Erzurum Güncel- Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın Kürtlükle ilgili açıklamalarına dikkati çeken Başkan Kırmacı, “Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Suudi Arabistan ziyareti sırasında devletimize yönelik asılsız ithamlarda bulunmuştur. Çağlayan’ın iki ülke arasındaki ekonomik ilişkiyi geliştirmek üzere çıktığı bir gezide ‘Yıllardır Kürt olduğunu söyleyememiş biriyim’ demesinin makul yanı yoktur. Bunu söylemesinin gerçeği yansıtmadığı bir yana bırakılacak olsa bile, Türkiye’nin diğer ülkelerin gözünün önünde bu kadar küçük düşürülmesi kesinlikle Çağlayan’ın art niyetinin bir yansımasıdır” diye konuştu.Eski ülkücü ifadesinin sürekli kullanıldığını anımsatan Ülkü Ocakları Erzurum İl Başkanı Abdullah Kırmacı, sözlerini şöyle sürdürdü:“Eski ülkücü ifadesi AKP’li yöneticilerin son dönemde moda tabirlerinden biri olsa da artık had sınırını zorlamaya başlamıştır. Ne ilginçtir ki bu tür çıkışlar AKP’nin yıkım politikaları ve bu doğrultuda homurtuların arttığı veya emperyalist güçler tarafından verilen talimatlar yerine getirilirken yapılmaktadır. Ülkücülük kimsenin ihanet politikalarını aklama ve haklı gösterme noktasında pazarlama malı değildir. Çağlayan’a şunu hatırlatmak isteriz; ülkücünün eskisi yenisi yoktur. Hangi ürünün eskisiyle yenisi arasında fark olduğu da herkesin malumudur. Türk ile Kürt’ün farklı olduğu noktasında öne sürülen iddialar ülkücü hareketin hiçbir döneminde gündeminde olmamıştır.”Başkan Kırmacı, ülkücü hareketin Başbuğ Alparslan Türkeş’in çizdiği doktirinler çerçevesinde hayat bulduğunu kaydederek, şöyle devam etti.“Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in ‘Biz ne kadar Türk isek, onlar da o kadar Türk’tür. Onlar ne kadar Kürt’se biz de o kadar Kürt’üz. Kız alıp kız vermişiz, etle tırnak gibiyiz. Kürtler bizim öz kardeşlerimizdir. Biz onları herkesten fazla sever, düşünürüz. Onlar da Elhamdülillah Müslüman’dırlar, hepimiz aynı kıbleye secde ediyoruz, hepimiz aynı Peygamber’in ümmetiyiz, aynı kutsal kitaba bağlıyız’ sözleri ülkücü hareketin temel duruşunu yansıtmaktadır. Türk Milliyetçiliği hareketinin merhum Başbuğ’u böyle bir fikriyata sahip iken bizi ayrım yapmakla, ırkçılıkla suçlamak utanma duygusunun yitirildiğinin göstergesidir. Aynı zamanda şu da unutulmamalıdır ki; ülkücü hareket içerisinde Kürt kökenli şehitler ve gaziler bulunmaktadır. Bu yapılan açıklama onların hatıralarına ve ailelerine yapılan saygısızlıktan başka da bir anlam içermemektedir. Başbakan şehidimiz Mustafa Pehlivanoğlu’nun mektubunu okurken ağlamıştır. O mektup bir şehidin son arzudur ve ‘Şunu hiç bir zaman unutmasınlar ki, Mustafa’lar ölür, Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır. Zafer her zaman Allah’a inananlarındır’ diye biter. Ancak o mektubu okuyan Sayın Başbakan bu ifadeleri dillendirmeyerek, ebediyete göçmüş bir şehidin aziz hatırasına saygısızlık etmiştir. Bu tavrın arka planındaki düşünce bulanıklığını ve samimiyetsizliği de milletimizin takdirine bırakıyoruz.” Kırmacı, ülkücülerin milliyetçilik kavramını her zaman el üstünde tutacağını hatırlatarak, “Uzun yıllardır Türk Milleti’nin canının, malının ve manevi duygularının tahribatından sorumlu olan eli kanlı katil Abdullah Öcalan ile Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği üzerine masaya oturanlar şunu iyi bilmelilerdir; ‘Bizler, Türk-İslam ülkücüleri olarak birilerinin ayaklar altına almaya cüret ettiği milliyetçiliği hep el üstünde tutacağız’ İyi biliyoruz ki memleketin her yanındaki milletimizin düşmanları ve onların sempatizanları bizim varlığımızdan rahatsız olmaktadır. Şunu garanti ederiz ki bizler son nefesimize kadar sizleri rahatsız etmeye devam edeceğiz. Bu vatan, bu millet, bu bayrak, bu dil tektir ve bizimdir! Ne mutlu Türk’üm diyene.”