İslam birliği idealini savunan lider: Necmettin Erbakan

Milli Görüş hareketinin kurucu lideri ve Türk siyasetinin "Hocası" merhum başbakanlardan Necmettin Erbakan'ın vefatının üzerinden 9 yıl geçti.

Erzurum Güncel- Siyasi hayatı boyunca, dünya Müslümanlarını bir araya getirmek için yoğun bir çaba ortaya koyan Necmettin Erbakan, İslam aleminin siyasi, teknolojik, kültürel ve para birliği idealini savundu.

Fikir babası olduğu D-8 oluşumuyla Türk ve Müslüman alemine "kurtuluş reçetesi" sunan Erbakan, dünya üzerindeki yaklaşık bir buçuk milyar Müslümanı tek çatı altında toplamayı hedefledi.

Türk siyasetine ideolojisi ve üslubuyla yeni bir heyecan getiren Necmettin Erbakan, 29 Ekim 1926'da Sinop'ta doğdu. Babasının ağır ceza reisi olması dolayısıyla çocukluğu farklı şehirlerde geçen Erbakan, Kayseri Cumhuriyet İlkokulu'nda başladığı ilkokul eğitimini Trabzon'da tamamladı.

1943'te birincilikle tamamladığı İstanbul Erkek Lisesi'nin ardından sınavsız geçiş hakkı olmasına rağmen İstanbul Teknik Üniversitesi'ne sınavla girdi. Sınav sonucuna göre, doğrudan ikinci sınıftan başlatılan Erbakan, 1948'de mezun olduğu aynı üniversitenin Makine Fakültesi Motorlar Kürsüsü'nde asistan olarak görev üstlendi.

Erbakan'ın hayatındaki önemli dönüm noktalarından birisi 1951'de İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından Almanya'daki Aachen Teknik Üniversitesine ilmi araştırmalar yapmak üzere gönderilmesiyle oldu. Alman ordusu için araştırma yapan DVL Araştırma Merkezi'nde biri doktora olmak üzere, üç tez hazırlayan Erbakan, bu tezleriyle Alman ekonomi bakanlığının dikkatini çekti.

Motorların daha az yakıt harcaması konusunda kendisinden istenilen raporu hazırlayan Erbakan, doçentlik tezini de "Dizel motorlarda püskürtülen yakıtın nasıl tutuştuğunun matematiksel izahı" konusu üzerine hazırladı.

Erbakan, çalışmalarıyla Leopard tanklarının üretiminin yapıldığı Almanya'nın en büyük motor fabrikasına davet edilmesinin ardından burada başmühendis olarak söz konusu tankların motorları üzerinde çalışmalar yaptı.

Türkiye'de ağır sanayi hamlesi başlattı

Türkiye'de başlattığı ağır sanayi hamlelerini Almanya'da kaldığı sürede tecrübe eden Erbakan, bunu da Milli Görüş'ün önemli hedeflerinden birisi olarak belirledi.

Erbakan, o yıllarda düzenlenen otomobil kongresinde, "Şeftaliden başka bir şey üretemeyiz görüşünü savunanlara inat" bir araya geldiği arkadaşlarıyla 1956'da Gümüş Motor Fabrikasını kurdu. Avrupa standartlarının da altında, saatte 5,5 litre motorin harcayan Gümüş Motor'u üretti. Bugün Pancar Motor adıyla çalışan fabrika, Mart 1960'ta seri üretime başladı.

"Şeftali yerine motor üretmek isteyen" Türkiye'nin Gümüş Motor Fabrikası, sektöre hakim olan yabancıların ekonomik ve siyasi baskılarıyla iflasa sürüklenmek istendi. Erbakan, Gümüş Motor'un devamı için engellerle mücadeleye başladı.

Odalar Birliği Sanayi Dairesi Başkanlığına getirilmesinin adından Genel Sekreter olan Erbakan, önce Odalar Birliği İdare Heyeti Üyesi, bir yıl sonra da Odalar Birliği Başkanı seçildi.

Erbakan o dönem tanıştığı Nermin Erbakan ile evlendi. Nermin ve Necmettin Erbakan çiftinin evliliğinden çocukları Zeynep, Elif ve Muhammed Fatih dünyaya geldi.

Erbakan, Odalar Birliği'nde de aktif dönem geçirdi, Anadolu sermayesini desteklemek için çalıştı. Odalar Birliği Başkanlığı seçiminin geçersiz sayılması Danıştaya taşındı. Erbakan, bu görevinden, Ankara Valiliğinin emriyle uzaklaştırıldı.

Bu karar, Erbakan'ın siyaset yolculuğunu başlattı.

Konya'dan bağımsız milletvekili oldu

12 Ekim 1969'daki milletvekili seçimine giderken, o dönem güçlü bir siyasi parti olan Adalet Partisi'nden (AP) milletvekili olmak istedi, ancak kabul edilmedi. Erbakan, kendisine büyük hoşgörü ve sevgi besleyen Konya'dan, bağımsız aday olarak seçime girdi ve üç milletvekili seçilebilecek oyu alarak seçildi.

Erbakan, Konya'daki milletvekilliği çalışmaları sırasında kendisine yöneltilen, "İyi de bir çiçekle bahar olmaz ki" yorumları üzerine, "Evet, bir çiçekle bahar olmaz ama her bahar bir çiçekle başlar" ifadesini kullanmıştı.

Milli Nizam Partisini kurdu

Konya Milletvekili Erbakan, çok geçmeden 24 Ocak 1970'te, 17 arkadaşıyla Milli Görüş hareketinin ortaya çıkmasını sağlayacak ilk parti olan Milli Nizam Partisini kurdu.

Parti kurulduğunda ilk üyenin kim olacağı konusunda karar vermek üzere yönetim toplandı, Erbakan'ın ilk üye olması istendi. Erbakan ise bu teklif üzerine tebessümle arkadaşlarına bakarak, "Ecdadımız Anadolu’ya, Malazgirt meydan muharebesiyle Muş/Malazgirt'ten girmişti. O ilimizdeki bir caminin imamı, bizim birinci kurucu üyemiz olacak." dedi.

Genel Başkan Erbakan, partisinin kuruluşundan sonra kapitalizm ve batıcılık karşıtı bir siyaset yürüttü.

Erbakan'ın siyasetinde "Siyonizm" ile mücadele ön planda yer aldı. Erbakan ile Türk siyasetinde ve kamuoyunda "Filistin davası" konusunda hassasiyet oluştu.

Milli Görüş hareketi lideri Erbakan, bugün dahi kılavuz olan "Önce ahlak ve maneviyat" vurgusunu da bu parti altında yaptığı çalışmalarla gençlere ve partililere aktardı.

Ayrıca Erbakan'ın bu dönemdeki konuşmalarında, halkı Ayasofya'da namaz kılmaya davet etmesi, ilk kurduğu partisinin kapatılması kararına girdi.

Erbakan'ın siyaseti dikkati çekti

Erbakan ve arkadaşlarının izlediği siyaset tarzı pek çok çevrenin dikkatini çekti.

12 Mart Muhtırası'nın ardından nisan ayında "laikliğe aykırı çalışmalar yürüttüğü" iddiasıyla Milli Nizam Partisi kapatıldı. Partisinin kapatılmasının ardından Erbakan, arkadaşlarıyla 11 Ekim 1972'de Milli Selamet Partisini (MSP) kurdu. Parti, 1973'teki seçimde 48 milletvekilliği ve 3 senatörlük kazanarak 51 parlamenterle Meclise girdi.

"Mücahit Erbakan"

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Bülent Ecevit ile yapılan görüşmelerin ardından CHP-MSP koalisyon hükümeti kuruldu. Erbakan, bu hükümette başbakan yardımcısı olarak görev aldı.

Bu dönemde Kıbrıs sorunu gündeme gelirken, ülkedeki sorunlardan daha fazla adadaki gelişmeler üzerine strateji üretilmeye başlandı.

Ada'ya 20 Temmuz 1974'te düzenlenen barış harekatını güçlü bir şekilde savunan Erbakan'ın ismi bu dönemde "Mücahit" sıfatıyla birlikte kullanılmaya başlandı.

Mücahit Erbakan'ın liderliğindeki parti, o yıllarda kurulan yeni hükümetlerde ortak oldu, 4 yıl süreyle hükümet ortaklığını sürdürdü.

1978'de yaşanan "11'ler hükümeti", "Milletvekili pazarlığı" ve "Güneş Motel" şaibeleri siyasette gündemi belirlerken, 12 Eylül 1980 askeri darbesinde Erbakan ve siyasi hareketi de hedef alındı.

Cezaevi süreci

Milli Selamet Partisince 6 Eylül 1980'de Konya'da düzenlenen Kudüs Mitingi büyük ses getirirken, bu miting partinin kapatılma sebeplerinden birisi olarak gösterildi.

Erbakan'ın bu sürede verdiği mücadele "dava" olarak adlandırıldı. Erbakan'ın "dava" için yetiştirdiği nesil, yeni Türkiye inşasında bunu temel aldı.

Darbeden sonra İzmir'de uzun süre gözaltında kalan Erbakan, daha sonra çıkarıldığı mahkemece tutuklandı ve 9 ay cezaevinde kaldı.

Erbakan, cezaevinden çıktıktan sonra yeni parti kurmak için çalışmalar başlattı.

Refah Partisi kuruldu

Siyasi yasaklı Erbakan, kapatılan MSP'nin yerine Refah Partisinin (RP) 19 Temmuz 1983'te kurulmasını sağladı. Partinin genel başkanlığı koltuğuna Ahmet Tekdal oturdu.

Siyaset yasağının referandumla kalkmasının ardından Erbakan, Refah Partisinin 11 Ekim 1987'de yapılan kongresinde oy birliğiyle genel başkan oldu.

Bu tarihten sonra yapılan yerel seçimlerde Refah Partisinin kazandığı belediyelerdeki hizmetler, Erbakan ve siyasetine olan ilgiyi artırdı. Milli Görüş fikri, Türkiye'de bu dönemde yeni bir model oldu. 27 Mart 1994 yerel seçimlerinde Milli Görüş, İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyeleri dahil birçok kentin yerel yönetimlerinde iş başına geldi.

Refah Partisi birinci parti oldu

Necmettin Erbakan, 20 Ekim 1991 seçimlerinde Konya'dan yeniden milletvekili seçildi.

Parti, 1995'teki genel seçimlerde yüzde 21,7 oy oranıyla sandıktan birinci çıktı. Erbakan, Meclise Konya milletvekili olarak girdi.

Cumhurbaşkanlığı koltuğundaki Süleyman Demirel, hükümeti kurma yetkisini Refah Partisine vermedi. Kurulan DYP-ANAP hükümeti 3 ay sürdü.

54. Hükümet'te başbakanlık yaptı

Hükümet kurma görevini Cumhurbaşkanı Demirel'den alan Erbakan, Tansu Çiller'in Genel Başkanlığı'ndaki Doğru Yol Partisi ile 54. Hükümeti kurarak, 28 Haziran 1996'da başbakanlık koltuğuna oturdu.

Başbakan Erbakan, dış politikada G-7'lere karşı gelişmekte olan Müslüman ülkeleri bir araya getirmek için D-8'leri kurdu.

28 Şubat süreci

Medya üzerinden 54. Hükümet'in faaliyetlerine ilişkin başlatılan algı operasyonları, 28 Şubat sürecinin temel taşlarını oluşturdu.

28 Şubat sürecinde bazı üniversiteler, iş dünyası ve sendikalar da Erbakan siyasetine karşı bir misyon üstlendi.

Erbakan'ın Mısır ziyaretindeki bayrak krizi, Libya ziyaretinde Kaddafi'nin açıklamaları da yine Erbakan aleyhinde kullanılmaya başlandı.

Günlerce kamuoyunda oluşturulan bu propagandalar sonucunda, 28 Şubat 1997'de adına post-modern darbe de denilen müdahale gerçekleşti.

Başbakan Erbakan'ın o gece ulusa seslenmek için hazırlık yaptırdığı, Milli Güvenlik Kurulu toplantısından geç saatte "gergin ve üzgün" geldiği için bu yayının iptal edildiği sonradan ortaya çıktı.

Başbakanlıktan istifa etti

27 Mayıs 1997'de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş tarafından Anayasa Mahkemesine iktidar partisi Refah Partisinin temelli kapatılması istemiyle dava açıldı.

30 Haziran 1997'de koalisyon ortağı Doğru Yol Partisinin protokol gereği başbakanlık koltuğunu alması için Necmettin Erbakan, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e istifasını sundu.

Demirel, DYP Genel Başkanı Tansu Çiller yerine 55. Hükümet'i kurması için Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a görev verdi.

Anayasa Mahkemesinde görülen Refah Partisinin kapatılması davası 16 Ocak 1998'de sonuca bağlandı. Refah Partisinin kapatılmasına ve aralarında Necmettin Erbakan'ın da bulunduğu 6 kişiye 5 yıl süreyle siyaset yasağı getirilmesine karar verildi.

Erbakan, partisinin kapatılması kararının ardından yaptığı konuşmada, "Bu alınmış olan karar, tarihin akışı içerisinde basit bir noktadır. Böyle bir kararın yürürlüğe girmesiyle Türkiye'de halkımızın muazzam bir bölümünün partisi olan Refah Partisi ve onun davası, bu kararlardan zerre kadar etkilenmez. Bu kararlardan bir tek sonuç çıkar, o da refah inancının tek başına iktidarı. Bu olayın arkasından Refah Partisi davasının, camiasının çok daha büyüyüp gelişeceği kesinlikle açıktır." ifadesini kullandı.

Refah Partisi kapanmadan Fazilet Partisi kuruldu

Refah Partisinin kapatılması sürecini beklemeyen partililer, 17 Aralık 1997'de Milli Görüş hareketinin dördüncü partisi olan Fazilet Partisini kurdu. Genel başkanlık görevini de Recai Kutan üstlendi.

14 Mayıs 2000'deki Fazilet Partisinin kongresi, gelenekçi ve yenilikçi kanat şeklinde isimlendirilen parti içi grupların yarışmasına sahne oldu.

Abdullah Gül yenilikçi kanadın, Recai Kutan ise gelenekçi kanadın oylarını aldı.

Bu arada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, Fazilet Partisinin de kapatılması için dava açtı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer'in Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasının ardından Vural Savaş'ın yerine Sabih Kanadoğlu'nu atadı.

Sabih Kanadoğlu'nun hazırladığı delillerle Fazilet Partisi 22 Haziran 2001'de kapatıldı.

Erbakan, Refah ve Fazilet partilerinin kapatılması üzerine, "Atımızı alan yolumuzu da almadı ya" ifadesini kullanmıştı. Bir ay sonra partililer Milli Görüş'ün beşinci partisi olan Saadet Partisini kurdu.

2002'de yapılan erken seçimde, Milli Görüş'ten ayrılan isimlerin kurduğu Adalet ve Kalkınma Partisi, tek başına iktidar oldu. Saadet Partisi ise seçim barajını geçemeyerek TBMM dışında kaldı.

Erbakan, 5 yıllık siyaset yasağının kaldırılmasının ardından Mayıs 2003'te Saadet Partisi Genel Başkanı oldu.

Kayıp trilyon davası

Kamuoyunda "kayıp trilyon davası" olarak bilinen Refah Partisinin mali hesaplarına ilişkin açılan davada kendisine verilen hapis cezasından dolayı 30 Ocak 2004'te Saadet Partisi Genel Başkanlığı ve üyeliğinden ayrılmak zorunda kaldı.

Erbakan'ın, sağlık sorunları sebebiyle başvurusundan dolayı cezanın infazı ertelendi. Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi, Erbakan'ın 2 yıl 4 aylık hapis cezasını yeniden yargılama sonunda değiştirmedi, ancak cezasını konutunda çekmesine karar verdi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Milli Görüş lideri Necmettin Erbakan'ın "sürekli hastalık" nedeniyle aldığı ev hapsi cezası 19 Ağustos 2008'de kaldırıldı.

17 Ekim 2010'da yapılan Saadet Partisi Olağanüstü Büyük Kongresinde yeniden genel başkan olan Erbakan, 28 Şubat post-modern darbenin yıl dönümü arifesinde solunum yetmezliğine bağlı, kalp ve çoklu organ yetmezliği sebebiyle 27 Şubat 2011'de vefat etti.

Erbakan, 1 Mart 2011'de vasiyeti üzerine devlet töreni yerine İstanbul Fatih Camisi'nde düzenlenen cenaze töreninin ardından son yolculuğuna uğurlandı.

Siyaset Haberleri

Özel'den "Erdoğan'ı çıldırtıyor bu" çıkışı
MSB'den teğmenler hakkında yeni açıklama