Erzurum Güncel- Kilis’te turist gibiyiz. Çünkü burada nüfusun yarıdan fazlasını Suriyeli sığınmacılar oluşturuyor. Dükkânların çoğunda Arapça yazılar göze çarpıyor. O dükkânlar arasından geçip Kilis eşrafından Mehmet E. ile buluşuyoruz. Kilis’in kodunu, dışarıdan gelip kısa zamanda çözmenin mümkün olmadığını anlıyoruz. Suriyelilerin de yaşadığı küçük bir apartmandayız. Yine Suriyelilere kiralanmak üzere ayrılan ve iptidai eşyaları olan bir daireye geçiyoruz. Ticaretin yanı sıra müteahhitlik de yapan 60 yaşın üzerindeki Mehmet E. dairenin sahibi. Yeni bir bina yaptığını ve elinde çok fazla daire olduğunu söyleyen Mehmet E. bunların büyük çoğunluğunu Suriyelilere kiralıyorum derken “alçakgönüllülükle” ekliyor: “Bazılarını da mağdura hayrına veriyorum.” ‘Adamın evli olması sorun değil’ Genç bir Suriyeli olan ve E’nin evinde kirada oturan Ahmet de bize katılıyor. Erkek dünyasından kadınların yaşamını anlamaya çalışıyoruz. Ahmet, kendi kültürü hakkında kısa bilgiler veriyor: “Biz 12-13, bilemedin 14 yaşına gelen kızlarımızı, kardeşlerimizi veririz. Zaten savaş var, bakacak durumda değiliz. Öyle büyük başlık paraları da istemeyiz. Sığınmacılarla resmi nikâh yapılmıyor. Kızımızı vereceğimiz kişinin evli olması sorun olmaz. Bizde 4 kadın almak serbest zaten. Ailemizdeki kızların pek çoğu burada, bu şekilde evlendi. Hem bizim içimizde hem de karşı tarafta evlilik işlerinde aracı olanlar var. Kadınlar da erkekler de bu işlere yardımcı oluyor.” ‘Yeni bir tane daha alacağım’ Mehmet E, Ahmet’in bıraktığı yerden sözü alıyor: “Şaşıracak bir şey yok. Biz zaten öteden beri kız alırdık. Savaştan beri bu işler kolaylaştı. Sadece Kilis’te değil, buralarda, Gaziantep’te, Şanlıurfa’da herkesin bir yandan tutması vardır. Şimdi Kilis’e Ankara’dan, İzmir’den, İstanbul’dan kız almaya gelen oluyor. Yaşı hayli fazla olan bir esnaf arkadaşımız var. Dükkânında 14 yaşında bir kız çalıştırıyor. Kafayı ona takmış. ‘İlla ben bu kızı alacağım, babasıyla konuştum’ diyor.” Söz burada bitmiyor. Mehmet E. çekinmeden resmi nikâhı dışında iki eşi olduğundan söz edip şakayla karışık ekliyor: “Yeni bir tane daha alacağım. Ama zordur ha! Kimisi bir kadının kahrını çekemezken…” Sessizliğin ardından aynı şey bir kez daha yineleniyor: “Şaşırmayın, öyle bir günde buraları kavramak kolay değil.” Peki… Üstüne kuma getirilen kadınlar bu durumu anlamıyorlar mı? “Anlamaz olurlar mı hiç” diyor Mehmet E. “yüzlemezler sadece, anlasalar ne yapacaklar ki!” “79 numaralı” plakaya sahip otomobillerin arasından geçip kasabadan bozma şehirden ayrılıyoruz. Nüfusun yüzde altmışı Suriyeli… Evdeki nüfus belirsiz. Şehirden çıkarken arkamızı dönüp tabelaya bakıyoruz. Kilis… Nüfus: 89.500, Rakım: 640… Sanki hiçbir şey gerçek değil.Çekinmeden resmi nikâhlı eşi dışında iki eşi olduğunu söyleyen Kilis eşrafından Mehmet E., “Yaşı hayli fazla olan bir esnaf arkadaşımız var. Dükkânında 14 yaşında bir kız çalıştırıyor. Kafaya onu takmış, illa bu kızı alacağım diyor” ifadelerini kullanıyor.MAZLUMDERGaziantep Şubesi Başkanı Avukat Sabri Sayan: Yozlaşma daha da artacak Avukat Sayan’la öncelikle sığınmacı sorunu ve Türkiye’nin bu konudaki pozisyonu üzerinde duruyoruz. Sayan, Türkiye’de yıllar öncesine uzanan yanlış uygulamalara dikkat çekiyor: “Suriyelilerden önce de bu kadar büyük olmamakla birlikte mülteci sorunu vardı. Ülkedeki mültecilerin mağduriyetlerinin en önemli sebeplerinden biri Türkiye’nin 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi’ne koymuş olduğu çekincedir. Bunun bir sonucu olarak buraya, sadece Avrupa’dan gelenler göçmen statüsünde değerlendiriliyor. Diğer bölgelerden zorunlu olarak ülkemize girenler ise ‘sığınmacı’ statüsündeler. Bu insanlara geçici bir kimlik belgesi veriliyor. Durumlarının ne olduğu belirsiz... Ucuz işgücü olarak görülüp mağdur ediliyorlar. Onların ucuza çalıştırılması ise ülke insanının işsizlik sorununu büyütüyor.Bununla birlikte ev sahiplerinin sığınmacılardan iki üç kat daha fazla bedeller istediklerini biliyoruz. Kiralar artıp ülke insanlarının ekonomik sorunları büyüyor. Nefret söylemleri yaygınlaşıyor.‘Nefret söylemlerinin önüne geçilmeli’ Göçmen ya da sığınmacı sorunuyla ilgili ivedi olarak ne yapmak gerekiyor? Avukat Sayan, “Türkiye yanlış politikaların bedelini ödüyor” sözleriyle anlatıyor: “Üç beş günde Emevi Camii’nde namaz kılarız, diyenler evdeki hesabın çarşıya uymadığını gördüler. Artık Suriye’deki savaş bitmediği sürece bu iş kalıcı olarak çözülmez. Savaşın devam etmesi ya da yayılması durumunda ise, sorunlar daha da içinden çıkılmayacak bir boyuta gelip, kangrene dönüştürür. Türkiye, bu durumlara hazırlıksız yakalandı. Kamplar alelacele kuruldu. Halen bir sürü eksiklik var. En azından bundan sonra iyi organize olmak gerekiyor. Nefret söylemlerinin de önüne geçilmeli. Bu insanlara geçici bir çalışma izni verip ucuz işgücü engellenmeli.” Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa başı çekiyorMAZLUMDER Şube Başkanı işlerin daha kötüye gitmesi durumunda Türkiye’de neler yaşanabileceğini de özetliyor: "10 yıl sonra, sığınmacı çocukları büyüyecek. Erkek çocuklar, suç çetelerinin hedef kitlesinde. Hem bu çocukların geleceği karartılacak hem de ülkedeki suç oranı yükselecek. Sokaktaki bir kız çocuğunun geleceği ise çok karanlık. Onlara fuhuş sektörü hazırlık yapıyor. Onlar mağdur edilirken, Türkiye’de yozlaşma artacak.” Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Suriye’de yaşanan iç savaşın ardından ikinci, hatta üçüncü evliliklerin de çok fazla yaygınlaştığına dikkat çeken Sayan, “Bu konuda şehrimizle birlikte, Kilis ve Şanlıurfa başı çekiyor” diyor.Çift yönlü mağduriyet Sayan, bunun çift yönlü bir mağduriyet olduğunu anlatıyor: “Savaşlarda en çok kadın ve çocukların yara aldığına bizzat yaşayarak tanıklık ediyoruz. Bir ekmek ve sıcak bir yuva arayan mağdur sığınmacı kadınlar bir yanda, ‘kocam üstüme ya başka birini getirirse’ diye endişelenen eşler öte yanda… Bölgede resmi olmayan evliliklerin ve kuma sorununun giderek daha fazla yaygınlaştığını görüyoruz. Bununla birlikte yaşlı birinin genç bir sığınmacıyla para karşılığında evlendiğine şahit oluyoruz. (Erk Acarer-Cumhuriyet)