çapta kamu yatırımı aldı.Şu sıralar birbiri ardına bazı olumsuzluklar yaşıyoruz. Misal; Danıştay, ETÜ inşaatını durdurdu, Anıtlar Kurulu kent meydanına geçit vermiyor, müteahhit firma hastane inşaatını bırakıp kaçtı, kentsel dönüşümde kaplumbağa hızını geçemiyoruz ve şehir genelinde dişe dokunur bir yatırım yok…Bütün bunlar şehirde ister istemez psikolojik bir travmaya yol açıyor. Yerel siyasetçilerimiz yaklaşan belediye seçimlerinden ötürü, neredeyse bütün mesailerini seçim çalışmalarına ayırmış durumdalar. Bu da işlerin yürümesinde olumsuz bir etken oluşturuyor. Halbuki seçim süreçleri şehirlerde yeni hamlelerin doğması demektir. Nedense bizde tam tersi oluyor.Yerel yöneticilerimize tavsiyemiz, yönettikleri şehrin dününü ve bu ülke için ne ifade ettiğini çok iyi bilmeleridir. Bu kapsamda onlara şunu öneriyorum.Okumuş olanlar muhakkak hatırlayacaktır; İsmet Paşa’nın meşhur “Doğu Raporu”nda Erzurum’a geniş bir yer ayrılmıştır. Mustafa Kemal Paşa’ya sunulmak üzere, cumhuriyetin kuruluşundan sonra kaleme alınan söz konusu bu raporda, Erzurum için “...vatanın teminatı, Türkiye’nin gözbebeği” gibi birilerine göre, “hamaset” ölçüsünde görülebilecek iddialı ifadeler kullanılmaktadır.Tarihi bilmeden ne günümüzü iyi analiz edebiliriz ne de geleceğe yönelik güçlü ve kalıcı projeler üretebiliriz. Bu sebeple, başta mahalli yöneticilerimiz olmak üzere, bu şehir adına siyasete soyunmuş ve aktif biçimde siyaset yapan kişiler, hiç olmazsa cumhuriyet tarihini sentez yapabilecek boyutta bilmek zorunda. Aksi halde, Erzurum’un tarihteki stratejik ve jeopolitik önemi ıskalanmış olur. Mesele, yalnızca “askeri açıdan önemli” şeklinde sınırlı olsaydı, belki her kurum aynı çerçevede sorumlu olmayabilirdi. Ama işin bir de sosyal ve siyasi yanı var. -Ki, günümüzün geçer argümanları bakımından bu cephe çok daha öne çıkmaktadır.- Soğuk savaş döneminin geride kalmasıyla, Erzurum ve Türkiye için artık bir Sovyet tehdidinden söz etmek akıllıca olmayabilir; fakat Batı orijinli kimi senaryolar karşısında, Erzurum için sosyal ve siyasi gelişmeler olmadığı kadar önem kazanmaktadır.Bu şehrin iktisadi açıdan düzlüğe çıkması ve sosyal hayatın bu girdaptan kurtulabilmesi için daha nitelikli ve de feraset yüklü bir bakış açısına ihtiyacımız var. Şehir negatif yönde hızlı bir dönüşüm içerisinde... Demografik yapının endişe verici boyutta değişmesi, “çekirdek Erzurum”u öylesine erozyona uğratıyor ki, merkez-çevre ilişkisinde, çevrenin baskın bir hale geldiğini görüyoruz.Oysa İsmet Paşa, ta 1930’lu yıllarda, bu “sorun”a işaret ederek, “...Devlet Erzurum’un sosyal ve kültürel yapısını muhafaza için hiçbir fedakarlıktan kaçınmamalıdır” diyor. Şayet AB süreci nedeniyle aksi bir politika ve senaryo hayata geçirilmeyecekse, bu şehirdeki kamu kurumları ve tüm sivil örgütler bir “aksiyon projesi” ortaya koymalıdır. Rasyonel kriterlerle kuşatılacak bu aksiyon projesi, daha ziyade bir “silkinip kendine gelme harekatı” seviyesinde olmalıdır.Değerli yöneticilerimiz bilmelidir ki, bu şehrin tek sorunu, müflis bir spor kulübünü, “en öncelikli mesele” görmek değildir.Sırf günü kurtarma adına peşine düşülen işler için harcanan mesai, çaplı meselelere ayırmamız gereken gücümüzü tüketiyor. Zayıf enerjiye sahip bir projektörle, ne bugünü kavrayabiliriz ne de yarınları aydınlatabiliriz. Raporlar, tarihin tozlu raflarında küflensin diye değil, ibret alınıp gereği yapılsın diye kaleme alınır.Erzurum’a sahip çıkmak, cumhuriyeti ve istiklali kavramaktır.