Palandöken’in, bomba gibi patlayan “Atatürk düşmanı kebapçı verem hastasıymış” haberinden sonra, Mustafa Atmaca’nın avukatı yazılı açıklama yapmış, Palandöken’in haberinin “külliyen yalan” olduğunu iddia ederek, “müfterilerden hesap soracağız” demişti!.
Palandöken de elbette ki haberinin arkasında durarak, “Halep oradaysa arşın burada. Devlette hiçbir kayıt silinmez. Biz gazete olarak haberimizin arkasındayız” demişti.
Habercilikte unutulmaz manşetlere imza atan, kimsenin kıyısından bile geçmeye cesaret edemediği çete haberlerini yapan Palandöken, bir kez daha doğru haberciliğin adresi oldu.
Neymiş?
Atatürk’e ve laik kesime hakaret suçundan halen yargılanmakta olan Mustafa Atmaca, kendi ifadesiyle bir buçuk yıl verem tedavisi görmüş.
Erk Haber’e konuşan Atatürk düşmanı kebapçı Mustafa Atmaca, verem hastası olduğunu, bu yüzden bir buçuk yıl tedavi gördüğünü, tedavisinin 10 Ekim’de sona erdiğini ancak vereminin bulaşıcı olmadığını açıklamış.
Atatürk düşmanı kebapçı ayrıca demiş ki, “Ben tedavi gördüğüm o süreçte işyerine gitmedim!”
Tamam…
O halde, hem MOBESE kayıtlarına, hem telefon sinyallerine baksın yetkili makamlar…
Atatürk düşmanı kebapçı, tedavi gördüğü o bir buçuk yılda yalnızca evine mi kapanıp kalmış?
Kendisini akıllı, bizi ahmak mı zannetmektedir ki bu kebapçı, zekamızla alay ediyor?
Bir soru daha…
Verem hastalığının bulaşıcı bir hastalık olduğunu en ilgisiz bir kimse dahi bilmektedir. Hal buyken ey kebapçı hacı, sen sırf laf olsun diye mi bir buçuk yıl tedavi gördün, ayrıca bu tedavinin sonunda mı hastalığın artık bulaşıcı olmaktan çıktı?
Geçmiş yıllarda bir yolsuzluk haberi yapmıştım.
İlgili kimseler tutuklanmışlardı. Yolsuzluk suçundan yargılanırken benden davacı oldular.
Hakim şöyle dedi:
“Dosyadaki bilgiler ve sizin ifadeniz işlediğiniz suçu aşikar ediyor. Siz neye itiraz ediyorsunuz, niye bu gazeteciden davacı oldunuz?
O davadan hüküm giyen sanıklar şöyle bir savunma yapmışlardı:
“Yediğimiz para, gazetecinin iddia ettiği miktarın yarısı kadardır.”
Tam bir trajik komedyaydı!
Para yedik de on lira değil beş lira yedik!
…
Daha önce de altını çizmeye çalışmış, uzman görüşüne yer vermiştik:
Verem hastalığı en az üç en fazla 6 ay tedavisi süren bir hastalık.
(Tedavi olunduğu müddetçe bu devirde kimse veremden kolay kolay ölmüyor.)
Biz kebapçı hacının tedavisinin 9 ay sürdüğünü, sebebinin de tedavisini ihmal ettiğini yazmıştık.
Bak, işte orada yanılmışız!
Kendi beyan ediyor, diyor ki tedavim bir buçuk yıl sürdü!
Tekrar söylüyoruz:
Bir insanın vereme yakalanması ne suçtur ne de günahtır.
Yanlış olan…
Veremli olduğu halde bir insanın hem tedavisini aksatması hem de gıda sektörü gibi bir alanda günlük hayatına hiçbir şey yokmuş gibi devam etmesidir.
Atatürk düşmanı bu kebapçıya soruyoruz:
Madem bulaşıcı olmayan verem hastasıydın ve bugün yayınladığın o rapor en başından beri senin elindeydi, niye kendini eve hapsettin?
Hani İskender Kebap’a yağ akıtıyordun ya…
Bir sefer de; “… ey müşterilerim veremliyim, ama korkmayın veremim bulaşıcı değil” yazan bu raporu akıtsaydın!
Bak kebapçı hacı…
Senin Atatürk düşmanı olman kişisel bir tercihindir!
Bu yapını bildikleri halde ısrarla sende kebap yiyenlerin de bilinçli kararlarıdır!
Bu düşmanlığını alenen Atatürk’e hakaret etmeye evirmen, hukukun ve kanunun alanıdır.
Lakin senin verem hastasıyken bir buçuk yıl boyunca işine devam etmen ise, toplumsal sorumluluktan kaçmak ve ahlaki ilkelere uymamaktır.
Cevap hakkı doğduğu için bu sevimsiz konuya yine bir pencere açtık.
Kabahatiyle susup otursaydı, biz de bu soruları sormayacaktık.