MAKAMINI HAK ETMEYEN YÖNETİCİ HALKA ZULÜMDÜR…!Merhaba Sevgili Okurlar,Öncelikle Afili Filinta’ya göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür ediyorum. Öte yandan, bu ilgi sevinilecek bir durum mudur, o tartışılır…Zira Afili Filinta uğranılan haksızlıkların dile getirildiği bir köşe olmayı hedefledi. Daha ilk günden, bir bakıma “bir dokun bin ah işit” şeklinde bir manzarayla karşılaştık. Haksızlığa uğrayanların çoğu, makamını hak etmeyen yönetici mağduru… Dün adresime gelen maillerin en ilgincini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu kardeşimin hikayesini dinlemek beni oldukça tedirgin etti. Oldukça üzdü… Fakat daha üzücü olan, böyle bir haksızlığa kurumsal olduğunu iddia eden bir firmanın duyarsız kalması… Kardeşimizin, firmaya attığı ve karşılık görmeyen mailini aynen aktarıyorum:“Merhaba, Birazdan size anlatacağım hikaye, sinemalarınızda gösterilen herhangi bir filme ait değildir. Ama oyuncuları bizzat sinemanızın çalışanlarıdır. Sonuna kadar okumayı göze alırsanız, size “Kahpe Bizans”ı aratmayacağını vaat ediyor ve asla sıkılmayacağınızı garanti ediyorum. ………….’a henüz kurulum aşamasında iken alınmıştım, eğitim sürecinde hep oradaydım, bütün arkadaşlar; plazma taşımaktan tutunda büfeyi yerleştirmeye kadar büyük bir heyecanla, sabah dokuzdan gece on ikilere kadar çalıştık. Buradan ekmek yiyecektik, iş yerinin bizim olmaması neyi değiştirirdi? Onu sevip sahiplenmedikçe de oradan kazanılacak paranın helal olamayacağı bilinciyle yetiştirilmiştim. Tabi bunları bizim sevgili müdürümüz H…… Bey görmedi. Açılış günü bütün arkadaşlarda heyecan vardı. Öyle çok emek, öyle çok çaba vermiştik ki bir şeylerin oturması için… Doğal olarak hepimiz çok heyecanlıydık. Aşkla çalıştığımız bahçemiz meyve verecekti sonunda… Ve başardık! Her gün artan kişi sayısında sevindik, sahiplendik. Ve derken başrol oyuncusu H…… Bey geldi… Tanışma aşaması vs.. H…… Bey’le çalışma sürecimize gelelim… H……. bey sürekli beni motive etmeye başladı; “çok iyisin, çok başarılısın” ,ertesi gün “ senden enerji almak için gişeye geliyorum, çok iyi çalışıyorsun. ” bir sonraki gün, “ ben de bu işe senin gibi başladım, ileride çok başarılı olacağına inanıyorum, çok yükseleceksin. Davranışlarını gözlemliyorum çok ağırbaşlı ve hanımefendisin” Daha sonraki günler “seni şef yapmayı düşünüyorum, seni bir süre gözlemleyeceğim” Bir replik daha “ hazırsın değil mi? Bir problem yok seni şef yapacağım…” Derken bir gün… H….. Bey beni odasına çağırdı ve “ yarın Mehmet bey gelecekti ve ben sana seni şef yapacağıma dair yazılı kağıtları gösterebilirim, fakat ben bu hazırlığı yaparken beni şok eden bir mail geldi merkezden, işine son vermemiz gerekiyor, ben çok direndim en iyi elemanım çıkarmayalım diye, fakat kurallar gereği çıkarılıyorsun ve maalesef yapabileceğimiz hiçbir şey yok” İmzaladım ve ayrıldım, bir taraftan ağlıyor diğer taraftan başarıma bu kadar inanan müdürüme rağmen çıkarılmanın haksızlığını kabullenemiyordum. Durumu abime anlattığımda, bana işlerin bu şekilde yürümediğini ve ortada anormal bir durumun olduğunu söyleyip, bunu şirkete bildirmeyi uygun gördü. Daha sonra abim şirketinize mail attı, kaliteden söz etti… Aslında şirkette kalitesiz olan bir durum yokmuş, bizi yanılgıya uğratan H……. Bey imiş… Abim aranmış, beni işten çıkaranın bizzat H……. Bey olduğu söylenmiş. O mailde H….. Bey’e özellikle teşekkür etmiştik… Mailde H……. Bey’e teşekkür etmemiz H……… Bey’in bizi aptal yerine koyduğunun ve yalan söylediğinin ispatı değil midir? Düşünüyorum; acaba canım daha çok yansın diye mi son güne kadar şef olacağıma inandırıldım? H…….. bey’in elleriyle uçurumun en yukarısına çıkarılıp oradan aşağı itildim. Fakat yine de buraya kadar olan kısım bir derece tahammül edilebilir. Sonuçta söyleyeceklerini direkt söyleyemeyecek kadar pasif ve korkak bir şahsiyetle muhatap olma şanssızlığını yaşamıştım. Olabilirdi. Ben ise abimi aradığınızdan habersiz, yüce koruyucum ve kollayıcım sandığım H……. Beyin yanına gittim, bana “abinin attığı mail hiç hoş değildi, keşke beni yerseydiniz de bu maili atmasaydınız, çünkü kaliteden söz etmeniz seni geri almam hususunda işimizi zorlaştırır.” O esnada ağlamaya başladım ve beni şu şekilde teselli etti “Ağlama ben de ağlarım. Senin için elimden geleni yapacağım”… Ben H………. Bey’in akıttığı timsah gözyaşlarından habersiz eve geldim ve beni işten çıkaranın bizzat H………. bey olduğunu öğrendim. Ne kadar ilginç değil mi? Bir insan bunu neden yapar? Bu konuya tekrar döneceğim. Fakat hikayenin geri kalanı çok daha ilginç. Gelişmeler dolayısıyla allak bullak olan ben ve ailem, bu bir türlü taşların yerine oturmadığı ve yılan hikayesine dönen olaylar karşısında sadece ama sadece aklı selim bir cevap bulmak maksadıyla H………. beyle konuşmaya karar verdiler. Ablam H……… bey’le görüşmesi neticesinde büyük bir şaşkınlık içerisinde eve geldi ve bana, annem ve babamdan gizli şu soruyu sordu “ seni fuayede görevli bir arkadaşın sinemada bir başka çalışanla UYGUNSUZ bir vaziyette yakalamış” Hikayemin bundan sonraki kısmında özellikle empati kurmanızı istirham ediyorum. Ertesi gün yanına gittim. Yüzüme dahi bakmadan bana “bu iş çok uzadı” diye kesip attı. Ablama söylediklerinden bahsettim. Bana bunu, beni işten çıkardıktan sonra duyduğunu söyledi. Ben de “madem bunu ben işten çıkarıldıktan sonra duydunuz, neden işten çıkarılma sebebim olarak ablama bu sunuluyor? İşten çıkarıldığım güne kadar benim hanımefendiliğimi takdir eden siz, buna nasıl inandınız? Ve kurslarda bize öğretilen ekip ruhunu tamamen ihlal eden bir elemanı hala bünyenizde barındırıyorsunuz” yanlış anlaşılmasın, kimsenin işten çıkarılmasını talep etmiyorum. Açıkçası bu umurumda bile değil. Çünkü isimler değişebilir fakat genel düsturu iftira atana, ispiyoncuya pirim veren, ekip ruhundan yoksun bir kurumun başarıya ve güzele erişeceğine zaten inancım yok. Balık baştan kokar… işlerini böyle yürüten bir kurum, genel ahlak açısından da iş ahlakı açısından da hep eksik kalacaktır. H……… bey’in bana cevabı şu oldu “ben asla duyduklarıma inanmadım. Seni tekrar işe almak için çaba harcıyorum. Bir arkadaşınız işten ayrılacak, onun yerine seni almak için uğraşacağım. Sakın merkeze ulaşma. Bu işimizi çıkmaza sokar. Bana güven, sana söz veriyorum ” dedi. Ben elbette ki bütün bu olanlardan sonra H…… Bey’e güvenemezdim ve merkeze ulaşmaya çalıştım. Babam bir arkadaşı vesilesiyle Hande Hanım’a ulaştı. Hande Hanım’ın açıklaması ise “müdüre aşırı saygısızlık ve ahlaksız davranışlar” şeklinde oldu. Ben heyecanla bayramın bitmesini ve işe geri alınmayı beklerken bunu öğrendim. Şaşkınım. Bir insan neden böyle davranır? Nasıl bir yönetici işlerini köylü kurnazlığıyla halletmeye çalışır? Ve hangi akıl sahibi insan günü kurtarma gayretinin, yalancının mumu misali başına daha büyük işler açacağının bilincinde olmaz? Şimdi size soruyorum yukarıda açıkladığım olaylardaki ve davranışlardaki tutarsızlık, uğradığım haksızlığın ve iftiranın delili değil midir? Ben kimseyle yüzleştirilmedim, bu iftirayı birtakım alicengiz oyunları akabinde öğrendim. Benim onurumla oynandı. Yirmi yaşında bir genç kıza böylesi bir iftiranın atılmasına İNSAN’ım diyen kaç kişi duyarsız kalabilir? Hayatımda yaşadığım bu ilk iş tecrübesi, benim insanlara ve dünyaya bakışımı temelinden sarstı. Devrim Arabaları adlı filmden bir replik kafamın içinde dönüp duruyor “TÜRKİYE’DE HİÇBİR BAŞARI CEZASIZ KALMAZ EVLAT” Bu anlattıklarımdan sonra böyle bir kurumda asla çalışmayacağımı ve sizden böyle bir talepte bulunmayacağımı anlamışsınızdır. İTİBARIMIN İADE EDİLMESİNİ İSTİYORUM. Madem kurumsalsınız, o halde kurumunuzun bir denetim organizasyonu da vardır. Bu durumu araştırmak üzere bir denetim ekibi göndermenizi istiyorum. Bu maili niye yazdım:•H……. Bey gibi bulunduğu makamı kötüye kullanan insanlara makam verilmesinin insanlığa zulmetmek olduğunu ispat etmek, •Bu tür yöneticilerin haksızlık ettiği son kişi olmak ve bunun tekrarına engel olmak,•Aslında bu hikâyede de görüldüğü üzere bazı insanların başarıya tahammülünün olmadığını ve her başarılı insanı kendi hak etmedikleri makamları için bir tehdit unsuru olarak algıladıklarını göstermek,•Yöneticileri köylü kurnazlığıyla hareket eden kurumların varlığını, ülkem adına endişe verici bulmak… Konunun hassas olması münasebetiyle yazdığım mailin özellikle yönetim, organizasyon ve iç denetim biriminize iletilmesi konusunda sizin de gerekli hassasiyeti göstermenizi rica ediyorum. Sizden tatmin edici bir sonuç alamadığım takdirde, insan haklarına daha çok önem verdiğini düşündüğüm Amerikalı ortaklarınızdan yardım isteyeceğim. Ve yine internetteki tüm paylaşım siteleri vesilesiyle C………..’un çalışanına iftira atarak işten çıkaran basit bir kurum olduğunu yayacağım. Hem de direkt size gönderdiğim bu maili paylaşacağım. Eminim aklı başında her insan okuduklarından aynı sonucu çıkaracaktır. İftira yoluyla elimden aldığınız itibarımı geri istiyorum. “ Evet… Söylenecek fazla bir şey yok… Bu yazıyı, vicdanlar okumalı… Sesiniz olmaya devam edeceğim… Görüşmek üzere…Bana sizde e-mail adresime yazın….