Muzaffer Taşyürek, konuşmasına Osmanlının önemine değinerek başladı.‘Osmanlıdan kopmak mümkün değildir. Geçmişini bilmeyen bugünü anlamakta zorlanır. Tarihçiler arasında fikir ayrılığının olması doğaldır. Ancak bu, gerçekleri yanlış aktarmayı gerektirmez. Tarih derslerini öğrencilere sevdirecek şekilde anlatmak gerekir. Tarihi popülerleştirmek yerine güncelleyerek okumak daha doğrudur.’Muzaffer Taşyürek, daha sonra Osmanlıyla ilgili merak edilen konulara değindi.‘Kızıl Sultan mı Ulu Hakan mı? Osmanlı İmparatorluğu’nun en tartışmalı padişahlarından biridir Sultan II. Abdülhamid Han. Tahtta geçirdiği 32 yıllık süre bir kısım yazarlar tarafından “devr-i istibdat” olarak nitelendirilmiştir. Kurduğu istihbarat teşkilatı “Yıldız” nedeniyle paranoyak olduğu iddia edilmiştir. Vefatının ardından kendisine haksızlık yapıldığı bizzat onu suçlayanlar tarafından kabul edilen Sultan II. Abdülhamit ile ilgili tartışmalar devam ediyor.Vahdettin hain miydi? 36. Osmanlı padişahı Sultan Mehmet Vahidüddin’in en büyük talihsizliğiydi yıkılmak üzere olan bir imparatorluğun başına geçmek belki de. 1918 yılında kâğıt üzerinde bitmiş bir devletin padişahı olarak Sultan Vahidüddin’in yapacağı çok da bir şey yoktu aslında. Ancak “Hain miydi, değil miydi? Vatanı İngilizlere sattı mı satmadı mı?” tartışmaları henüz bitmiş değil. Kimileri onun hain olduğunu elindeki belgelerle tescillemeye çalışırken, kimileri de Nutuk’tan değişik satırlar okuyarak Kurtuluş Savaşı’nı kendisinin başlattığını iddia ediyor. Fatih öldü mü öldürüldü mü? Sultan II. Mehmet (Fatih) İstanbul’u fethederek çağ açıp çağ kapayan ender insanlardan biri. Kuşkusuz İstanbul’u fethetmek o’nu Hıristiyan dünyasının düşman bellemesi için yeterli bir sebepti. Fatih İstanbul’un fethinden sonra Doğu’ya sefere çıkarken Gebze’de vefat etti. Ölümüne ilişkin değişik rivayetler ise herhangi bir belge bulunmaksızın bugün bile devam ediyor. İddiaya göre Sultan Fatih eceliyle değil, Venedik ajanı Yakup Paşa tarafından zehirlenerek öldürüldü. Buna kaynak olarak da Fatih’in Venedikliler tarafından 14 defa suikaste maruz kalması gösteriliyor. Baltacı ile Katherina’nın aşkı! Tarihin en çok ilgi çeken konularından biri de Baltacı Mehmet Paşa’nın Rus Çariçe Katherina’nın çadırında ne aradığı sorusudur. İddiaya göre Prut bataklığında Rus ordusunu kıstıran Osmanlı ordusunun kumandanı Baltacı Mehmet Paşa çadırında kendisini ziyaret eden Katerina’nın teklifine razı olmuş ve İmparator Deli Petro ile anlaşma imzalamıştı. Magazin tarihçilerinin aklına takılan soru ise Baltacı Paşa ile Katherina’nın çadırda 1,5 saat ne konuştuğu ve Katherina’nın kendisini nasıl ikna ettiği.Osmanlı gerçekte ne zaman kuruldu?Tarih derslerinde hepimiz Osmanlı İmparatorluğu’nun 1299 yılında kurulduğunu okumuşuzdur. Ünlü tarihçi Prof. Dr. Halil İnalcık ise geçtiğimiz günlerde ortaya attığı bir iddia ile bütün varsayımları alt üst etti. İnalcık’ın elindeki kaynaklara göre Osmanlı İmparatorluğu 1302 yılında kuruldu. 70 yıldan beri bunu anlatmaya çalıştığını ifade eden İnalcık’ın ortaya attığı bu iddia şimdilerde sadece tarihçilerin değil, medyanın da odağında.Küpeli resim Yavuz’a mı ait?Tarih kitaplarında Yavuz Sultan Selim bahsinin geçtiği hemen her yerde karşımıza çıkan pos bıyıklı küpeli bir Yavuz resmi var. Yıllardır Yavuz Sultan Selim’in resmi diyerek incelediğimiz hatta kimimizin duvarına astığı bu resim, iddialara göre aslında Yavuz Sultan Selim’in değil, İran şahı Şah İsmail’in resmi. Bu gerçeğin ortaya çıkması da yıllardan beri tartışıla gelen “Yavuz küpe takıyordu” iddialarına inceden inceye gülümsüyor.Tarihçi ve yazar Muzaffer Taşyürek Murat Bardakçının albayrak gazetesiyle ilgili yaklaşımı konusundaki bir soruya ise şu şekilde cevap verdi: ‘Murat Bardakçı’nın Albayrak Gazetesi’nin hazırlanmasına yönelik eleştirilerinde haklılık payı olabilir ancak olaya yaklaşım uslubunu yadırgadığımı belirtmeliyim. Osmanlıyı batılıların gözüyle okumaktan kurtulmak gerekir. Osmanlı devleti Erzurum’a çok önemli hizmetler yapmaya çalışmıştır. Tarihi popülerleştirmeden okumalı. Tarihin günlük hayata konu olduğu günden bu yana, popüler tarih kavramını kullanmaya başladık. Akademik tarih-bilimsel tarih ayrımını her zaman aklımızın bir köşesinde tuttuğumuz için tarihin bu şekilde anlatılmasını popüler tarih olarak ifade ettik. Akademyanın kuralları içinde yazılan bir tarih değil, daha geniş kitlelerin ulaşıp anlayabileceği bir tarihi kastediyoruz popüler tarih derken. Prof. Dr. Halil İnalcık’ın Popüler Tarih ve Bilimsel Tarih Üzerine Görüşlerini paylaşmak istiyorum: ‘Popüler tarih üzerinde ne düşündüğümü soruyorsunuz. Genellikle, halk, önemli tarih olaylarını kahramanları romanlarda popüler dergilerde ve öteki yayın araçlarında izlemekten büyük zevk alır. Bu çok doğaldır. Batı’da, eskiden beri hikâye-hikâye tarih literatürü çok yaygındır. Türkiye’de son zamanlarda böyle bir edebi sektör ortaya çıktı. Hurrem Sultan, Fatma Sultan Fatih ve Fetih bunun gibi konularda bu tarz birçok eser yayınlandı. Popüler tarih kuşkusuz bir ihtiyaca yanıt vermektedir. Bunun yanında bilimsel, akademik tarih belgelere göre tarihi olay ve kişileri, gerçeğe en yakın bir biçimde tespite çalışır. Bu tespitler popüler tarih yayınlarına ve halkın zihninde yerleşmiş doğru-yanlış görüşlere ters düşebilir. Tarihçilerin ciddi bilimsel tespitleri, popüler yayınlara ya hiç yansımaz yahut zamanla kısmen yansır. Biz akademik alanda çalışanlar için çoğu kez gerçekleri anlatmak imkânsızdır. Zihinlerde yerleşmiş efsaneleri hurafeleri düzeltmeye kalktığınız zaman bazen sert tepkilerle karşılaşırsınız. Mesela İstanbul fethi veya Fatih hakkında halk arasında yaygın yerleşmiş birtakım imgeler vardır. Onların yanlış yönlerini düzeltmeye kalkarsanız sert bir tepki alırsınız, böylece popüler tarih ile akademik tarih arasında her zaman çelişki, hatta çatışma kaçınılmazdır. Popüler tarih okuyan aydın kişi bunda hayalin ulusal duyarlılığın payı olduğunu bilir. O zaman mesele kalmaz. Ama efsane ve hurafeleri benimseyenler karşısında bizim için söylenecek söz yoktur. Ancak, bazı akademik tarihçilerin efsane ve hurafelerden kendilerini kurtaramadıkları da bir gerçektir.’ ‘Ben, popüler tarih-akademik tarih ayrımına çok da değer atfetmiyorum. Tarih tarihtir, bunu düzgün yapmak vardır, yapmamak vardır. Popüler tarih, daha önce bir akademik camia için yapılan çalışmayı biraz okumasını kolaylaştırarak kitleye sunmaktır, popülerleştirmektir.Muzaffer Taşyürek, söyleşinin sonunda bireykitap’tan yeni çıkan ‘panaroma osmanlı’ kitabını imzaladı.