Erzurum Güncel-
Satır arası...
AK Parti Bitlis Milletvekili Vahit Kiler son günlerde Piyer Loti Tepesi'nin adının İdris-i Bitlisi olarak değiştirilmesi girişimleriyle sıkça gündeme geldi. Başbakan Erdoğan ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu arasında gerçekleştirilen görüşmenin ardından Kürt sorununa çözüm arayışlarının ivme kazandığı bu süreçte Vahit Kiler'le bir araya gelerek bölge milletvekili olarak izlenimlerini, partisinin bu soruna bakışını ve bölgede değişmekte olan dengeleri konuştuk.
Şenay YILDIZ/ senay.yildiz@aksam.com.tr
AK Parti Bitlis Milletvekili Vahit Kiler'in Doğu ve Güneydoğu'da yaşananlar ve Kürt sorununa ilişkin görüşleri şöyle:
- Geçen hafta AK Parti ile CHP arasındaki toplantıyı nasıl yorumluyorsunuz?
CHP'nin Güneydoğu'da bugüne kadar çözüm anlamında hiçbir katkı sunacak arayış içerisinde olmaması büyük bir eksiklikti. Bu girişimle Parlamento'nun yüzde 75 çoğunluğu bununla ilgilenmiş olacak. MHP'nin de BDP'nin de samimi bir şekilde bu işi farklı bir yerlere çekmeden sürece dahil olması gerek.
GERİ BIRAKMA POLİTİKASI
- Başbakan Erdoğan daha önce 'Kürt sorunu vardır' derken Diyarbakır'a bu gidişinde 'Kürt sorunu yoktur, Kürt vatandaşların sorunu vardır' dedi. Bu sözler bölgede nasıl bir yansıma buldu?
Bölgenin geçmişiyle bugününü karşılaştırmak lazım. Bölge milletvekili olarak ben de 'Bugün Doğu-Güneydoğu'da bir Kürt sorunu yok. Kürt halkının Türkiye'nin her bölgesinde olan türden sorunları var' diyorum. Yani yol sorunu, işsizlik sorunu gibi memleketin her tarafında ne sorun varsa, onlar var. Ama geçmişte bilinçli şekilde, bir devlet politikası olarak orada sorun yaratılmıştı.
- Nasıl bir devlet politikası?
Belli güçler Doğu-Güneydoğu'da insanları önce mağdurlaştırıp, sonra mazlumlaştırıp, daha sonra asi haline getirmişler. Sağlık, ulaşım, eğitim hizmeti yok... Her anlamda bölge bilinçli olarak geri bırakılmış. Bu seçimde Adilcevaz ilçemizin bir köyünde 70 yaşında bir yaşlı amca bana 'Burada görev yapan bir Korkmaz Paşa vardı. Buraya sabah namaz vaktinde gelir, çoluk-çocuk, kadın-erkek demeden kim varsa dışarı çıkartır, kış günü donmuş olan gölün üzerine çıplak ayaklarla bizi saatlerce bekletirdi. Kadınlarımızın çocuklarımızın yanında bize küfür eder, çekip giderdi. Sırf ona tepkiden dolayı bu köyden 9-10 gencimiz dağda' dedi. Bölgede yaşanmış tüm hikayeleri birleştirdiğim zaman 2002'ye kadar belli güçler tarafından insanların teröre destek vermesi adına bilinçli bir politika izlenmiş diyorum.
- Bundan ne kazanmışlar?
Meclis'teki bazı komisyonlarda PKK'nın varlığından nemalanmış olan bir organizasyon olduğunu gördük. Bunlar kimler? Bunun içinde terör örgütü, terör örgütünün siyasi kanadı, bunun hem ekonomik rantını hem siyasi rantını yiyenler... Terör örgütünün şu an dağdaki gençleri kullandığı alan büyük ölçüde kaçakçılık. Yılda yaklaşık 50 milyar dolarlık bir uyuşturucu pazarından bahsediyoruz. Akaryakıt kaçakçılığı, silah kaçakçılığı, insan kaçakçılığı, sigara kaçakçılığı... O dönemde bunların resmi ayağında da birileri nemalandığından bunun devamını ve güçlenmesini sağlamak için destek olmuşlar. Ama şimdi gelinen noktada bunlar küçülmeye, ekonomik rantları kesilmeye başladı. Bölgede BDP tek başına siyaset yapmamış ki hiçbir zaman! Arkasına PKK'nın silahlı desteğini alarak siyaset yapmış. öbür tarafta dağdakiler de siyasi hayattan destek almışlar. Birbirinin içine girmiş bir birliktelik var.
HER ALANDA MUKTEDİR
- Size göre bu yapı hala böyle mi?
BDP ile PKK arasındaki yapı hala aynı. Ama tabii yavaş yavaş kandırıp, dağa çıkarmak için kullandıkları argümanlar ellerinden kaydı. Artık BDP-PKK 'Devletiniz sizi adam yerine koymuyor. Size hizmet etmiyor, hastane, yol, okul yapmıyor' diyemiyor.
- Başbakan Erdoğan 2005 yılında 'Kürt sorunu vardır' dediğinde de bu adımlar atılıyordu. Fakat ondan sonra konuşmalarında bir dönüşüm görüyoruz...
2005 yılına kadarki süreçte tabi ki biz tek başımıza hükümettik. Ama o zaman bugün olduğu kadar bütün Türkiye'de her alanda muktedir değildik. 2010 yılından sonra bütün alanlarda AK Parti hakimiyeti sağlandı ve ilk başta söylediğim mazlumlaştırma, mağdurlaştırma ve asileştirme projesine engel olununca Kürt sorunu ortadan kalktı.
- Başbakan'ın daha milliyetçi jargonla konuşmasıyla ilgili size sorular geliyor mu bölge halkından?
Bölgedeki kendi halinde olan Kürt halkının 'AK Parti'nin bize bakışı değişti mi?' diye bir sorusu yok. İdeolojik olanları ayırdığımız zaman, Kürt halkının böyle bir derdi, sorusu yok.
MUTLU OLMAYANLAR
- İdeolojik olan Kürtler ve olmayanlar diye mi ayırıyorsunuz bölge halkını?
Hayır, ben Kürtler ve Kürtçüler diye ayırıyorum. Kürtler ve Kürtçülük yapanları iyi ayırmak lazım. O bölgede normal yaşantısına devam eden, Türkiye'nin her tarafında olduğu gibi evinin çoluk çocuğunun geçimiyle uğraşan ve onu sağladığı zaman yaşantısını güzel sayan, kendisine sağlanan imkanlardan mutlu olan bir Kürt halkı var. Ama bir de Kürtçülük yapan insanlar var ki, onlar ne verirsen itiraz eden; ne verirsen bir fazlasını isteyen; hiçbir şeyden mutlu olmayanlar. Bunun ikisini birbirinden ayırdığımız zaman konu kendiliğinden çözülüyor.
- Uludere'de 34 vatandaşın hayatını kaybetmesinin ardından bölgede nasıl bir hava var?
Başbakanımız Uludere konusunda en son noktayı koydu. Ben detaya girmek istemiyorum ama şunu biliyorum: Burada hükümetimiz samimi. Konuyla ilgili çalışma yapılıyor ve kimin ne kabahati, kusuru varsa araştırılıyor. Başbakanımızın sonuna kadar üzerine gidip, kamuoyuyla paylaşacağından ve -varsa- kusuru olanların da cezalandırılacağından hiçbir kuşkum yok.
- Siz Kürtlerin bir kopuş yaşadığını düşünüyor musunuz Uludere sonrasında?
Kopuş yaşanmasını sağlamak isteyenler, o yönde gayreti olanlar var ama ben Kürtçülük yapanları ayırıyorum. Gerçek Kürt halkı onlar gibi düşünmüyor.
Kürt olmayan işadamı da elini taşın altına soksun
- Türklerle Kürtlerin eşit bir aşamaya gelmesi için nelerin yapılması lazım?
Ekonomi, kültürel özgürlükler; sağlık, eğitim... Hepsini bir bütün olarak görüyorum. Bunları sağladığımız zaman zaten sorun kalmadığını herkes görecek. Kürtçülük yapanları ayırdığımız zaman, bugün Kürtçülük yapmayan Kürtler ayrımcılığa uğradıklarını artık düşünmüyorlar. Ben 84'e kadar orada bütün bu zorlukları yaşayan biri olarak söylüyorum. Sorunların tamamen son bulması anlamında işadamlarına çok önemli bir görev düşüyor.
- Nasıl bir görev?
TüSİAD-MüSİAD-TüMSİAD... Son teşvik paketinden sonra herkesin ama herkesin elini taşın altına koyması ve bölgeye emek yoğun yatırımlar yapması lazım. Eğer varsa ufak bir risk, bu riski de al. Bu hem ekonomik, hem psikolojik açıdan önemli. çünkü oradaki insanlar 'Artık Kürt olmayan işadamları da bizim bölgemize yatırım yapıyor. çocuklarımız işsizlik kullanılarak dağa çıkmasınlar diye buraya yatırım yaptılar, bizi unutmadılar' deyip müthiş bir hava oluşturacak. Biz bunu Bitlis'te eğitimde yaşadık. Biliyorsunuz, Bitlis eğitimde çok büyük bir başarı yakaladı. Bu başarıyı büyük ölçüde bu umudun aşılanması, çocukların hayata bakış açısının değişmesine bağlıyorum. Şimdi ekonomik anlamda istihdama da yansıtırsak, o umut artık daha farklılaşacak. Gençler 'Hayır bizi artık dağa çıkaramazsınız. Bizim okulumuz, üniversitemiz, işimiz var; orada işimiz yok' diyecek.
MHP ve CHP bölgeyi BDP'ye teslim etmiş
- Kürtçülük yapıyor dedikleriniz de bizim vatandaşımız nihayetinde. Yeni süreci nasıl görüyorsunuz peki?
Muhakkak öyle. Aslında olayın bu aşamaya gelmesinde siyasi partilerin de biraz kusuru var. Devlet Bahçeli her söyleminde 'Bizim verecek bir karış toprağımız yok, masaya pazarlığa oturmayız' deyip; sürekli vatan, millet, Sakarya... Ama Doğu ve Güneydoğu'nun bu hale gelmesinin en baş sorumlu MHP ve beraberinde CHP. Niye? çünkü her iki parti de yıllarca bölgeye ilişkin siyaset yapmayarak, çözüm üretmeyerek Doğu ve Güneydoğu'yu tamamen BDP'ye teslim etmişler. Aslında BDP'ye oy veren seçmenin tamamı BDP seçmeni değil.
BöLGENİN TEMSİLCİSİ DEĞİL
- Ne kastediyorsunuz?
Orada siyaset yapan MHP-CHP olsa belki vatandaş takdirini ondan yana kullanacak. Bu şekilde BDP'ye oy veren binlerce kişi var. Dolayısıyla ben BDP'nin Kürtlerin siyasi temsilcisi olduğuna itiraz ediyorum.
- Neden BDP Kürtlerin siyasi temsilcisi değil sizce?
BDP hiçbir zaman Kürtlere bir şey vermedi ki! Eğer Kürt halkının temsilcisiyse, oradaki halka bir şeyler, huzur, rahat vermesi lazım. Sürekli gözyaşı vereceksiniz, kan akıtacaksınız, tehdit edeceksiniz orada yaşayan insanları ve 'Ben bölgenin temsilcisiyim' diyeceksiniz...
- BDP'yi bu kadar dışlayıcı tavır alırsanız, sorunu çözmek zorlaşmayacak mı?
Ben BDP'yi suçlamıyorum. BDP'nin gerçek anlamda Kürtlerin temsilcisi olduğuna itiraz ediyorum. 10 yıldır oradaki bütün halkın sorunlarını çözmek için biz gayret gösteriyoruz. Sağlıkta, eğitimde, ulaşımda, özgürlükler alanında, sıkıntıların giderilmesi anlamında insanlara hakaret edilmemesi anlamında... İnsanlar sadece silahlarla ölmedi ki! Orada doktorsuzluktan binlerce insan öldü. 'Bunlar cahil kalsın ve biz istediğimizi yaptıralım' düşüncesi de etken değil mi? Bunu tek başına BDP yapmadı ki! BDP'nin güçlenmesini sağlamak isteyenlerle birlikte yapılan bir plandı bu. 'Biz BDP'yi güçlendirelim, sadece BDP siyaset yapsın. İstediğimizi yaptıralım' anlamında bir plan vardı.
- çözüm sürecine girdiğiz ortamda BDP'nin de olması lazım değil mi?
çözüm sürecinde BDP yöneticilerinin bu işin Meclis'te çözüleceğine inanıp; silahla, terör örgütünün desteğiyle olmayacağı konusunda net karar vermesi lazım. Eğer BDP kendi ayakları üzerinde siyaset yapmaya karar verirse tabii ki çözüm noktasında çok büyük fayda sağlayacaktır.
BöLüNME TALEBİ YOK
- Peki, Kürtlerin sorunlarının artık gündem olmadığı bir ülkeye doğru nasıl gideceğiz? Bunun aşamaları nedir?
Bir defa Meclis'teki siyasetçiler samimi olacaklar. Bölgede yaşayan Kürt halkının şu anda bölünme veya ayrı devlet gibi bir derdi, talebi yok. Nasıl Türkiye'nin diğer bölgelerinde insanlar çoluk çocuğuyla huzur içinde yaşamak istiyorsa, şu andaki bölge halkı da aynı şekilde yaşamak istiyor. On sene önce memlekete gittiğim zaman arabamda Kürtçe kaset varsa jandarma tarafından kenara çekilip, sorgulanıyordum. Artık bunlar değişti. Kürtçe seçmeli ders de insanların arzu ettiği bir talepti. Ama BDP Genel Başkanı 'Yabancı dil değil ki Kürtçe seçmeli ders olarak geliyor' dedi. Eğer bir insanın amacı üzüm yemekse bundan mutlu olması lazım. Bu bir kazanım. On yıl önce bugünleri hayal bile etmezdik. Bundan rahatsızlık duyanlar yok mu? Var, çünkü artık argümanlarını kaybediyorlar. Bunlar gittiği zaman neyin üzerine siyaset yapacaklar? Her iki taraf için de söylüyorum.
- Her iki taraf?
MHP bunu farklı anlamda kullanıyordu. öbür tarafta BDP. Düşünün bu kazanımlar oldukça, terör örgütü zayıfladıkça, ekonomik bölgedeki halkın desteği bittikçe... Böyle bir bölgede neyi kullanacaklar?