Misal; AK Parti'nin bir genel başkan yardımcısı, CHP'li mevkidaşı ile sohbet ederken, "...Azizim, siz altı ok'u bize saplayarak, biz ise, ampulü mütemadiyen patlatarak bir türlü şu 18 yıllık devr-i AKP dönemini bitiremedik ve de Erdoğan'ı yolcu edemedik!" demiş olsa, hiç de yanlış bir şey söylemiş olmaz!
Öyle ya, benzer ifadeleri İngiliz büyükelçisine kullanan Keçecizade Fuat Paşa, bir Osmanlı paşası olarak çok doğru bir tespitte bulunmuştu.
Batı'nın "Hasta adam" demesine ve de "...bugün, olmadı yarın yıkılır" dedikleri Ali Osman, onların bu "teşhis"inden tam 100 yıl sonra, " Türkiye Cumhuriyeti" şeklinde makas değiştirerek yoluna devam etti.
Camii yıkılsa da mihrap yerinde kalmayı başarmıştı bir nevi...
Belki aynı şey değil, ama benzerlikleri itibariyle tıpkı basım sayfaları görüyoruz:
Değil mi ki AK Parti de, dışarıdan ve içeriden kimi kumpaslara, darbe girişimlerine, ekonomik-siyasi manipülasyonlara karşın, en azından sandıkta devrilmiyor.
Bu gerçeği en erken FETÖ ve FETÖ'nün ağababası Amerika gördü; o sebepledir ki de "sandıkla götürülemeyeceğine"ne kanaat getirmiş olacaklar ki "AKP"yi, askeri darbeyle "göndermek" istediler, lakin beceremediler...
Kimi üniformalı hainler, biat ettikleri hocalarının (esvaplı şeytan) mabedi konumundaki Amerika'ya çok güvenmişlerdi!
15 Temmuz'da, o alçakların tüm tapınakları ve yarı tanrıları yerle bir oldu.
Tıpkı, Kabe'de yıkılan Lat, Menat, Uzza gibi...
15 Temmuz, çok şerefli bir cuma akşamının ay-yıldıza bürünerek bayraklaştığı, bu örtüsüyle cumartesi
sabahına çalındığı bir günün adıdır. Lakin o günün baş süvarisi olan AK Parti, geçen süre içinde öyle bariz ve affedilmez hatalar yaptı ve yapıyor ki, sanırsınız, 15 Temmuz'da şaha kalkan o AK Parti değildi...
Şu bir kaç yılda ne değiştiyse artık o küheylan gitti de yerine Leyla'sını kaybetmiş bir Mecnun geldi.
23 Haziran İstanbul seçimleri, öncesi olup bitenleri anlamaya daha doğrusu satır aralarını okumaya çalışıyoruz.
Gördüğümüz manzara ne yazık ki AK Parti adına hiç mi hiç müspet değil.
Seçimi kazanır ya da kazanamaz; bu bahsi diğer. Bizim altını çizmek istediğimiz cümleden muradımız şudur: AK Parti içinde öyle Brütüsler var ki, AK Parti'nin bundan böyle harici düşmana ihtiyacı yok. Onlar her saat başı devirdikleri çamlarla zaten AK Parti'nin dibini oyuyor, temellerine dinamit yerleştiriyor.
İşte bu Brütüsler yüzünden...
Sandık konulduğunda bilin ki, iş işten geçmiş olacak...
Ekrem İmamoğlu, esasında vasatın bile çok altında bir kişi; fakat neylersiniz ki kimi AK Partili Brütüsler yüzünden adam, bi hayli kıymete bindi ve neredeyse "kurtarıcı" olarak görünüyor artık...
Binali Yıldırım'ın sahip olduğu tüm donanım, henüz makyajı akmaya başlayan İmamoğlu karşısında sabun köpüğü hükmüne düştü.
AK Parti adına bundan beter bir garabet olabilir mi?
Bu "hazan"ın tek sorumlusu, AK Parti'yi kuşatmış olan putperest nefislerdir.
Bir de efendisini sırtından hançerleyen hainler var ki, zaten onların verdiği zararın haddi hesabı bile yok...
AK Parti bu seçimi kaybederse, gerçekte kaybeden Binali Yıldırım olmayacak; bu seçimin mağlubu, bizzat partiyi kuşatan ama suret-i haktan görünen çeteleri inkar eden parti üst aklı olacaktır.
Azcık plan ve programı olan hiç bir parti seçime sayılı günler kala, rakibin ekmeğine yağ sürecek şu saçma sapan çıkışları ve akla ziyan açıklamaları yapmaz.
Hele hele hiç bir parti, seçime ramak kala bir bakanının eliyle ülkeyi nezarethaneye çevirmeye çalışmaz, sokaktan geçen kimseleri ötekileştirmez.
Tayyip Bey tüm bu olup bitenleri görüyor mu görmüyor mu bilmiyorum...
Görmüyorsa zaten ayrı bir sorun var demektir, görüyor da müdahale etmiyorsa demek ki zaten maç bitmiş...
Bu durumda anlaşılan şudur:
Binali Bey, topsuz sahada ha bire çalım atıp duruyor!
Kimi geri zekalılar Karadenizlileri "Pontus" ilan etti hatta bu "ilan"ından ötürü de esaslı bir tokat yemedi ya, başka birileri de bundan mülhem acaba biz Doğuluları ne vakit "Armenia" ilan edecek diye merak ediyorum.
Ekrem İmamoğlu 23 Haziran'da yeniden seçimi kazanırsa inanınız ki kendisi bile bu işe şaşıracaktır. Soracağı ilk soru ise muhtemelen şu olur: "AKP, bu seçimi bize vermek için bu kadar uğraştı, ama niye?"