Erzurum Güncel- Bakan Tekin, “LGBT'den ailenin kurulmasına kadar, bizim toplumsal değerlerimizin de bir insan hakkı olduğunu o metinlere dercettirmek için mücadele etmemiz gerekiyor” dedi. Bakan Tekin, Filistin'de yaşanan olaylara da değinerek, barışı korumakla mükellef kuruluşlardan doğru dürüst bir ses çıkmadığına dikkat çekti.
Manolya BULUT / PUSULA
Milli eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Atatürk Üniversitesi akademik yıl açılış törenine katıldı. Bakan Tekin eğitim-öğretim yılının ilk dersini verdi.
Üniversitenin kongre salonunda düzenlenen törene; Vali Mustafa Çiftçi, milletvekilleri Selami Altınok, Mehmet Emin Öz, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, kamu yöneticileri, Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı, fakülte dekanları, akademisyen ile öğrenciler katıldı. Tören, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunması ile başladı. Törende, Prof. Dr. Ömer Çomaklı, Mehmet Sekmen, Selami Altınok ve Mustafa Çiftçi, birer konuşma yaptı.
‘Doğru dürüst bir ses çıkmıyor’
Burada eğitim-öğretim yılının ilk dersini veren Bakan Tekin, "İçinde yaşadığımız felaket anı ile ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum. Yaşananlar ile ilgili herkes bir şeyler söylüyor, herkes konuşuyor. Benim Atatürk Üniversitesi eğitim-öğretim yılı açılışında buradaki akademisyen dostlarımızdan, Türkiye ve İslam dünyasındaki akademisyenlerden bir istirhamım var; onu paylaşmış olmak istiyorum. Dünyada barışı ve insan haklarını korumakla mükellef uluslararası yapılar var. BM başta olmak üzere, sonra insan hakları ihlallerine karşı tedbir almak üzere Lahey, AİHM gibi uluslararası yargı mekanizmaları var. Bunlar, bugüne kadar birçok kez, birçok konuya müdahil oldular. Enteresan bir şekilde müdahale şekilleri, İslam dünyasının doğu toplumlarını çok tatmin etmiyor. Genellikle bizim arzularımızın, temennilerimizin dışındaki konulara müdahale ediyorlar. 1980'li yılların başında Türk soydaşlarımıza yapılan müdahaleler, Bosna'da yaşadıklarımız, belirli aralıklarla Filistin'de yaşadıklarımız. Bunlarla ilgili bu uluslararası yapılar, kılını kıpırdatmıyor. Son 2 yıl içerisinde yaşadığımız Rusya-Ukrayna savaşında da aynı yapılar faaliyete geçti. Rusya'ya spordan sanata, ticaretten ekonomiye kadar her alanda yaptırımlar uyguladılar. Azerbaycan-Ermenistan arasındaki Azerbaycan'ın haklı talepleri ile ilgili AİHM, Ermenistan'ın başvurusunu kabul edilebilir buldu. Ama gözümüzün önünde çocuklar, hastalar, hunharca katlediliyor. Uluslararası yargı mekanizmalardan, barışı korumakla mükellef kuruluşlardan doğru dürüst bir ses çıkmıyor" dedi.
Tekin’den akademisyenlere çağrı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler'e (BM) yönelik eleştirisini hatırlatan Tekin, "Sayın Cumhurbaşkanımız, bütün dünyaya meydan okurcasına, 'Dünya 5'ten büyüktür' dedi. Ya bu 5 kişide yönetenlerle ilgili problemler var, ya da 5 kişinin karar alma mekanizmalarında, uymak zorunda olduğu metinlerle alakalı problem var. Ya uygulayıcı da ya da uyguladığı mevzuatta problem var. İkincisine dikkat çekmek istiyorum. İslam dünyasındaki akademisyenler, doğu toplumlarındaki akademisyenler, bir şeyi tartışmaya açmamız lazım. O da bize uluslararası insan hakları metinleri olarak sunulan metinlerin ne kadar bizim haklarımızı koruduğunu ne kadar bizim referanslarımızı içerdiğine dair bunu bir tartışma yapmamız lazım. Ve Sayın Cumhurbaşkanımızın 'Dünya 5'ten büyüktür' mottosuna ilave olarak gelin İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nden bütün uluslararası metinlere, bizim toplumsal değerlerimizi savunacak şekilde, LGBT'den ailenin kurulmasına kadar, bizim toplumsal değerlerimizin de bir insan hakkı olduğunu o metinlere dercettirmek için mücadele etmemiz gerekiyor. Bunu yapacak olan kişiler de üniversitelerdeki akademisyenler. Bu metinlerle ilgili dünya çapında bir akademik, entelektüel bir girişimin bulunulmasını arzu ediyorum. Umarım YÖK de buna öncülük eder, bu metinlerin yeniden gözden geçirme sürecini başlatırız. 'Türkiye Yüzyılı'nı inşa edeceksek, uluslararası anlamda dünya mazlumlarının hakkını koruyabilmek, yepyeni bir dönemin başlangıcını başlatmak; 'Türkiye Yüzyılı'nın önemli başlangıç noktalarından birisi olacaktır diye düşünüyorum" diye konuştu.
Kendi memleketinde bir akademik yıl açılış töreninde bulunmaktan son derece mutlu olduğunu ifade eden Tekin, etkinliğe davet edenlere teşekkür etti. Akademisyenlik yıllarından bahseden Tekin, Erzurum'un tarihteki önemini ve Atatürk Üniversitesinin akademik başarısını anlattı.
Üniversiteleri meslek kazandıran yerler ve bunun yanında bilim üreten merkezler olarak gördüğünü söyleyen Tekin, şunları kaydetti:
"2002 yılında, yani bundan 21 yıl önce Türkiye'de sadece 76 üniversite vardı. Şu an üniversite sayısı 208 olmuş durumda. Bu zaten sizin bildiğiniz bir veriydi. Belki gözden, dikkatten kaçan bir veriyi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Dünyada demokratikleşme endeksleri hesap edilirken, ülkelerin genel bütçede eğitime ayırdıkları paya özellikle bakarlar. En çok bu ülke hangi alana bütçesini ayırıyor diye özellikle bakarlar. Türkiye bu endekslerde eğitime ayrılan payı, genel bütçedeki birinci sırayı almasından dolayı, uluslararası endekslerde ciddi bir şekilde dikkati çekici bir yükseliş sunmuştur. Bunu hazırlayan, bize bu imkanı veren Sayın Cumhurbaşkanı'mıza bir kez daha bu anlamda gerçekten teşekkür ediyorum. Şu an itibarıyla bizim bütçede ayırdığımız pay bu alanda en yüksek sırada olduğu için bizim bütçemizin de çok yoğun geçeceğini tahmin ediyorum."
‘Eğitim öğretimde ciddi anlamda bir devrim oluşturulmuş durumda’
Bakan Tekin, üniversitelerle ilgili olarak gerek öğrenci, gerek derslik, gerekse de akademisyen sayısı itibarıyla Türkiye'nin çok önemli bir ivme kazandığını vurgulayarak, derslik ve tesis imkanlarının 2002 yılına göre iki katın üzerinde arttığını dile getirdi.
Derslik başına düşen öğrenci sayılarının da yarı yarıya azaldığını aktaran Tekin, "Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı yarı yarıya azalmış durumda. Şu an sistemde çalışmakta olan öğretmen kardeşlerimizin yaklaşık yüzde 70'e yakını son 21 yılda atanmış durumda. 9 gün sonra Cumhuriyet'in 100. yılını tamamlayacağız. Yani 100. yıla geldiğimizde aslında sayısal göstergeler itibarıyla eğitim öğretimde ciddi anlamda bir devrim oluşturulmuş durumda. Yeni dönemde ne olacak. O zaman yeni dönemde yapılması gereken şey, üniversiteler Milli Eğitim Bakanlığı hep birlikte Türkiye Yüzyılı'nı inşa etmek durumundayız." değerlendirmesinde bulundu.
Bir serzenişte bulunacağını söyleyen Tekin, şunları dile getirdi:
"Bu salondaki herkes, dışarıdaki herkes, eğitimle ilgili olarak Türkiye'deki eğitim, öğretim sistemiyle ilgili olarak, kendi açısından tatmin olmadığını, eksiklikler olduğunu dile getiriyor. Hepinizin bildiği gibi eğitimle ilgili sorumlu olan Türkiye'de kurumlarımız şunlar; bir aile kurumumuz, iki toplum tamamen topyekun olarak sorumlu, üç Milli Eğitim Bakanlığı ve bakanlık bünyesindeki öğretmen kardeşlerim ile öğretmen arkadaşlarımız sorumlu. Dördüncüsü de yükseköğretim ve üniversiteler sorumlu. Çok şaşırıyorum, herkes sorumlu, herkes birbirini suçluyor. Milli Eğitim Bakanlığı olarak biz diyoruz ki 'aileler ve toplum üstüne düşeni yerine getirmiyor', toplum diyor ki 'Milli Eğitim Bakanlığı üstüne düşeni yerine getirmiyor', üniversiteler diyor ki 'Milli Eğitim Bakanlığından bize gelen öğrenci yetersiz.' Peki birbirimizi suçlayarak ne elde ediyoruz, nereye varıyoruz? Birbirimizi suçladığımız zaman, eğitimle ilgili eleştirilerimiz ortadan kalkıyor mu? Biraz önce saydığım hepimiz bu sistemde sorumluyuz."
Ailelerin çocukları üzerinde ve eğitim kurumlarının öğrencileri üzerindeki sorumluluklarını örneklerle anlatan Tekin, "Dolayısıyla ben diyorum ki gelin Türkiye Yüzyılı'nın başlangıcını hep beraber toplumsal bir seferberlik yılı ilan edelim, başkalarını suçlamayalım. Hepimiz önce kendi üstümüze düşeni yapmakla başlayalım." diye konuştu.
Bakan Tekin, açılış dersinin ardından akademisyenlere plaket ve ödül verdi.